Ve kaldım yapayalnız
Ortasında kalabalığının
Bir kere daha…
Bir kere daha gördüm
Kendimi çıplak bir kaya gibi
‘Taştır, topraktır dünya
Ve sudur her şeyden fazla
Her memleket uzak
Aynı anda da yakındır
Yaşam, birikintidir bir çeşit
Yağmurdan, geçmişten
Ömrü sonbahara demir atmış
Hoş, demir alsa yüzmeyi çoktan unutmuş
Erken eskimiş bir teknedir
Bu dünya deryasında Aziz
Ve hikayesi gelişmez bir çocuktur
Tuz-ekmekle doyurulan.
1.
Kapatıp gözlerimi geçip gitsem yalnızlığımın içinden.
Bir oyunu yarısında
Bir yolu daha başında bırakır gibi
Yüzümde bir gülümseme
Ellerim salınmış
Kuşları yeni havalanmış
Titrek dal hüznünde içim
Seninse gözlerin zından uçurum
Kıvrımların öpüş işkencesinde
İnme inmiş duygularımızla
Deniz kıpırtısız bugün
Kıpırdasa yolcusu olurdum
Sözcükler güçsüzleşiyor alanlarında
Şehre suskunluk yağmış diz boyu
Susmadık biz, susmak değil, bu…
Bu dili bilmiyorum
Bir kitap senden söz etmeli elbette.
Ama gözlerinden değil.
Saçlarından da,
Mutlu kişi teni teninden de.
Gözlerin, saçların, tenin
Utangaç gözeneğinde kalmalı yüreğimin,
Bir mızıka bitiverse ellerimde
Çalacağımı
Sözleri tanıdık
Söyleyeceğimi bildiğim
Aklımda bir eşkiya gibi
Gezinen şarkıyı
Seni yazmaya ustalık yetmezdi
Baştan ayağa acılanmak
Ve yaşamak gerekti.
Ne zordur seni yazmak, bilemezsin
Oysa ne kolay silmen, bilirim.
Kaybolan eşyalar gibi günler
Savrulup gidiyor ömrümüzden
Ezberimde solgun resimler gibi anılar
Yüzünden gayrısı eksik
Gözlerinin gülüşünden gayrısı soluk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!