Boynumuz büküldü şehir virane
Visalin toprağa gömüldüğü gün
Gömdük canımızı olduk divane
Emsalin toprağa gömüldüğü gün
Kuzguni bir gündü altı şubattı
Kuru yaprak gibi düştüm savruldum
Düşen yaprağıma dal olurum ben
Sahra çöllerinde yandım kavruldum
Vahasız çölüme yel olurum ben
Es rüzgâr bağrıma hep serin serin
Bakarsın yüzüne sanırsın insan
Merhametli yönü arar olduk biz
Dili vardır ama bilmez hiç lisan
Ferasetli gönü arar olduk biz
Vicdansız kalbiyle zulme muadil
Atılır üstüne toprak, çakıl, kum
Terk edip yittiğin sonda anlarsın
Ardından verilir şerbetle lokum
Yıkılıp bittiğin anda anlarsın
Bu bir nasihattir içten, babacan
Zaman hızla akar bakar kalırsın
Hayatın rolünü takar kalırsın
Üflediğin mumu yakar kalırsın
Maziyi ararsın hayalde düşte
Görürsün dostunu hele bir düşte
Ütopik ülfette özden öze sen
Kömür olan köze oldun mu ateş
Ahir-i Mahşerde gözden göze sen
Ömür olan söze oldun mu üleş
Baharın döşünde kaybolup gittin
Aşkın gözü kördür derler her zaman
Âmâ bakan gözle sevdim seni ben
Sevdanın tarifi yapılmaz inan
Mana kokan sözle sevdim seni ben
Kör kütük değil de sırılsıklamım
Erekteki yola vermedim ara
Pembe bulutlara giden yol kara
Geliyorum bekle beni Ankara
Açılsın bu şehrin yolları bana
İçerim sevdanı ben kana kana
Maziye kahretsem de üzüldüğüm kar kalır
Derin bir nefes alsam yüreğimde har kalır
Bir ömür yaşadığım dünya bana dar kalır
Gülizar bahçemdeki gülleri dereceğim
İçimdeki ukdeye bakide ereceğim
Davudî bir nida oldu nişanen
Mızrabından çıkan hışım ianen
Arş-ı elvan gibi kebir ziyaden
Cidali kavlinle sadrıma hazsın
Mukadderatınla mazime nazsın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!