Parmak kıvrımlarımda büyüttüğüm bavullar dolusu hayallerimi saldım yılkıya ,
sadece senin düşlerine düş olmak için...
Ve ben toprağını terk etmeyen yağmurları ,
bahara hiç küsmeyen çiçekleri ,
Haziran’ın ilk dolunayında
kahve kokulu akşamları ,
Yalnızlığın kalabalık geldiği ,
kendimden kaçtığım bir gecedeyim .
Düştüm
Eskisi gibi değil her şey
İçimde çalan kimsesiz şarkıdır gece
Kader bavulunu omuzladım
Geceye kulaç atmış yorgun bir savaşçı gibiyim..
Tut n’olur beni tut!
D/üşüyorum !
Sanki ,
Emeğimsin..
@KekeCan
&&&
Akşam olunca Sen kokuyor bu şehir..
Mutluluğun resmedilmiş halidir gözlerin,
Eskidendi çok eskidendi sevgili
Toprak damlı evlerde
Kireç kokan duvarların
Gaz lambası ışığı ile aydınlanan odalarında
masallar anlatılırdı
Tâ o zamanlar
Kalbinde yırtılmış mektupla duran
yağmurun bile ıslatmadığı halde
kendi gölgesinde anbean ufalan
çakıl taşı kimsesizliği yaşıyorum
gözlerimin altında ömür yorgunluğu
ki dumanı çıkmayan ateş nasılda küle döndürür geceyi
Bu gün gidişinin yıldönümü
Birazdan kurulur hüzün masaları
Kadeh kadeh dolar gene gözyaşları
Akşamın sancılı geçişinden sonra
Gece sabaha ayak sürerken
İklim değişir , Akdeniz olur..
Gelir sonbaharda bıraktığın gülüşler..
Bütün kırgınlıklar bir neyse ye gömülür..
Bir yel gibi geçip gittin hayatımdan ,
Onca uğruna ölürüm sözünden sonra..
Geçti işte ,
Bu gece bana gelirsen eğer ;
İçimde ki zaman seni özleyen yelkovandan vurulur ..
Öpüşlerim sarar Sahra’yı çöl bedenini ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!