Gördüğüm benden daha genç bir adam

İlyas Kaplan
1385

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Gördüğüm benden daha genç bir adam

Resimler niye heyecan verir
Neden özenle seçilir pozlar?
Niçin inceden inceye düşünülerek bakılır objektife?
Resminin çekildiği ana özenilir.
O duruşa,
o bakışa itina gösterilir.

Çünkü o sabitleşecek, ebedî kalacak gibi.
Hiçbirimiz özensizce alınmış pozumuzun
dondurulmasına razı olmaz
Hiç kimse habersiz çekilmiş tuhaf bakışların,
Çerçevelenip duvara asılmasını istemez
Bir resmimiz olacaksa,
yıllar sonra da bakılacak bir pozumuz ortaya çıkacaksa,
ille de özen,
ille de seçicilik olmalı

Cümlelerde bir nevi resimler gibidir
Ruh halimizin resmi gibi.
Kelimelerin seçimi de dudakta duruşu gibi
özenle belirlenmeli.
Cümleler de boy resimleri gibi
güzelce süslenmiş olmalı.

Öyle her şey…
Akla düştüğü gibi
söylenmez
inceden inceye planlanmış,
çerçevesi, ışığı, gölgesi
güzelce ayarlanmış olmalı
Seçilmiş bir bakış.
Özenilmiş bir duruş…
Belirlenmiş bir mekân…
aynı kaderi paylaşırlar
Sessiz bir stüdyoda,
özel bir mikrofonda,
nice hazırlıktan sonra ses verir sanatçı.

Hep ben diye yaşadığım hayat akışının içinden çıkıp,
kendimi ,kendi dışımda bir nesne olarak da görebildim.
O fotoğrafın başına geleceklere
ve gelmişlere bir tür razı olmuşluk var bende şimdi.
Kendi başıma gelmişleri
hiç çekinmeden görebiliyorum o resimde

Benden daha genç bir adam, gördüğüm
o ,ben.
Benim dışımda bir yerde duruyor.
Nasıl bir başkasının resmine
örneğin gazetede çok korkunç bir kaza
yahut cinayet haberinin kenarında bile olsa
hiç aldırışsız bakabiliyorsam,
kendimi öyle bir haberin detayı olabilecek
bir çerçeveye soktuğumu görüyorum dehşetle.

O fotoğraf,
kendi elimde tuttuğum,
içinde benim olan,
beni taşıyan,
özenle seçilmiş bakışların ardında
kendimi görünür kıldığım,
dokunulmaz bildiğim,
başkalarının gözüne şöyle bir takılıp geçebilecek
sıradanlıkta bir nesne yapıvermiş beni.

Elimde tuttuğum o, ben,
artık bir başkasının elinde tuttuğu
kaza kurbanı resim olabilir.
Kendimi önemseyerek,
inceden inceye özenerek
objektife bıraktığım o görüntü,
kimi cenazelerde, yakalara takılan
ve acınarak bakılan fotoğraflardan biri olmaya aday.

Benim fotoğrafım olduğu için,
ben bakıyorum içinden diye,
yakalara takılmaya,
haber detayına iliştirilmeye mani olacak
hiçbir özelliği ve ayrıcalığı yok.
Resmimi bırakarak kadere teslim olmuşum meğer.
Akışa bırakmışım o, beni…

İnsanın kendini, başkalarını sıradanlaştırarak
baktığı, duyduğu, okuduğu başkasına ait bir yazıya,
görüntüye ve sese dönüştürebiliyor olması
ne kadar garip
Oysa, fotoğrafımızı çekenler,
sesimizi kaydedenler,
yazımızı bir yerde basanlar bizi önemser gibiler.
Ama biliyorum ki,
benden sonraya kalanlar ,
onlar olacak şu âlemde.

Yazım da, resmim de, sesim de
beni geçen bir vakitte
görülecek, okunacak, işitilecek.
İşte o zaman herkes gibi bir başkası olacağım.
Ölümü beklenir biri.
Gitmesi kanıksanmış biri.
Hiçbir yerde beklenmemesine alışılmış biri.
Hiç kimsenin arama ihtiyacı duymadığı biri.
Unutulmuş.
Unutulmuşluğu da unutulmuş.
Öylesine biri.
Oluvereceğim.

Her resmin başına gelebilecek,
başına geldiğinde de normal karşılanacak,
hiç şaşırılmayacak,
asla itiraz edilmeyecek o kaderin akışına
bırakıyoruz kendimizi.
O, ben oluveriyoruz.
resmimizin çekildiği, sesimizin kaydedildiği,
yazdıklarımızın okunur olduğu anlarda
olmuyor mu sanki
bu teslim ediş,
bu vazgeçiş,
bu bırakış…

Hiç özenmediğimiz anlarda da
hiç kaygısızca bağırıp çağırdığımız zamanlarda da,
kayıtta değiliz diye keyfimizce konuştuğumuz köşelerde de,
özenle hazırlanmış,
her köşesi itina ile seçilmiş,
her nefesi sayılarak verilmiş
bir ömür sürmüyor muyuz?

ilk ve son defa yaratılırcasına görülmeye değer,
Dudağı, damağı, teni, sesi, yüzü, mimikleri,
ilk ve son defa yaratılırcasına dokunmaya değer,
elleri, parmak uçları, kirpikleri, kaşları,
saçının her teli,
işitilmeye değer kalitede hazırlanmış
biri olarak geçiyor değil miyiz
ömrün ortasından?

Her kayıtta bir başkası olmaya doğru sürüyoruz kendimizi.
Her resmin başına gelebilecek,
başına geldiğinde de normal karşılanacak,
hiç şaşırılmayacak,
asla itiraz edilmeyecek
o kaderin akışına bırakıyoruz kendimizi.

Şimdi derhal kendimizin eski bir fotoğrafını bulalım
İyice bakalım o delikanlının,
o genç kızın gözlerinin içine.
Yıllar sonra sen bakacaksın diye
nasıl da özenerek bakmış objektife
o, sen.

Öyleyse şimdi sen, sen ol,
her anında,
senden sonrakilerin gözüne değmeye değer
pozlar vermeye bak.
Sadece dışının değil,
içinin de görüntüsünü düzeltmeye bak.

Sen ,sen ol da
Ben, ben olayım da,
birlikte, sonların kendisinde son bulduğu,
herkesten ve her şeyden sonraya kalan
o kutlu nazara,
o ebedî bakışa
nefesimizden, sesimizden ve niyetimizden seçilmiş,
özenilmiş izler bırakalım.

Hatırla ki bir zamanlar
hatırlanmaya değer bir şey değildin… diye
sana hatırlatan o bakışın sahibi,
hatırlanmaya değer olduğun,
hatırının sayılır olduğu şu zamanlarda
O’ndan başkasının seni hatırlamaya
değer bulmayacağı,
o, sen olduğun
o zamanların pozunu,
özünü, sözünü ve izini
özenle bırakmaya çağırıyor.

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 2.9.2025 02:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!