Sen revnaklı karanfillerin en senaası
Sedaların en berrağı safı akıp giden suda
Yalanlara inanmaya sebep bir sıhhat
Sen ab-ı hayatsın semâya, bulutlara
Güzel görmeye sebebim âlem-i esbabda
Ah, şu gökyüzü bilir de feryâdımı bu yağmurlar gözyaşlarıdır
Sağanak sağanak kaçışların hiç dinmez, sanki uçsuz bir deryadır
Yoktur ıssız şehirlerimin kimsesiz yaralarına merhemleri
Kabuk tutmaz gece kaldırımlar, adım sayar, sanadır gelişleri
Bilmez şu koca limanlar ne fırtınalar doğar akşamla birlikte
İnsan nasıl da yaralı kalıyor
Yarasına derman bulamıyor
Derdinden mi vazgeçsin?
Derdi mi ondan vazgeçsin?
Benimki vazgeçti
Sen bende benim sende olduğum kadarsın
Karışmışsa zerrelerim toprağına
Bende filizlenirsin yağan ilk yağmurla
Yeşesirsin, boy atarsın, hatta...
Belki hatta meyve verirsin baharda
Ben öldüm
Boynumdaki zincire vuruldum
Zindanım oldu yalanlar
Soldum soluk gecelerde
Bir yudum suya hasretim çöllerde
Yokluğunun rıhtımındayım
Gece pus, serin ve rüzgarlı
Dalga seslerinin arasında ayak sesini
Hayal ediyorum, gelirsin belki.
Yollarımın sana çıktığı, ne yazık
Beynim bulanık
İçimde karanlık hapsolmuş
Kimse görmüyor
Duymuyor hiçbiri
Varlığım yokluğuma eş
Umur kilometrelerce uzak
Bu sana son şiirim
Demek bir başkasını sevmişsin
Sevmekle kalmamış
Bir de aşık olmuşsun
Demek beni hiç sevmemişsin
Seni gördüğüm o gün, dün gibi
Daha bilmezken adını, huyunu, suyunu
Ve belki zamanın ne olduğunu
Anladım ki sevmişim seni
Sesini duyamadığım o gün, dün gibi



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!