Kokunu getiren meltem
Ruhundan üfledi baharı.
Parmak uçlarındaki hârı
Ödünç aldı cehennem.
Bu ateş elma kızılı sevgilim,
Hermes’in Paris’e uzattığı.
Mataramda ter,
Mataramda gün yanığı,
Mataramda kan.
Heybemde hatıran yüklü.
Tam ortasındayım kervanın
Rabıtası kopmuş azgın denizler gibisin
Uzanmış, meçhul bir maziyi izler gibisin.
Onulmaz yaranın üstünde süzülsün zaman
Sen zamanı kadim bir anda gizler gibisin.
Çöken bu karabasan gibi üstümüze
Anımsamak mevsimidir Nazenin.
Gözlerinde tutsak düşmüş hazanın,
Bin bir rengi dolacak yollarımıza.
Rüzgârda savrulacak,
Yangınlarda kavrulacak.
Ölülerin huzurunda
Koynunda bir kedi bir cesedin
Miskince uyur.
Buyur edilen kapılardan girdikçe
Büyür bahçelerim duvarlara dek.
Vesikalık fotoğraflar mezar taşlarında
Sana da göstermedik gün yüzünü
Kapattık dört köşeye, unutturduk özünü
Bilirsin, kimler yazdı yazını..
.......
Camların kale, fenerin burçtu
Adını çağırdık, dilimiz sürçtü
Bir mazinin bestesiyle
Tutuştu kandiller.
Gaybin uhrevî sesiyle
Taşa kesti diller.
Tanda indin, nurdu hanen
Şerefinize hanımlar
Beyler şerefinize
Selam getirdim size
Batağımdan, yeraltımdan..
Çıkamıyormuş bir kez batan
Ah budaklı bir dal uzatan
Sustuklarımızı aynalar dinler.
Duvarlar yıkılır, bendler sökülür.
Dökülür öfkemiz, çağlayandır o.
Çatlak dudaklardan sızan kandır,
Mahşeri kanla yazandır o.
Mavinin bütün tonlarında gezen çoban
Gökyüzü gride karar kıldı
Güneş sıyrıldı tepenin ardından
Şavkıyan düşlerin mazide kaldı.
Aradığın kadim bir izse eğer



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!