Dinle bir yaz akşamı cırcır böceklerini,
Akşamın sarhoşluğu gönlüne dolmadan gel.
İncitme yeni açan çiğdem çiçeklerini,
Gün ağarmaya yakın, sabaha kalmadan gel.
Görünür yaylaların al yeşil elbisesi,
Ah ne de güzeldi bayırlarda koşmak,
Çamura bulanıp yuvarlanmak çimde.
Körebe, birdir bir, istop, çelik çomak,
Hepsi ayrı bir iz, bıraktı içimde.
Ne çabuk serpildik, ne zaman büyüdük,
Birdenbire elimi seni yazarken buldum,
Ne güzel şeymiş Dilâra, seni yazabilmek.
Neydi gururumu bir mum gibi eriten şey,
Ne oldu da bir anda sesini özler oldum.
O ıssız limanlara demir atar mıydım hiç,
Bileydim denizlerin sende durulduğunu.
Dilâra! Kanma duygusu eksik nağmelere
Sen o yavan şarkılara ilham olamazsın
Senin hüznün ıslak ve sessiz bir sonbahar
Sen kızgın çöle çiçekler açtıran ilkyazsın
Renkler seni boyamaya muktedir değildir
Sen siyahtan daha gerçek beyazdan beyazsın
Dilâra! Ebruli bir rüyada yüzüyorum
Şahittir her gece mehtabı bekleyen deniz
Ay bakışlı o deniz gibi uçsuz ve derin
Çağırdı beni çöller ülkesinden gözlerin
Gözlerindir diyorum çağ kapatıp çağ açan
Dağların doruğuna bahar tohumları saçan
Ben Fırat, sen Dicle,
Basra’da buluşmak ümidiyle...
(19.01.2012 Sivas)
Kızıl ufukları dolaşıp bir sabah,
Çıkıp gelirsin aniden bir gün belki.
Ya da güneşi selamlayan bir kuşluk vakti,
Saçlarına sakladığın baharla beraber.
Sevilirken heybetli dağlar gibi mağrursun,
Hüzne aldanmış bir yanık defterde,
Resmini yıllardır saklıyorum gel.
Aşkın çilesine düştüğüm yerde,
Gülümü sen diye kokluyorum gel.
Ben sık ormanlarda bir iz ararken,
Bilemezsin ne zordur, böyle bir şiir yazmak,
Her harfinde yeniden ipe çekiliyorum.
Mimiklerim yabani, göğsümde paslı bıçak,
Aklım pazar yeri ve hayat manadan uzak.
Karanlığın kalbinden doğarak usul usul
Belirsiz bir hengâma ağardı tanım benim.
Esti yağmurdan sonra toprak kokusu gibi,
Mavi düzlüklerden gönlüme meltem gülüşün.
Yakuttan taslarla sunulan bengisu gibi,
Sonsuzluğu aralayan bir dem gülüşün.
Sen gül ki begonyalar dile gelsin rengârenk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!