Ben ki hem Karadeniz hem İstanbul’dum
Kendimi kentten ırak virane buldum
Ne olsa yıkamadılar ya dehlizlerimi
Duvarımda başıboş aşklara koyuldum
Yüksek dozla film-i Osmanî’ye set oldum
Şimdi özlesem de gözlerim gülüyor
Kan doluyor içerim, güneş doluyor
Derin denizlerden nağmeler geliyor
Düşecek haldeyim, bir o kadar mutlu
Zamanda gizlidir ilaç ve yitenler
şişelere birik de git
üşüme kabının içinde
yakamozlar altında
sağına soluna
salına salına git
gözlerin
karanlık gecede, kırk kilisede
kırk kiliseye kırk esaret düşüyor
gözlerin sanki camdan çanak
kenarında dünden kalma şarap
Dogmatik güneşlerin taklit aydınlığına inat
Güneş bu defa Ege’den doğacak.
Zihnimin içi yatmadan yatmaya
Kalıpların içinde, uyuyamıyorum.
Bir an gelip dalıyorum.
Sırmalar içinde doğuya yayılıyor,
Hazinenin tapusuna
Unsur idim yapısına
Nazır ile hazır oldum
Selam olsun hepisine
Gün aşırı derdest idim
Kapalı balkonum, filtre kahvem, sarma sigaram
Bir umutla salınan gençliğimiz
Savaşım içinde, oradan oraya
Biliyorum şimdi attın bacak bacak üstüne, masa altında
Ne geçiyorsa aklımızdan, yarısı aklımızda
Huzurlu bir ev
Huzur evi midir?
Varoluşsal kaygılarla
Ben kimim demek varken
Bunamaktan aynısını sormak
Birileri şunu mutlak diyecek:
Ekiz bebe beledi
Ahir zaman elime
Bir lakırdı doladı
Susa gelmiş dilime
Sayıl, yeşil ne demek
Bükülmedik elleri öpme vakti çattı
Lakin gönlün usla dinmez hırgürü, battı
Gözlerim yaban ellerin namını tattı
Gayrı bu fani diyardan göçmek isterim
Öleni bilir ölmeyi, yok böyle naaş



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!