Tesadüf eseri görsem resmini
Damarımda kanım çekilir baba
Söz sohbet anında duysam ismini
Gözlerimden yaşlar dökülür baba
Gözler altı mosmor yüzler kırıştı
Ruh ayrılmış bedenden ben ki bende değilim
Saatları sonsuza, kursak mı kurmasak mı
Uhrevi âlemdeyim ben ki tende değilim
Erenler kapısında, dursak mı durmasak mı
Yaratılan her şeyde akıl almaz bir sır var
On yedi ağustos sabaha karşı
Kül oldu umutlar ocaklar söndü
Yalvarış yakarış titretti arşı
Sel oldu gözyaşı ummana döndü
İstanbul,Avcılar,Yalova,Gölcük
Tükettin tahammülü, sabrın süresi doldu
Sensiz geçen zamana, yıllara acıyorum
Dalda umut kurudu, baharın yüzü soldu
Dalında boyun büken, güllere acıyorum.
Solgun suskun resimler, aynen öyle duruyor
Dün, dedemle parka gitmiştik baba
Kızlı erkekli, İrili ufaklı çocuklar vardı
Sanki bir bayram yeriydi orası
Dedemin bakışları üstümdeydi yine
Oysa gözlerim hep seni, seni aradı baba
Yaşıtlarım” baba baba” dedikçe
Aşkını sevdanı, düşündüm durdum
Topladım çıkardım, böldüm olmadı
Mutluluk üstüne, hayaller kurdum
Uyudum uyandım, daldım olmadı
Yaş doldu gözlerle, döndüm maziye
Tozlu aşk yollarında yorma bir daha beni
Boş çerçeve önünde duruyorum her gece
Her şey eskisi gibi sorma bir daha beni
Başımı dört duvara vuruyorum her gece
Ne şarkılar ne sazlar aşkımı avutmuyor
Sofrada eksiklik yerin besbelli
Hasrete alışmak zor babacığım
Gözyaşı dinmiyor gittin gideli
Perişan halleri sor babacığım
Dostluğa uzanan coşkun bir seldin
Çatma kaşlarını gülümse biraz
Seher vakti esen yele günaydın
Sabrı hoş görüyü özümse biraz
Ovaya vadiye çöle günaydın
Ermez akıl evrendeki sırlara
Nemlenmiş gözlerin, gülmüyor yüzün
Yüreğini yakan, yar mı cananım
Gizlenmiş içine, bir derin hüzün
Saçlarına yağan, kar mı cananım
Kara talihimi, gülmez bahtımı
Diline, yüreğine ve emeğine sağlık üstadım Bir Başkadır Bizim Besni Sevdamız
insani alip götüren
klasik türk edbiyatinin tam lezzetini sunan
harika bir eser
ellerinden öperim sayin hocam