Çevirdim birer birer albümden sayfaları
Güneş deniz ve de kum eski hatıraları
Şimdi küçük odamda bir abajur bir de ben
Azalarak silindi hayalin gözlerimden
Artık ne gökler mavi ne de güneş sarıydı
Koyu gri bulutlar karanlığa çağrıydı
..
Ben de bugun icimin urperdigini hissettim.
Damla damla ayrilik yagiyordu,
Gri bulutlarin ardindaki maviyi fark ettigimde.
Tuylerim diken diken oldu,
AMA USUMEDİM!
Yare ulasmadan dusersen eger,
YARINA SESİNİN YANKISI KALIR diye fisildadi sonra,
..
Doğma gri
Ekmek kadının gözleri
Işığında doyar gülüşü
Büyür göğsünde bebesi
Bir dokun sıcaklığına
Gökyüzü geçer iliklerinden
Islan yağmurlu dudağında
..
okul bahçesinde bir çiçek
ismini bilmediğim bir çiçek
basket sahasının dışında
masmavi bir çiçek
bitmiş duvarın dibinde
nasılda bakıyor isyancı gibi
dışlamışlar arasından onu
..
Kalıcı mı gidici mi belli değil esmer bulutlar
Motif mi gerçek mi belirsiz
Sokağın grileşen tenhasında
Binalar insanların kibiriyle yüksek
Siluetler riyakar kaldırımlar hayasız
Ustaca saklandıklarını düşünerek bu grilikte
..
erguvânî bir asalet kuşanırken gökyüzü
gri bir gaflet tutukluyor ömrümü
usulca vazgeçiyorum sırtımı kollamaktan
kurşûnî yağmurların ritmince yürüyerek
ardına sığınıyorum hedef tahtasının
celladımın elinde parıldayan kılıçtan
..
Arsız, savurgan ve yalancı sen...
Sivri, inatçı ve kinci ben...
Önümüzde;
Karmaşık, çapulcu ve trajik aşkımız.
Şiir olsa!
Bu şiirler kitaplara sığmaz.
Noktasız ve virgülsüz,
..
Gördüğüm renk
Yabancı bu sfer
Bana!
Ne siyah kadar
Karanlık,
Ne pembe kadar
..
Karlar üşüşür düşlerime
Üşürüm.
Yıldızlar yağar saçlarıma
Gecenin zifir karanlığında
Uzanırım olmayan yarın ellerine
Gri, sisli bulutların ardında
Kaf dağı mı uzak, yar mı
..
Yok mu bir çıkış yolu, dibe mi vurdum?
İki ucu olan o pis değneğin ortasında mıyım yoksa?
Tüm renkler gri şimdi gözümde, mutluluk, umut unuttum bu duyguları.
Hak etmiş miydim yoksa söz mü dinlememiştim?
Küçük bir çocuğum şimdi en sevdiği o oyuncağı elinden alınan.
Gidecek yer kalmadı, başvurulacak çare yok.
Terk edişlerin dönüşü, ümitlerin söndüğü yerdeyim, elveda sevdiceğim…
..
Ay uzak,bakışlar buz
Sırtımda siyah gömlek
Ay karanlık,bakışlar siyah
Sırtımda gri gömlek
Ay karşımda,güneş temaşada
..
Batan günün kızıllığında,
Sana olan sevgimi anımsadım.
Karaltı halindeki martının kanadıyla
Sızlayan kalbimin gözyaşlarını kuruladım.
Ufukları çizen lacivert dağlarda,
Flu renkli özlem çiçeklerini kokladım.
Grileşen dünyanın telaş zamanında,
..
Benimle hiç uzlaşı yaşamıyor,
Gale bela çekiyor ömür.
Sanki meçhul zamanlardan gelmiş,
Meçhul bir düşte, prenses olmuş gönlüm,
Gözlerim gibi gri, gözlerim gibi renksiz gökyüzüm.
..
Bütün renklerim öldü
Geriye kalanları da kendim sildim
Üstünü karaladım
Jiletle kazıdım
Gri tonlardayım şimdi
Gökyüzü ise bütün karamsarlığa inat mavi
Bir onu karartamadım
..
Masmavi değil gökyüzü,
Bıraktığım gözlerin gibi..
Ürkek,donuk ve durgun şimdi,
Kurşundan gri..
Gökyüzü bir başka bu akşam,
Bursa’da ağlamaklı..
..
Başlayabilmek..ilk adımların heyecanla karışık biraz korkulu mutluluğu..
Ve anlamsız başlayan her başlangıç kadar sıkıcıydı hayat..büyük taşların her yapıda yer alması gibi tüm edebi cümlelerin vazgeçilmez konuğuydu''hayat,aşk,sonsuzluk''..
Sebepleri mi sorgulamalıyız yoksa? önemsenmek! ! ..Bilinme ve anlaşılabilme KAYGISI..ya da umutsuz bir şizofreni? belki de hiç..yani yokluk ve onun hissettirdiği herşey'leşebilme tutkusu...
Ve cümlelerinin sonundaki üç nokta ele vermiştir onu.bir beyaz sayfa; silik,mavi bir kalem ve soğuk gri bir beyinle varoluşunu sorgulaması,küçük bir çocuğun,denize attığı taşın yarattığı dalgada boğulmasından farklı değildi...
''Rollerimiz! ''diye düşündü bir yanı acıyarak.yalnızca normal insan statüsü için kabullendiğimiz anlık evrimler.gülebilmek ya da dışlanmamak amacıyla yitirdiğimiz kişiliğimiz(varsa) ve basitliğimiz ki sorsanız''yalınlaşma''derler.(her yalanın doğrulanabildiği bir dünya)
''Takmıyorum HİÇBİRİNİ''diyecekti az kalsın.ancak umursamadığı(ya da öyle hissetmeye çalıştığı) şeyler temele inince çarpıyordu umursamayanın da yüreğine.**kendim**dediğimiz,şu an tanımlayamadığımız olasılıkların bileşimi ve başkaları diye eleştirdiklerimiz de potansiyel bir ''kendim''in parçası değil mi aslında?
bu yüzden; diğerleri derken de kendini sorguluyordu ümitsizce...
..
feragat ettim yalnızlığımdan
bulutlara sığındım.
yağmur damlasıydım gözlerinden akan
şehvetin ele verdi seni
tutsaklığın ihtişamına kapılmış
gri cümleler kuruyordun
oysa süzülen bir ömürdü benimki yanaklarında
..
Içim İlkbahar, kıpır,kıpır,
Yaz geldi diye, müjdelercesine!
Cam’a bakarken dışarıda yağmur ve gri bulutlar,
Kışı andıran.
Hangisi gercek? _
Camı kapatsam mı? Acaba.
Oyle ya…
..
-Madenci kardeşlerime içten dualarla..."
Siyah ve beyaz, ölüm ve hayattır ayrık durunca
Birbirine sarılıp umudu kuşandığında
Grinin en cazibelisi göz kırpar ayakucumda
Yerin altı yalancı ışık, ressamın tablosunda
Yerin üstü gri, bir yanında aç çocuklar
Doyumsuz karanlığın ağzında.
..
Seni gördüm düşümde
Açık gri renk kazak vardı üzerinde
Birde atkı dolamışsın
Benim kollarım dolanmış gibi boynuna
Ne sen konuştun
Ne ben sordum
Sen bana baktın
..