Har an,
varlığın çehresindeki çizgileri,
zihnimde biriktirirken,
Pek de zahmetsiz olmayacaktı,
bu manzarayı,
kâğıda mühürlemek.
Sen yüzündeki
en ücra gölgeleri,
göstermeye devam et,
Bu ayrıntı avcısı,
dimağın işi değil,
nüansları es geçmek.
Nazarını çevirme,
gündelik olayların ovasından,
Zira az sonra,
idrakimin imbiğinden,
ruhuna ifadeler süzülecek...
Ne kadar,
tasvir etmeye,
yeltensem de dimağımdaki seni,
Düzensiz sözcüklerim,
ufkunda gördüğüm şafağı,
resmetmeye yetersiz gelecek.
Bir mana fısılda,
iki hece arasına hapsettiğimiz,
tüm görülenlere,
Ve
hatırla!
Tüm sezgilerimiz,
varoluş sayfasında,
bizim için,
birer satır olacak.
Ben acemi lügatli,
yavan dilli,
bir suret avcısı,
Sen filozofların,
idrakine pusu kurmuş,
somut âlemin,
soyut cazibesi,
Dönüşü
imkânsız!
İfade edilen tüm olguları,
belleğime kaydetti mana.
Gördüklerimden müteşekkil,
evrenim basit bir tanım değil,
Artık derin yaşıyorum idrakimi,
eşyanın özündeki sırrı,
sezdiğimden bu yana,
Anlam biriktirmeyen bu şuur,
cevher olmaya özendi,
zihne dolacak.
Algına al
benliğimi…
Eksik tanımlayıp,
dokunamadığım tüm gerçeklikler,
cümlelerimde ahenk bulacak.
İki kelime arası,
bir evren!
Kavrayışımdan yansıyan,
tüm tonlar,
hakikatin tayfından,
Ben dipsiz kuyularda,
yankı arayan...
Sen bütün kapıları,
sadece anlama aralanan,
Fikrim idrakine vardı;
eğer gerçekler perdelenirse kaybolacak.
Anlamaya adanmış,
bir zihin saklıyorum gerçeğine;
ilhamı arif meclisinden,
Kelimeler kifayetsiz kalsa,
ne çıkar...
Kavramlar çoraklaşsa da,
bu şuur niyetlendi bir kere,
hakikatten mana alacak...
Kayıt Tarihi : 26.7.2025 17:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!