Uzun zaman oldu senle karşılaşmayalı ve ne yalan söyleyeyim tanıyamadım,
Yıpranmış çökmüşsün.
Nasıl oldu da tanıyamadım benden daha iyi tanıyan var mı seni?
Ama belli biri yakmış canını!
Yoksa böyle küskün bakmazdın hayata.
Gözlerindeki o sonsuz gökyüzü gitmiş, dipsiz kuyuların karanlığı çöküş perde, perde.
Biz ayrıldık mı?
Hala seviyor muyuz birbirimizi?
Ama ben aldattım seni,
bir başkası değdi gönlüme hissettim sıcaklığını.
Ardından sen geldin aklıma buz kesti kalbim, dayanamadım hüngür, hüngür ağladım.
Biz ayrıldık mı?
Onu bunu geçte sensizlikle başa çıkmak zor.
Nefes alamamak, yürüyememek gibi.
Sen hayat bastonummuşsun benim,
sığındığım barınak.
Ben tilki sen dükkanmışsın ama ben geri döndüğümde sen taşınmışsın.
Uzun lafın kısası zor sensiz yaşamak...
Susmaktı belki tek çare, konuşmakla varamadık bir yere.
Kapatmaktı belki gözlerimizi.
Göremedik hep bahsettiğimiz o büyük aşkı.
Dar geldi sığamadık bir kalbin içine, şimdi durup düşünme vakti.
Bir üçgenin iç açılarını konuşurken iç acılarımızı unuttuk,
Susmak şimdi tek çare, tükendi dilde tüm kelimeler...
Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk,
Rüzgârını yitirmiş bir yelkenli,
Sokağa terk edilmiş bir kedi,
Huzur evinde unutulmuş bir yaşlı,
Kalp krizi geçiren bir hasta,
Dilenen bir fakir,
Ben sana dokunmadan sadece hissederek durduruyorum zamanı,
nefes almak değil beşinci mevsimi yaşamak senin hayalin.
Senin varlığın insanları affetmek değil,
evrendeki bütün canlıları unutmak,
kelimeleri yakmak değil,
yeni doğmuş bir bebek gibi hiç bir şey bilmemek.
Senin gidişlerinin dönüşü yok.
Bir kere gittin, dünyam döndü tersine,
Şimdi yine gidiyorum diyorsun bilmem sonum ne olur…
Benim sevgimin adı senmişsin,
Ellerimde, yüreğimdeyken çok basit görüp horlamışım.
Artık sevmediğini bildikçe kahroluyorum…
Git!
Benden uzaklaşabileceğin en uzak mesafeye git.
Görmesin gözlerin,
İşitmesin kulakların,
Almasın kokumu burnun.
Peki, Önüne set kurabilecek misin kalbinin?
Kalem yazarda satırlara anlatabilir mi çekilen acıyı?
Göz görmeyince, kulak işitmeyince duyabilir mi haykırışları?
Demiş ya şair "Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce."
İşte öyle sevip ayrılınca anlıyorsun ve sonrasında kayıp gidiyor avuçlarının arasından hayatın dizginleri...
Ayrılıkların başkenti otogar ve mevsimi hep sonbahar,
Ben bir ağaçtım ormanı olmayan ve sende dalımda bir yaprak
usulca süzülüp ardına bakmadan karıştın bir karayele...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!