Koptum kafesimden dün gece
Etimden, dişimden
Ellerimden sıyrıldım
Bir uçurumdan bıraktım
Kutsal bildiğim herşeyi
Bir girdabın ahengine yapışan sarı yaprak
Her solukta kan çekilir tezgahlarında ahirin
Sinir etimize yapışmış faniliğimize inat
Tutup ellerinden o esmer delikanlının
Çoktan geçtiğin bahar uykularından
Karanlık bir rüyaya uyanacaksın
Üzerinde ağırlaşan bir hafiflik
Götürdüğüne değmeyecek sırlarının ağırlığında
Sana yar olmamış umutları heybende götüremeyeceksin
Çeşm-imizde perde durdum
Duvarlarda sürgü oldum
Arafta lal, pazarda köle
Ben bize mimAl oldum
Gelen nedir tan-a bir bak
Dünyanın ırzına geçti iki ayaklılar
İhanetin gölgesine saklanıp
Kan tarlalarından geçti insanlık
Ruhlarına tecavüz edilmiş bir neslin
Gülücükler dağıtan fertlerine kanat oldu hüzünler
Açmıyor mavisini gökyüzü
Beyaz koridorlar geçtim
sabahladım
Sabahlar beyaz,
sabahlar güvercin kanadı
Sabahları tiril tiril ıslanmış yollar
Terim, şehvetim ve benimle
yine gece çöküyor gözlerine
akşam yüzlü bahtsız insanların
çadırlarını kurmuş
bir kaçakçı kervanını seyreder gibi baktılar hayata
botan nehrinin kıyısında
bir sümbülü okşadı kınalı elleri
Parmaklarımdan bir mektup bıraktım bu sabah sana.
O yalnız masanın üzerinde ruhumun her zerresi.
Terk edilmiş mabetler gibi hüzne sararmış her şey.
Sonuna “âmin” denmemiş bir dua gibiyim.
Sürgündeyim,
Özlemdeyim,
Nedenlerini bilmeden yaşamakTAYım
Uçsuz bucaksız gelincik tarlalarındayım akşam üstleri
Sabahı süzüyorum avuçlarımdan
Düşlerimi okşayan parmakların
Ah! eklemleri kalın parmakların
DÖNERİM demiştim
Acıklı şarkıların hüznü gibi sarı
Gözlerin uzaklara bakan çoğul yalnızlıklarda
Kırlangıçların boyadığı bir gökyüzü taşınır
Terli avuçlarına
Bir bankın ucuna ilişmiş
İçine kapalı bir ömrün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!