Halkın silâhı! Burada! Tehdit ve kuşatma
kasıp kavuruyor hâlâ ve karıştırıyor toprağı ölümle,
dikenler gibi katı toprak!
Selâm sana, selâm,
selâm olsun diyor dünyanın anneleri sana,
selâmlıyor okullar seni, yaşlı marangozlar
selâmlıyor seni. Başak,
süt, patates, limon, defne,
yeryüzü ve insan ağzına ait olan ne varsa
selâmlıyor onlar seni ey Halk Ordusu.
Her şey, ellerden bir kolye gibi,
titreyen bir bel gibi, şimşeğin bir kararlılığı gibi,
her şey hazırlanıyor sana, yöneliyor sana!
Demirden gün,
pekişmiş mavi!
İleri, kardeşler,
ileri sürülmüş toprakta,
ileri kuru, uykusuz, çılgın ve havı dökülmüş gecede,
ileri asmaların arasından, kayaların soğuk rengini çiğneyerek,
selâm sana, selâm olsun, ileri! Kışın sesinden daha fazla
ısıran, gözkapağından daha hassas,
gök gürlemesinin ucundan daha da güvenilir,
o hızlı elmas gibi doğru, yeniden savaşçı,
toprağın derininden çelik katısı suyla
çiçekle ve şarapla, toprağın sarmal yüreğiyle,
bütün yaprakların kökleriyle, bütün toprağın rayihalı ürünleriyle
hemfikir savaşçılar.
Selâm olsun, askerler, selâm olsun, nadaslı kızıl tarlalar,
selâm olsun, haşin yoncalar, selâm olsun, şimşek ışıltısında
demir almış köyler, selâm, selâm, selâm olsun,
ileri, ileri, ileri, ileri
madenlerden, mezarlıklardan, ölümün lânet iştahına karşı
açılan cepheden, hainlerin
iğneleyen terörü,
ey halk, etkin halk, yürekler ve tüfekler,
yürekler ve tüfekler, ileri.
Fotoğrafçılar, maden işçileri, demiryolu işçileri,
kömürün ve taşın kardeşleri, çekicin akrabaları,
ormanlar, denetimsiz eğlenceler, ileri,
partizanlar, binbaşılar, çavuşlar, politik komiserler,
halkın pilotları, gecenin askerleri,
denizin askerleri, ileri:
önünüzde
yalnızca ölümlü bir zincir var, çürümüş balıklardan
bir çukur: ileri!
yalnızca ölen ölüler var orada,
korkunç, kanlı irinden bataklık,
hiç düşman yok: ileri, İspanya,
ileri, halkçı çanlar,
ileri, elma bölgeleri,
ileri, tahıl sancaklar,
ileri, ateşten büyük harfler,
kavgada, dalgada, ovada,
dağda, kekre kokularla dolmuş şafakta
sürüklersiniz kendinizle sürekli doğumu,
talep eden dayanıklılıktan bir ipi.
Bu arada
yükselir kök ve sessizliğin çelengi
beklemek için o mineralsi utkuyu:
her bir alet, her bir kırmızı teker,
her bir testere sapı ya da pulluk,
her bir kazma vuruşu, kandaki her bir titreyiş
izleyecek adımlarını, ey halk ordusu:
düzenleyen ışığın ulaştığında unutulmuş
zavallı insanlara, senin berrak yıldızın
boğuk sesli ışınlarının kökünü saldığında ölümde
ve inşa ettiğinde umudun yeni gözlerini.
Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
(“Üçüncü Konaklama”nın
“Yürekteki İspanya” adlı bölümünden) .
Kayıt Tarihi : 26.8.2006 14:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!