Son ışıklarını izledim.
Sonra karanlığa gömüldüm.
İliklerime dek sömürüldüm.
Uçsuz boşluğun ağır yer çekiminde
Süzdüm dört yanımı.
Nerdeydim?
Umut imkânsızlığın ızdırabıdır
Acılarıyla gelir.
Ağlayan gül, gülen karanfil
Yaban kokusu yamaçlar boyu
Dağlarda kekik olmalı
Gözlerinde ben
Kara bulutlar düştü gökyüzünden.
Gözlerime bir sevi düştü.
Alaca şafak serinliğiydi.
Mahpus duvarlarından kuş cıvıltıları aştı.
Söndü bir bir lambalar
Alaca şafak serinliğiydi.
Bir taş kaydı ayak altından
Şöyle suda sektirmelik
Bir tavşan kalktı
Baktı,
Ürkekçe biraz
Biraz meydan okurcasına.
Vuruldu kösler
Titredi tozlanmış deri
Sırtına vurulmuş eğeri
Candan saydı yıllar yılı
Sırtladı koca eri.
Ey emektar beygir
İndi yağmur, okşadı suları
Orta yerinde katı burjuvanın
Kalktı sonra sis perdesi
Baktım. Alçaktım.
"Aslında herkes alçaktır biraz."
Bunu da 'palyaço şairinden' öğrendim.
Sen sarhoş edersin insanı,
Sadece sen
Bilsem karşımdasın,
Ölsem
Bir rüya görsem
"Kaldır kadehini, hadi vur." desen
Seni ölçülere sığdırmak
Kalıp aramak alev saçlarına senin
Mabetlere hapsetmek Tanrı'yı
Lâkin ihtiyaç sevgilim
Yoksa boşlukta içim
Bir affolunmaz suçum belki
Azığımı sırtlandım gidiyorum.
Beklentilerin bittiği yerde
Yaşamak ele avuca geliyor.
Her şeyden biraz aldım.
Haşlanmış iki yumurta,
Bir domates, bir baş soğan
Bu çiçek bu saksıya yakışmadı.
İddia etmek mümkün mü aksini ?
Hepsini topla hemşerim
Tasını tarağını, çiçeğini, saksını
Topla bavulunu, yürü yorgun argın
Betin benzin solgun



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!