ı.
Nereli Aziz, yalnızlığını
Alır koynuna törensiz,
Alır da uyur.
Gecelerde ay,
Bahçelerde menekşe büyür,
Yüz değil dönüp bakmadığın
Kederin resmigeçidi
Elim var şükür, elimden gelen, elimin tersi…
Bir de yağmur yağıyordu ki
Üşüyordum sen kadar
en kabusundan bir rüya
şimdi yaşamak.
kendinden de kısa yorumu;
kapkaradır yerküre,
kapkara kırmızıda
günah gibi çatlar yeşil.
dişlileri kırık çark iniltisi
güçsüz güç kaynağı
ellerisiz nakkaş
sizsiz alan, alansız siz
uyursanız ekmek kokmaz sabahlar
İçimizden
Bir gün daha verdik
İçimize
Bir gece boyunca
Ağrılı soluklar almamız karşılığında
Güzel insanlardan kalan
Bilinen bir öyküydü
Gecenin uysal esintisinde
Çıplak kayalıklardan gelip
Karamuk çalılıklarının arkasından
Kulaklarımıza çalınan
'Kirvemehmet Dedem Olur'
…bir yere varılmaz bu yolla, diyor biri, haklısın, diyor öteki. Uyuyacağım, diyorum. Dedikten sonra da sımsıkı yumuyorum gözlerimi. Yumunca sütliman bir deniz beliriyor gözlerimin kör noktasında. Renksiz. Sonra yumak yumak bulutlar. Renksiz… Kendimle konuşurken yakalanıyorum kendime. İçmiş devrimci bohem oluveriyor, ne acayip. Ama içmeden de bir yere varılmıyor, içince de. Hep bir yere varmak için mi yola çıkıldı, sanki bir yere mi varıldı her defasında, her defasında yeni yerler böyle mi bulundu, bitti mi bulunmamış yerler? Yola çıkmamalı mı artık? Elim yakamda, genzimde böcek ısırığı gibi bir yanma, zor soluyorum. Elimden kurtulabilirim silkinsem, ya düşüncelerden? Borçları halletmenin tek çaresi kredi almakken, şu maliye tebliği de nereden çıktı? Toparlanmalı, içmemeli, çalışmalı, meli, malı… Gözlerimin kör noktası bir kapıya açılıyor. Dört dikine geniş tahta parçasının enine, daha kalın ve dar üç parçayla çakılarak yapıldığı bir kapı bu... Pencereden ay ışığı sızı şeklinde odayı boydan boya bölerek kapının orta kısmının karanlığını yaralıyor. Kapandığı için bu adı alıyordur kapı. Alınca da açılıyor olması adlanmasında etkisiz kalıyor. Kapanır kapılar, açılır açılar… Kapatmak için çalmanıza gerek yoktur. Ama…
Kapı çalınıyor. Tok ve sürekli, telaşlı vuruşlarla çalınıyor. Vurma aralarında yaşlı ve yorgun bir kadın sesi ev kuşatıldı, diyor. Vurmalar sesi kısacık bölüyor. Kirvemehmet alışılmış hızlı hareketleriyle çarşafını atıyor üstünden, fişekliğini giyiyor. Diğeri fişekliğiyle zıplıyor yattığı yerden. Kapıyı aralarken ve sağ elindeki idare lambasıyla sol yanını işaret ederek bu taraftan, diyor yaşlı ve yorgun kadın sesi. Hurdalığa benzeyen geniş bir odayı dolanırken, bir an kadının gözlerinin önünden geçiyor idare lambasının sarı halka ışığı, sol gözü kapalı kadının. Kör. Sol gözünün kör noktası bile yok. Gördüğümde, ilk duyduğumdaki sesi hatırladım, ses tellerinden birinden bir gözünün kör olmasının hüznü varmış da oranın çıkardığı titreşim nedeniyle kadının sesini tanıdık bulmuşum, diye düşündüm.
Bu, havada yalpalayan
Böyle zaman kokan
Esrik, kırılgan
Kelimelerin nefesi say
Öksüz bir oyundan
Geriye kalan
Giriş
Sızı gibi yağmur yağar
Ve Aziz yürür incecik
Sizi bilmem ama Aziz’i bilirim
Bir yere varmaz
çiçek açmış dallarıyla
ağaçlar duruyordu baharın koynunda
yürekte boz bulanık sevda değil
ayrılık acısı hiç değil
çırılçıplak da değil
çiçekli dallı erik ağacı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!