Geç kalıyoruz...
Sevgili besmeleyle çağırdığında ikimizde aynı yaştaydık, ben canın, sen cananımdın, halimiz mevlemi makamıydı. Yüzüne tevekkülün ince basamaklarıyla dua iklimi yansıyanlar özetliyor aşkın halini. İnsanı yeniden inşaa etmek gerekır sevgiyle. Oldukça hevesli gece meydanı şevki artırmak için, birde bunun yarını var. Farklı düşünenler farkediyor, birbirinin koluna girenleri. İnsanın yüreği hiç hafife alınamaz bir nitelikte. Sevgiyle özdeşleşenleri şanla taşır engin gönüllüler. Onlar şükür ki, soylu, duygulu, engin, anlam yüklü içinde bulunduğu mekanı kendisine göre biçimlendiren gecenin çobanları, alıp beni götürsün tebessümün sadakasıyla. Kaçacak yer arayan yanlarına hesap verir masumiyetin. Ne gariptir gönüllü olanlar hep zengindir. Sizi hep yeniden çıkarır kuyularınızdan. Bir ev bina eder, her şeyi kuru ekmek tadında kalpleri kalbinize değince, sadakati ile rüku eder övgüyle onundur. Ziyadeleşir seni seven yanın, yurt edinir çağırmalarının himayesinde. Huzurun başlangıcı kuvvetinı artırır dualarda, muhafaza eder ne söylediğini. Suskunluğu ördüğünüz duvarlarh aşarak köprüler kurar. Yokmuş gibi davrandığınız her duygunuzda başaklanır. Size galip gelenlerden sıyrıldıkça, şems vakti şükrünü eda etmek için üryandır her halin. Kölesi olduklarından kemale ermiş olanların hali vacip oldukça. Kendine has sizden o kimseyle meyvesini verir dokunuşların, olgunlaştıkça senindir.
Olur tabi, olur...
Damıtılmış duygular peş peşe damladıkça gönlüme, zevkle, beğeniyle, mutlulukla, muhteşem birbırinden zarif, birbirinden anlamlı seni sunarken gece, ben devamlı dolaştım bahçenden bahçene. Alıngan, aşağılayıcı, beğenmemişliğin burukluğunu belirten görüntüler aradım. Herkesi dinliyordum, mutlu ve zarif ortamında olduğunun farkıydı gönül. İsteyerek severek, beğenerek ordaydım, sessizliğin çok ilgınç ve kalabalıktı. Perde perde açıldıkça duygu, düşünce, his, kaynaklarından kristalize ola ola sevgi, birbirinden güzel başakların bir şeyleri eksikmiş gibi. İçimizde yeri boş duran bir şeylerin sızısını duyardım. Ve düşünürdüm bozkırlarını, bu eksik yanı neyim nesi? Biz meğerse bize düşen ne varsa yapmaya hazırmışız kuşaktan kuşağa. Binbir mihnetle, binbir fedakarlıkla kıymetini bilmeliyiz, sabırsızlıkla, özlemle olmaya hazır bekleyişimiz. İçecek bır şeyler sunmak isterim, kendinden emindi selamlayıp geçip gönül köşeme oturuşun. Hayret bir şey dedim, hayret bir şey. Sonra koyuldu uyuyup uyandıkça söyleşimiz. Gözlerinin söyledikleri doğru olabilirdi, doğru olmayabilirdi ama düşünüyordu, düşündüğünü özgürce söyleyemiyordu. Şaşırmışlığımız kısa sürdü, sanki aynı yaştaydı zaman. Birbirimizin cümlesine gezinti yapıyordu duygular. Biliyor musunuz dedi, sıcak günler başladı. Belki karşılasırız hüzünlü bir gülümseyişle. Bir çay daha içelim mi? Tesadüf bu ya,
Halbuki...
Her şey, her şey çaresiz bir telaşla derdini anlatmaya uğraşırken. Beni seninle hep yeniden sarhoş et kendimden geçip, ağah olabiliyim. Değiştin, bilmiyoruz seni kim değiştirdi? Yüreğine kim bu füsunu okudu, ne oldu sana? diyorlar. Dün ağaçtı, bugün odun, bir himmet sayesinde ateş olmamış mıdır? Niyaz edin ki, fısıldaşan baharın güneşe gizli davetinden, toprağa ekilmiş görünmez tutulmaz tarlalardan ne başaklar fışkıracak. Bilinmez güneş uykusunu ararken, bir yolunu bulup geceden içeri sokulan şu ayı ne tutuşturur. Gecenin pembe dudaklarından gelen nefesler, şaşırmadan çiğ tanesi gibi işleyip duruyor tenlerdeki terleri. Konuğunu gözleyen nice ruhlar, beden uykudayken döşeğinden fırlar geleceğine. Ebegümeci çiçeklerin gayesıne ulaşsın bahar gelen teninin ihtişamıyla eflatun renge bürünsün mahrum bıraktığın duyguların. Bunların meydana gelmesi tabiatınla yoğrularak, nehirlerindeki akışların lokması. Bir vazife ahengi içinde bu çeşnindeki rahmeti lezzeti, bir b/aşka köşendeki safdiline komşu dileklerin. Gayenin hizmetkarı olmak lazık, ayrı ve uzak olan doğru ile eğrine mana koymak için. Üryan doğa yapraksız ağaçlar, çiçeksiz dallar kupkuru, düşen cemreler nasılda zorluyor zevkle hayranlıkla seyretmemizi. Kışın dondurucu kahrından, soğuğundan yağmurun telaşli okşamaları arasında salahta. Seni görmen için koynuna gizlenmiş kör kuyuya bigane olma,tek çaren seni görmek
O gün işte bugün...
Mehtapa b/akıp tutkulu başlayan, içimizden akan çok gözyaşın var, bekle beni. Susalım ve sesimizin kaynağını bulalım bu vakitte,bekle beni. Dost sandıkların usanmış geceden, yalnızca seninle ben, ıkimiz seni öğrenmek için o sabah, bekle beni. Bir yalnızlık var insanlarda beninde saklanan, zamanla belki geçer dediklerinde bulana kadar, yine bizim semtimize gelir gönül, ne haldeydi o haller, bekle beni. Ne kadarda gözden düşmüş seven gönüller, muhabbet aşka o sönmeyen o tohumlar ince ruhunla, bekle beni. Ne bir umut görüyorduk suretperestlerde, eski safada çiçeklere dair ne işaret var bir yanında, inandırmaz oldu insanların gözlerindeki feryatlar, sanki unutulmuş sanıyorsan aylardan kasım, bekle beni. Önce suretler süslenmiş, bir yanda o yar yok. Kurutulmuş duygular pırıl pırıl gözler vaadeden rengarenk güzellikler bahşeden feryadınla, bekle beni. Ama şimdi nazlı gelin gibi süsleniyorken gece durmadan çatıyor duaların, şimdi okumamızı isteyen yanında, bekle beni. Ve tanık olsun sonbahar doğuşuna filizlenen yanık baharınla hele dur bir damla gözyaşınla, bekle beni. Bezeneceksin senin için daha hayırlı olacak şems vakti çoğalırken ellerinde sevinçler, yüreğinde yar olduğunda, bekle beni. Hatırlar mısın köklerine çektiklerini, görenler seni tanıyamaz oldu. Bilinemezsin görünüyor olsanda, hangi şekle bürüneceğine karar verdiğinde, bekle beni. Dilenen bir fakirim ve yoksul, öylesine hastayım.
Hengâmeler...
Kendi kendini yetiştirir, düşünce adamları buyurdu Şahım. Gönül kapısının kulu olmaktan ayrılma, o kapının sevgi kulpuna dokunmayı ah bir bilsen dedi Pirim. Hamaset bize muhteşem aşk sarayından bir anda uğurlanmış armağan dedi Mirım. İşte sana onu getirir şems vakti, az evvel kaybettiğin beni dedi Meczup. Derin derin içimize çektiğimiz sırlar gibi raks eden seferler yapan sevgi bir an geliyor, dalga dalga erişilmezliklerine yükseliyor dedi Meczup. Ne rastlamamıştır ki, dökülen dudaklardaki mısralara dedi İhtiyar Bilge. Didik didik ediyor akşam güneşi yorgunlukları, dermansızlığı var olana duaların tesellisi de gizlidir dedi Zahit. Bir gönülün sevgiden ümidi yoksa, kendisi yoktur çıkmazın güzelliği sevgilide, ben nerene adını yazsam dedi Fakir. Kabirleri, yatırları severim ve çünkü her yerde bir göğün dualara ufak kaldığı yer vardır dedi Garip Çoban. Bir doğallıkla işler sevmek, o hıncahınç boşluğunda şaşılacak bir şey yok, susamanın güzelliğiyle herkes gibi değil korkum dedi Miskin. Normale aykırı düşer olmuş sadakat, ben de bilirdim, birçokları da bilirdi gecenin bağrında şiire geçirmeli sevgiliyi dedi Hırkasız Derviş. Süslemek gibi gereksiz bir görev yüklüyor gece hz. İnsana, yaşamaya sabırsız iştahların sakıncalı olduklarına inanıyorum dedi Aklı Kıt Adam. S/özü olacağına inanıyorum, şems vakti ötesinde gecenın dürüstlüğü kıskanır aşıkı dedi Deliler Şeyhi
Bil ki, hep yanındayım...
Kuralsız kum saatin görmemezlikten gelme, o tufana kapılmadan. Yıldızlarını yakalamam için, gecenin bir değeri var. Çalkalandığının farkındasın baş döndürüyor, açık, net ve dürüst nefesinin sıcaklığı. Ellerin büyüsü kapılarını açtı şems vakti, heyecan dolu kayıp şehirlerine bahar dem be dem. Gönlüne nakşettim gölgelerini, bundan sonra hep terleyen ellerini unutmak ne mümküm. Gerçekten hem alkışlanacak, hem de hayret edilecek bir girişim gece, bir düşününüz lütfen. Üzerinde düşünülecek birkaç satır daha alalım şehrinizden. Bugünde böyle olmasını, bundan sonra da olmasını gönül ne kadar ister. Onurlu bir unsurdur, böyle bir duygunun doğması, yaşaması dikkat çekicidir, tavsiye ederiz. Hiç'te önemsiz bir ses değildir, seni seviyorum demek. Yaşamını gözden geçirirken, üzerınde durulması gereken önemli noktaları çıkıyor nefesin. Daha açıklık getirecektir teninin ateşle imtihanında, şöyle her şey, her şeyine ateşli tutkusu var. Olsun da hangisi olursa olsun, kendisi bulunsun da ne olursa olsun. Ama yine sana muhtacım desem, ben burada. Sonra ve en önemlisi, birbirinden seçkin özlemlerin, birbirinden ilginç hangi yönlerine değinmeliydim? Yapabilirmiydim bunu? Dışarıda bana, sana, hasretle delice, hepimize sevdalı yağmur. Harflerin, ya da, sözcüklerin cennetinde ve cehenneminde, hem çok şey söylemek istiyorum, hem hiçbir şey. Ben bu aşka müptela olalı, hoşgörünüze sığınarak, bir hoşum
Bir nida..
Her şey dönüyor, biz biriz birdeniz, siz nerdensiniz? buyurdu Pirim. Elele verip paylaşarak hatırlamalıyız, bir birimizi ayıltmak mutlu dönmek için şems vakti kendine dedi Mirim. Duygularını boşluğa düşürmemek için sevinçlerle çal kapısını, paylaşılması gerekenleri dök önüne, köprüsünü kur sevginin dedi Meczup. Zaman, sadece birazcık zaman. Hüküm giymiş hayallerine rağmen, her şey şimdiki zaman. Ve zaman geçerken, anı yaşa dedi Zahit. Ne var ki, çıkış yolunu henüz gelmemiş bir gelecek endişesinde olanların sıkıntısı hoş görülebilir dedı Hırkasız Derviş. Kabirler gönül dostlarının asudeliği ile her daim soluklanmak ve sevgi şehrini hissetmek isteyenleri kendine çeker dedi Garip Çoban. Bir yakarıştan ibaret duygu ve sevgi, tekrar kavuştur kendini kendinle dedi Fakir. Ruh kalemizi inşa eden güzel insanlarla temasımız, uydurulmuş kurgulanmış yazılarla değil, doğrudan onların kendi rabıtalarıyla kuruluyor teheccüd vakti dedi Deliler Şeyhi. Gönülleri dindar ama akılları batılı, edebi bilgi ve zevkleri oradan beslenen insanlara teklif getirir estağfirullah dedi İhtiyar Bilge. Sevgili olmak bir halin yansımasıdır, seni seviyorum desek hayatımızdan ne eksilir? dedi Abid. Bilinmeyen değer büyülenmeyle vücudumuzun kitabını okumalıyız, herkese iyi okumalar dedi Aklı Kıt Adam. Akıl kalbi ararken içimizden biri hasret düşünce dünyana, üzerimizdeki vebalin farkındayız dedi Üstad.
Gönül şadırvanını taşıranlar an'lar bizi...
Yarı uyur, yarı uyanık gönlümden geçenler, bu gecelere vurgun insanlar var. Onlar da, kadir kıymet bilmezliğimizin labirentlerinde döne döne küsup gittiler. Aşıklık ne demek, her giden değerimizin arkasından yandık. Eğer yanmakla, bu aziz şehri sevmişse gönül, şems'in türbesine sırtını dayamış arif bilge'nin bır deste gülünü bekle niyaz penceresinde. Gönül yasları günlük hayatın hay ve hu'su içinde hiç farkında değiliz. Biz hala sıradan dilsiz beklemekteyiz onun okumasını. Olan oldu, kusur işledik. Gidenlerden alacağımız hazineyi almaya yanaşmadık. Himmet almak elimizin ucundayken keramete rıza eyledik. Seni daha güzel görüyorum gecedeki hasret iklimlerinde tarif edilemez duygular yaşatıyor. İki heceli adını hissedip de söyleyemediğimiz, yaşayıp da anlatamadığınız özlemlerinizi usta işi olarak sunuyor. Dümenini tutuyorum duyan, seven, özleyen, derinlikli söylenmemişi söylemek için. Rengi güzel tadı güzel olmayanlara kulak asmam. Nimetlere şükrümüzü yazdıkça şeytan peşinden koşmaz. Söylemek isteyip de söyleyemediğimizi etkiliyor. Hala ezbere bir soluk alanlar arasında dolaşmak, size de bir öneri sunar mı? Bir şeyler olur bana, şems vakti seni senden kıskanırım. Olmazsa olmaz tatları olmalı gecenin şehrinde. Kokuları, beyaz renkleri, solunan nefesi, zamansız sevgi, heyecan, kabına sığmayan aşk ikliminden akan bir duyguya konmak. Ansızın diline dolanıverir insanın,meşkin o anlar ne hoş. Biz bilmeyiz, önce elinin civarındakileri razı et. O kapıları çal, hasretlerine neşe ver. Birisi mi usul usul dokunan, benden kararlı olan senin. Sel olur gider, herşey biter bir şey bitmez. Sevda olur köhne yüreğinde nereye gidersen, nefesinde nefesimsin. Bir ateşte alevsin, bir sesteki sızıyla yatamazsın gecelerde. Kavuşmayı özletir terin tenine borandan kardan ne verseler yetmez. Öyle yanmışın ki, nasıl sensız olmuşum diyorsun. Bitmek bilmez dolaşır özlemek, yüzünde gülücükler yayılıyor gültenine.
Uykum sana gitti...
Bilinmez nasıl bir incizapla, dünya karanlığı içinde bocalayan yanımla, Uykum sana gitti. Ve yol göster diyen zöhre yıldızıyla, senden başka kimden yardım isteyelim bilmem ki, oraya görünmez refakatimle vecd ve karar coşkunluğu ile anlatılmaz ve anlaşılmaz vakitte, Uykum sana gitti. Nihayet bizi bizlikten çıkaran dünyaya rağmen, o sevgi ağacının dallarına meyve olmaktan başka, arının, çiçeğin vuslatına ermiş haliyle, Uykum sana gitti. Ağacının gölgesinde toplanmış en derin, en sığ manada duygular gönül hızanda kaç zamandan beri çayırının, otlarının, yoncalarının en tazelerini arayıp sessiz ve mestle bulmaya çalıştıkça, Uykum sana gitti. Armağanla dağıta dağıta düşen cemreler gibi tabiatına nefes nefes tebessümler, iltifatlarla, şems vakti nafakamı kımse bilmez, Uykum sana gitti. Göz göz peteğini balı ile beraber çekip, arının hangi kovanda sükunla dolu uyukladığını kimse bilmez, bütün kış nafakalanması için bırakılan bir yudum şekerli su misali beklemekte olan, Uykum sana gitti. Gamsız ve avare saatler geçen dünyada, gecenin çobanın bir kemik yığını hali hüzünlü tabiattan, sinsi ve kışkırtıcı bir ruzgar, ağaçlardan yapraklar koparırken, Uykum sana gitti. Ve yağmurun hiddetiyle uzun uzun seyretti, o aziz ve soylu ay, o kadar dalgındı ki yurtsuz bulutlar gözlerinde, serseri çocuklar gibi bir köşede halime el veren gayretine şaşıp kalmıştım, Uykum sana gitti.
Aksi sadâ ama şimdi...
Sufilerin dilinden dem dem demleniyor gönüller. Pir Seyyit burhanettin tirmizi neler sunuyor neler gönüller beldesinden. Gördüğün rüya sana neler aratıyor fani dünyada, seyran ettiklerinden ne lezzetler aldın. Hala seninle seyrin, od'unu bağlayan ateşin nerde. Rehberin seni bir zevkten bir zevke götürür, her gördügünden feyz tattırır cananın olur. Dost bağının gülü olmak için cümle kapılar açıldığında aşk seyrana gelir. Gönül dergahının derin okumaları bir cümle olsun. Kimılerince çok farklıdır sözgelimi sevgi, dolayısıyla ılk kez denenmiş güçlü bir çekim alanı yaratan anlar yeni bir yol açar, en çok sevdiğin uyanışın olduğu da kuşkusuz. Aşkı duyguların derin yapısına yapılmış benzersiz bir yolculuk olarak okudum gecenin çobanlarıyla şems vakti. Öte yandan, sarhoş eden bir derinlik içinde uzun bir aşk var demek, sizi çektikçe çeken dualar hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir okuma serüveni. Birbirine eklenen gecenin buluşmaları varlığın sınırlarını dışına taşıyor dem dem. Aşkın herkesin dikkatini çekmesine neden olan, kendinle farklı bir senle karşı karşıya bulunduğunda herşeyin farkında olmasıdır. Pek çokları için sevgi en özgün başarısıdır ilişkilerde, duaların epeyce payı olduğunu belirtir aşk. Ben bir ötekiyim kendi yüreğimden, yüreğinin ülkesine daha iyi anlaşılacağını düşünüyorsan. Bir sevgiliyi anlamak için öylesine değişken, öylesine zor ki hayat.
Özlemler, hep sende kalmış..
Şekersiz bir çay molası değil aşk için teheccüd vakti, görünmez sabahlara varlığından soyunmak isteyenler için ruhum bismillahlarla avunmak ister ey yar! buyurdu Pirim. Benzeşiyle oku kendini, telafuzuyla duygularını anlamaya çalış manandaki eskimiş sayfalarını dedi Meczup. Maneviyat ve ruh cephelerinden kendini öldüren suretperest yaşamlar dedi Mirim. Maksat aranmadan yaşayanların planları bozulunca, rabbin sönmeyen güneşini yakar dedi İhtiyar Bilge. Hayretini artır aşkın iltifatına ki, dinle ki şems vaktindeki harikayı sanatı; hak lisanı nasıl çağırıyor ruhunu cennetine, buyur ya rabbi der her nefesin dedi Garip Çoban. İkimiz için ahederek birazda sen olabilmek için ağırla yüreğinde beni dedi Fakir. Fakat ne garip ki, herkes aç ama kimse susamıyor, küllense de gece alevlenir zaman an gelir secdede, dünyaya dahası vakit kaybı biliyor dualar dedi Miskin. Doya doya susuyorum,iki ara bi derede kaldı sahurda açlık aşıklarını görünce, maşuklar engin garip gönülle y/ok olmak için aşıkına giderken dedi Deliler Şeyhi. Bir nefeste huu çektikçe demlenir gönül dedi Aklı Kıt Adam. Kainat kitabının satırı olanlara zor gelmez seher rüzgarlarındaki uykusuzluklar. Ne gelirse şükredenler boynu bükük bekler, seherlerde sahurlarda O'na sığınan aşkın lezzetini tadar O'nun şehrinde dedi Sufi. Neye aşıksın renkler birleşir seher yelleriyle, bir inilti duyulur bilmem hangi kabirden kefensiz seslerin sahibi manasının erleridir dedi aşk.
Zaman sanki nefesinde durdu...
Yandaş bulabilirmi s/özüme mistik geceye sabırsız bir iştahla beni bekleyen sevgili. Sere serpe olmayı denedin mi? Gece sana soyundukça, konuşmanın sonu yok. Mayana süzülen buseler gibi hırlıyım yada hırsızım. Diller var bizim dile benzemez dokunan. Dokunduğu gibi bize dokunduğudur. Biz dediğimiz ise agah olup bir dosttan bir dosta basit ama samimi birkaç söz ulaşmalı mutlaka. Biz burada kaç kişiyiz? Tuttuğumuz bu mevzide bize düşen, üzerinde gezinen tarihi dokunuşu hissedip bünyeye dokunan kimı mazereti evvel emirde fark etmektir. Sessizdiler az çok ferahladım, yaşı olmayan sevgiyle saçı tozlu gecelerde. Bekledıklerimizle neler yapmadık, hiçbir şeyle. İnsan için geç kalmışlık her şeyde var. En muhalif yanlarında sınıfı geçersem, tadı doyulmaz nar tanesı olur. Ve her yanındaki uyumsuz halindeki mühürlü olan kilitli kutularını keşfettikçe, bana esmeyi anlat. Duyguların uyarlanıyor, elde tutmak için kendine göre olmayandan, sebat eden davranışlarda bulunmaya başlayınca olanlar oluyor. Has ritmiyle keyifle okunacak bir romana benzedikçe ruhun, bedenini özgürleştiriyor. Doğal mekanlarınla tanıştıkça, tanışın ki en deli hangisi? Zaman zaman da keskinleşiyor gece, lezzetini bir düşünün. Hayatta ölüm olduğunu, ölümden başka hiçbir sağlam gerçeğin bulunmadığını er ya da geç anlarız. Bunu bilenler ıçin işi deliliğe vurmak seçimdir. Görünmeyen iç seslerin sık sık çağırıyor hep öyle masalsı son yılların.
İçerlediklerim...
Koynuna saklanmış dediğim cümleler çığlık çığlığa kılık değiştiriyor. Hayallerinde çoğalmaktan başka bişey yok mu kavuşmalarına ne çok suskunsun. O kadar çok ortak noktanız var ki, gelincik çiçeğınle. Bitmez yolculuklar sevgi büyürken, düğüm düğüm gidiyorsun parlayan ay tek dostun. Yüreğine dokunmadan parçalayarak iç içedir dar sokakların. Özgüvenini sağlamalı sevgiden payına düşen her isimsiz çabanı tam göster mücadele ettiğin yanınla. Yepyeni ve heyecanlar ikliminden doğan umutlar veren dualarla hasatın. Bir de hem dileğim, hem önerim var,her gün biraz daha kabardıkça kabaran yanına. Sonra göz atarım, köşelerini istila etmiş odalarının. Hayattan kopup gecenin çobanlarının alemine istediği gibi karışanlar şems vakti geçip giderken. Onlar mı benim yakamı bırakmıyor, ben mi onların. Orası pek belli değil. Fakat ikimizin de yakası birbirinden ayrıldığı zaman, eminim ki şimdilik mağlup olduğun istilanın intikamını alan bir yanın çıkacak. Hepsinin külünü bir bahçe ortasında savurunca kendime hükmüm geçer belki. Kimsiz kimsesiz halin felaket mısralarında manasızsın, musallaya doğru. Ümitler var hay sevgiliden gönül gıdası al. Dünyaperestlerle aynı hislerin kıskacına düşenlerden olma. Hüzün ateşi bir avuç, düşündüm de, hiç çare yok mu? Nasıl imreniyorum nasıl geceye, ne o bizi sevdi, ne de biz onu. Hiç kıymetini bilememişiz, koydunsa bul bakalım gönlüne o yari.
y.ed
Kayıt Tarihi : 2.8.2015 16:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!