Turist olarak geldiğim kentin kıyısında
Varsayımsal ıslak bir banka oturmuşum
Koca beton boşluğunu
Kıçımın bir lobu ile doldurmuşum
Uçuşun martılar uçuşun
Yaz sabahı soğuğunda
Sudan çıkmış balık gibi
ceplerimde ellerimi
menzilimde Karaköy vapur iskelesini aradım
Sudan sebepler ışığında
Bilsen güzel düşünürüm
Düşüncemde güzel var
Başımda bu-har, bulutlar
Dokunulsa dökünürüm
Yoğurttuğun duygular
Kediler gezinir postallar arasında
Griye bu sarı, bu kahve, bu kızıl,
yani bu yaprak tozları yakışır.
Ankara’ya bir Eylül yaklaşır
Kastamonu’ya bir Nisan
Şafak #yüzellisekiz# şu an
Bizi öldürecek bu,
sınırlı rasyonelliğimiz.
O bakışlarının
eş anlamları varsa şayet
bilirim, diline hakim değilim(dir):
mutlak olmam üstelik.
Daha çok yaban ilde, yolda belde
Sımsıkı tutarak ilkin bir elde
Çantalarımda gezgin öylesine
Sayısız seyahat üstesine
Diyardan diyara savrulmuş
Üredikten sonra dahi kavrulmuş
Herkes tanınmak istiyor
Bense yanlış tanınmaktan korkuyorum
İşte bu yüzden
Pek yazmıyorum
Artık Batıkent koyu yeşil bir buluttur.
Dev bir çam ağacıdır, dalları meyvesiz.
Bozkır çiçeğidir, hakikaten sanatoryum.
Ekserisi uçurtmaları vurulanların
az katlı meskenidir.
Ruhumun şehrinin köşe yanı, yaşayan dünyanın ta içidir.
Sarı beyaz uydular
Yolda ışıklar aydı
Olur muydu kuytular?
Şehirler olmasaydı
Görmek istemez kişi
Dur deme, gideyim buralardan
Tutma kolumdan
Son birkaç günde olanlardan
Duygularım karman çorman
Bak, aklım yeniden firarlarda



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!