Bilmem ki nelerdir bu maviliği söndüren?
Başucumda ninniler söyleyen anam,
Kollarına matemler dolayan babam,
Küfürler savuran gençliğim,
Bilmem ki nelerdir bu maviliği söndüren?
Bir türkü dizelerinde saklısın sevdiğim,
Akşam olmuş dünden bu yana,
Sabah dünde kalmış,
Ellerin sararmış da solmuş....
Yoksun!
Ben baharlara yelkenim,
Sus! Ağlama !
Tenime gözyaşların saplanır,
Ağlama ne olur!
İncilerin düşer kırılır...
Ağlama,ellerim,dillerim titrer...
Uçurumlarım derindir benim
Hani uçurtmalar çakardık gökyüzüne!
Hani gülümsemeler fırlatırdık!
Hani sizin gök yüzünüz kapkaranlıktı!
Bizim gök yüzümüz masmavi..
Biz çocukken öğrendik gülümsemeyi...
Siz!Siz pisliğiniz de kaybolun amansız!
Beni rüyalarına al oğlum,
Renkli gök kuşakların da kayalım,
Küçük,siyah bir karınca ile dolaşalım;
Çukurlara birikmiş sulara atlayalım,
Üstümüz başımız ıslansın.
Elimize bir kalem alıp,çizelim duvarları,
Tutup cismimi ellerinden;
Ürkek bir serçe misali
Çatıların üzerine düşen yağmur taneleri sesinde
Sıcacık bir çer çöp arasına girip
Uyumak isterdim.
Durun biz size ölelim!
Gürültüsü sağır sessizliklerimin
Çocuğu öksüz bu iklimlerimin
Durun! Biz size ölelim!
Zamanı kayıp kentlerimin
Görüntüsü siyah beyaz çocukluğumun,
Bir gün tenime düşecek ölümler,
Tenimden düşecek ölüm.
Gölgemden uçurtma yapıp uçursun çocuklar,
Perdeler dikilecek gökyüzüne,renk renk...
Yıldızlardan kayacak çocukluğum,cıvıl cıvıl..
Sessizliğim gelecek yanıma,bir de sensizliğim.
Dün geçerken yavaş yavaş...
Kıyametlere gebe bugün geçer yanımdan,
Sıkarsam yumruğumu!
Bir kıyamet de ben kopartırım!
Soramam adın nedir,
Gölgene kim dokundu,
Soramam ellerin de hangi düşler kırılgan,
Ben dün akşamın güneşine hasretim!
Sen taptaze bir günsün,üstüne ezanlar okunan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!