Aşkı yorgun ederek
Bu yaşıma geldiysem
Demek ki aşk değilmiş
Aldığım hiç bir soluk
Derdin yoktur diyerek
Telim yok ki sazım çalınsın,
Dilim yok ki sözüm dinlensin,
Dostum yok ki muhabbetim olsun,
Dost duygumun mezarı taştan olsun.
Dikenim yok ki gülüm açsın,
Ölmeyi bekleyen,
Otlamak için çayır arayan yaralı at gibiyim.
Denizin dalgalarıyla boğuşan,
Dengesini kurmaya çalışan yelken gibiyim.
Savaşıyor sabaha kadar
Bahar kızı unutmak için beynim
İlkbahar gecesinde,
Sonbahar gecesinde olduğu gibi.
Yorganım darmadağın,yastığım yerde,
Yok öyle bir söz
Benim yanımda kimse şairim diyemez
O benimdir birdir kalplerimiz
Bin can kurtarırız
Bir onun eli bir benim elim
Nereye gittin böyle emmi,
Daha bebeğin kundakta ninni
Kara toprağa girdin emmi,
Zeytin gözlü yarinin gözleri selli
Şu an gönül soframda
İki göz fındık içi
İki el pamuk şekeri
İki yanak şekerpare
Bir burun fındığı var
Ama gönül sofrası yenmez ki
Yanımda değilsin ama ciğerimdesin
Narin gülüm damarımdasın
Aldığım nefesimde, kokladığım çiçekte
Gezdiğim her yerde, gördüğüm rüyamdasın
Aşk,insanı hayata bağladığı gibi
Bazen de hayata küstürür
Aşk, bazen zehir kusturur,
Bazen de zehirleri bıraktırır
Aşk, bazen kötü yöne yönlendirir,
Bazen de iyi yöne iter.
Sert bakışlarıyla üşütüp
Yumuşak yüreğiyle yorgan örten,
Görüntüsüyle başlarını taşa koydurup
Baba duygusuyla taşı yorgana çeviren
Abdulhamid amcam.
harkuleda tebrık edıyorum