Zaman denen değirmen, öğütse de anları
Mevsimlerim şaşsa da, bahar ruhumda benim
Görmese de gözlerim, vefalı sabahları
Işığımı yansıtan, pınar ruhumda benim.
SADECE...
Her şey ne kadar da basitti aslında;
Bir bardak çay,
pencereden sızan akşam güneşi,
ve radyoda eski bir şarkı.
Bir zamanlar sözü Hak’tan alırdı,
Kaleminden nurlar gönül bulurdu,
Vicdanında yapay zekâ olurdu,
Bugün bakıyorsun, şair bozuldu.
ŞAİRİN ÇİLESİ...
Gecenin kalbinden, bir fısıltıyla,
Çağırır ruhumu, eski yarayla,
Sözcükler dizilir, bir bir sırayla,
Bu şairlik bende, bitmeyen çile.
Gönül denen o bilmece,
Uykusuz bırakır gece,
Dizdirir insana hece,
Şairlik bu mudur nedir?
Bu satırlar sana, ey vefalı yâr,
Gurbetten bir selam, sana mektup var.
İçinde hasretim, ahuzarım var,
Derdime bir derman, sana mektup var.
ALIN YAZIM..
(1. Kıta)
Sensizliğin yükü omuzlarımda
Hayalin canlanır anılarımda
Öyle bir yara açtın ki bu gönülde
Dostum, o türküler yok artık dillerde,
rüzgâr yiğitlik taşımaz oldu bu yellerde.
Toz taşır, is taşır, bir de ağır bir suskunluk,
duyduğun, ozanın nefesi değil,
Kaldırım taşları eskimiş bu şehrin,
her birinde bir başka mevsimin izi.
Güneşin yorgunluğu sinmiş asfalta,
rüzgar, denizin tuzlu öyküsünü taşıyor.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!