Koptum ruhumun kafesinden dün gece
Etimden, dişimden
Ellerimden sıyrıldım
Bir uçurumdan bıraktım herşeyi
Güya emanet edilmişti.
Alnında, ellerinde dövmeler olan bir kadına
Çam kokulu üryan rüyalarımızdan damıtıp geçmişi
Kutsal bir davet olmalı ikimize
Beyaz şakaklarımdan esmer ellerime,
Sensiz ben özlemi öptürdüm
Gökçe bir türkü eşliğinde
Bana yokluğunu gönder sevgilim
rüzgarın sesini dinliyorum
düşlerimin denizinde
sen ağlıyorsun,ıslanıyorum iliklerime kadar
ve kayalara vuruyor hasretin
köpük köpük,beyaz beyaz,ılık ılık
saçların karadenizde asi dalga
Bağlanır elim ve kolum
Aşktır en büyük ilim
O’nu sevdim dese dilim
Fısıldarım,duyma sakın
Yüzüm esmer,tenim yanık
İçimdeki kini sıcak tutamam diye bu çaresizliğim
Ya tekrar ısınırsa yüreğim.
Vazgeçerim.
Dünya beni yarın kaygısı olmadan yaşamaya çağırıyor
Hasta bir çocuk yatağında ömür tükeniyor.
Soğuk bir akşam, rüzgar sokağı süpürürken
Acıklı şarkıların hüznü gibi sarı
Gözlerin uzaklara bakan çoğul yalnızlıklarda
Kırlangıçların boyadığı bir gökyüzü taşınır
Terli avuçlarına
Bir bankın ucuna ilişmiş
İçine kapalı bir ömrün
Soğuk gözyaşımsın kendimden arttırdığım
Suskun yalnızlıkları aralayıp kefensi beyazlıklardan
Dudaklarımı dişlerimle kenetleyerek
Uzak bir kıyıma sürgün veriyorum beni
Ayakları denizde bir şehir
Bir şehir ki ayakları yosun tutmuş
mahmur gözlerle yalayarak dağları uyanan güneşimsin sen
Sen yıkılmışlıklarımın kavgası
ve bir sokak oyununda yalnız kalmış bir çocuk bakışı
-Oyuna alınmamış
Kenarda,duvar dibinde bir çocuk bakışı
Gözleri ıslanmış çakmak çakmak,alt dudağı bükük
Şimdi ayrılmak zamanı
O eski ve kırılgan asana yaslanarak
Bir kulak tınısı karşısında ezik kalmış
Miras diye bıraktığın anıları
O esmer ve beyaz sakallı adama emanet ettim
Adına sen dedim, adına sır
Kıvrak belinde günah kokan tanrıça
çağır yapış yapış dünyalarından
o güçlü,dehşet verici askerlerini
ne senden korkuyorum artık
ne kalkanlarından,ne de mızraklarından
O kızıl şehvet bekçisi ordunun...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!