Âh Avrupa diyerek, kendini unutan var,
Milletten yüz çevirip, mankurt yolu tutan var…
Sıtmaya razı edip, ölümle korkutan var,
Seyretmekten usandım, artık haykırıyorum;
Yarınlara vurulan zinciri kırıyorum…!
Namlunun kurşundan boşandığı gün,
Karanfiller ağlar mı?
Kördüğüm olurken bu şehrin sokakları,
Her köşe başında beni mi beklerler?
Geceden kalma korkularımı gizlerken,
Yakası kalkık ceketimin, yakamoz düğmelerinde;
Fanilikler âlemi faniyi yorgun kılar,
Mânâda filizlenir, maddeyi sürgün kılar…
Dizgin ile tanışır nice hoyrat yılkılar!
Bu eşkıya kederin sanma vâdesi dolmaz…
Bilmiyorsan da öğren, gönül bu mağlup olmaz!
Gönül Yedi Tepe’nin düşüyle Ankara’da,
Âvâre gezinirken, sıra dağlar arada…
Ayaz ayaz titrerken bahara hasret kışlar,
Bilmez misin nazlı yâr yokluğun bende kışlar?
Cevrü cefâ çekerken inleyen kemanların,
Duyulmaz mı efkârı a gönül duyulmaz mı?
Çehremde çizgilerle eskiyen zamanların,
Sarhoşu olan gönül bir daha ayılmaz mı?
Durup durup iç çeken ihtiyar hatıralar,
Yalnız geldim dünyaya, annem tuttu elimden…
Yalnız mı gideceğim? Yâr tınmaz emelimden!
Aşkı arayıp durur âhvâlince her kişi!
Buldum deyip coşmalı bir hanımda er kişi…
Gözlerinde gördüğüm alemlerin resmini,
Çizmek istesem bile çizemem ki nazlı yâr!
Aşk sarhoşu dilimden düşürmezken ismini,
Yaz deseler de bana, yazamam ki nazlı yâr!
Mısralarım yorulmuş, ilhamlarım âheste,
Tıngır mıngır yürüyen tren penceresinden,
Karanlığa dalarım, geçip cenderesinden…
Rayların musikisi kucaklarken geceyi,
Zaman yine düğümler çözdüğüm bilmeceyi…
İstanbul’un hasreti, kalemime şân verir,
Eyüp’teki ezanlar hayalime cân verir…
Gül açar zemheride, poyrazlar meltem olur,
Şadırvanlar ağlaşır, mermerler tarih solur…
Bin bir derd ile geçip giderken bekârlığım,
Bir başına kalmaktan sıkıldığım demlerde…
Tâ içimi sızlatır sevdâda sakarlığım,
Yudum yudum gam içip yıkıldığım demlerde…
Gece gündüz karışır mevsimler kifâyetsiz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!