Hatıram olsun
Masada nerede duracağını bilemeyen bir bıçak, son gece, son kadeh ve son şarkının içinden geçen son sözler; o bıçaktan daha keskindiler. Soğuk bir sessizliği bardağıma boşalttı saki. Etraf sadece; ikimizi bir arada tutan şeylerin yok oluşunun şerefine kalkan kadeh seslerine şahit oldular.
Sonra gözlerine baktım, bir daha baktım, tekrar baktım. Silüetimin, cennetten kovulur gibi kapı dışarı edilmesine seyirci kaldım.O an, içime dökülen kaynar suyun gözlerime doğru yükseldiğini hissettim.
Gözlerimi yumsam; patlamak üzere olan bir yumruğun, avuçlarında biriken tuzlu teri taşacaktı kirpiklerimin arasından. Dudaklarım yanacak, biriken sözlerim birini yakacaktı. Masa dağılacak ve masadan kalkmak zorunda kalacaktım…Ki bu hiç istediğim bir şey değil.
Direndim, ağlamamak için direndim, gözlerimi kocaman açıp, kendimi buğulu bir camın arkasına gizledim. Orada kendime saydım, sövdüm: “sen burada bekle,nasıl olsa ben yine geleceğim” diye göğsümün tam ortasına bir tekme bırakıp acılandığım yere geri döndüm.
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem