EV ŞİİRLERİ

EV ŞİİRLERİ

Osman Demircan

Yüreğimin ne olduğunu bilmediğim huysuzluğunda, duygularımı dizginlemeye çalışırken, sana çalakalem bu satırları yazıyorum.
Kapısından kovulan ev sahibinin merhametinden umudunu kesen ve her yanı kan revan içinde olan köpek gibi gecenin ayazında sensizliği yaşıyorum. Kendimi kaza yapmış otobüsün can çekişen yolcularına benzetiyorum.Sana gelmeye güç yettiremiyorum.Kendime buzdan kaleler yapıp aşka meydan okumaya çalışırken; senin sıcak gülüşün karşısında bütün dünyamı sel sularına kaptırıyorum; çaresizlik içinde boğuluyorum.Şimdi suların içinden çıkan baygın bedenimle hayat öpücüğünü bekliyorum.Sensiz yaşayamıyorum.Seni bir damla yalnızlığıyla yaşarken, biriken gözyaşlarımda kuğu beyazlığında hayallerini yüzdürüyorum.Biliyorum söz tükenir; geride yaşananlar kalır.Dilimde cümleler duygularıma son noktayı koyarken, sana yaşattığım mutsuz paragraflar için özür diliyorum.Seninle yaşamış olmamdan dolayı sonsuz huzur ve mutluluk duyuyorum. İnan içimi burkan, hüzün ve gururla gözlerimi ıslatan bir duygu sağanağısın. Seninle sırılsıklam bir hayat yaşıyorum.
Hatırlıyor musun? Gümüş rengindeydi balıklar ve altın sarısıydı portakallar.İşte o bahçede suya düşerdi aksin. Ben rüyalarıma dolan berrak yüzüne susamış bir kelebek gibi öpücükler konduruyordum. Gözlerimi yumduğum o saatlerde kirpiklerim bahar dalları oluyordu.Kaşımın gölgesinde yumulan gözlerimde hep seni düşünüyor hep seninle avunuyordum. Ben aşkını kaşla göz arasında gam dolu bakışlarımda yaşıyordum.Bazen hiç durmadan ağlıyordum.Yanımda olmuyordun,bir serçe kuşu gibi başka parmakların ucuna konuyordun. Yüreğim yanıyordu.Erkekler yanında taşıdıklarıyla gurur duyuyordu.Oysa ben gurur duymak için değil sadece sesini duymak istiyordum.Bir ılıman iklimin rüzgarı gibi nefesini hissetmek istiyordum.Seni doya doya sevmek, hep bir su kenarında saz gibi senin serinliğinle doymak istiyorum.Bir gümüş renkli balığın pullarında gözlerinin beyazlığını görmek ve sonra ölmek istiyorum.
..

Devamını Oku
Fatih Çınar

ev diyorum abi
abi ev diyorum
iki harf
tek kelime
içine neler sığar
bir düşünsene
mesela bir soba olur
..

Devamını Oku
Mehmet Halil

12 Eylül darbesine hazırlıklı idik. Tedbir için bilinen evlerimizi değiştirdim. Anlaşılmasın diye de aynı sokakta başka bir adres verdim. 12 Eylül sabahı işe gitmek için sokağa çıktığımda caddeye döndüğümde her taraf askerdi. Birine yaklaştım, ne oldu diye sordum. ‘’Evine dön’ dedi. İşe gidiyorum diye yoluma devam etmek isteyince bir dipçik darbesiyle sarsıldım. Geriye dönüp eve gittim. Korkum, verdiğim adreste beni bulamazlarsa bütün bu sokağı ararlar ve ele geçerim diye…
Verdiğim adresteki evi gözlemeye çalışıyorum ama göremiyordum. Sokağa çıkp karşıya geçmem gerekiyordu… Her şeye rağmen ortalık sakinleşince, yani aradan bir ay kadar geçince, tekrar ev değiştirdim.
Yeni tuttuğum ev bağcılarda yeni bir inşaattı. Geceleri gözüme uyku girmiyordu. Hem arama korkusu, hem her gece silah sesleri vardı. Bir gece silah sesleri çok artı… Perde arasından gözlüyordum. Patır patır ayak sesleri bizim evin etrafına doluştu. 4 veya 5 kişi… Ama silah sesleri uzaktan havaya doğrultulmuştu… Kimse gelip onları takip etmedi… Ertesi gün gazetelerde İbrahim Çiftçi ve diğer arkadaşlarının kaçtığını, kaçırıldığını öğrendim.
Bir gün eski komşum, Cam fabrikasında çalışıyordu ve o zaman Hür-Cam iş Sendikası üyesiydi, tesadüfen sokakta karşılaştım. Eski mahallemde neler olduğunu sordum. Öğrendiğime göre adres verdiği evde oturan da ülkü ocaklarında etkili bir üyeymiş… Alta Nalbur dükkanı vardı, üstede daireleri varmış… Evi çok sıkı aramışlar. 4-5 cemse araç gelmiş… Asker en ufak bir bilgi vermiyor. Sadece isim soruyor. O da tanımadığı için bir şey söyleyemiyor. Kendisinin arandığını zannedip susuyor. Arka arkaya birkaç gün eve baskın yapıp aramışlar…
12 Eylül ile ilgili anlatılacak anı çok… Aklıma geldikçe yazmaya çalışacağı. O sıralarda günlük de tutmuştum ama onu da bir tanıdık ısınmak için yakmış… Hem de komünist olduğunu sanan biri… Bu akşam bu kadarcık yazayım…
Kapitalizm için en büyük tehlike eşitlik ve adalet isteyenlerin birleşmesi ve örgütlenmesi… Emekçilerin insanca yaşayabilmek için alacakları her hak kapitalistlerin kar oranını düşürecektir… Onun için İşçi ve emekçilerin birliği onların korkulu rüyalarıdır. Faşistler ise bu örgütlenmeye karşı onların milis güçleridir.
En önemli ve uzlaşmaz çelişki sınıf çelişkisidir. Yani sömüren ve sömürülen arasındaki çelişki… Diğer ulusal, dinsel, ırksal, renksel vb. gibi çelişkiler egemen güçlerin karlarını artırmak ve egemenliklerini sürdürebilmek için, sömürülenleri bölüp parçalamak, birbirine düşürüp bölmek ve çatışma çıkarmak için uydurdukları ve benimsettikleri ayırımlardır…
..

Devamını Oku
Neslihan Kokoç

Marangoz amca emekli oluyor.
İşinden de ayrılıyor.
Ailesi ile birlikte.
Güzel bir hayat sürüyor.

Patronu üzülmüştü.
Adamın ayrılmasına.
..

Devamını Oku
Faruk Bakuri

Saturn tur kan es bat
Sub atay ankar is bat
Şın halis insti Zuhal
Kut oğul orda üs bat

Jüpiter zeus kut ev
Müşteri tur oğlu dev
..

Devamını Oku
Sırrı Arpaç

Tarih bin dokuz yüz altmış yedi de
Toprak kayması olmuş Kelvez’de
Çürük rapor hasar vardır tüm evde
Şu Kelvez yazık, bakan olmamış.

Arada geçmiştir tam onüç sene
On iki ev olmuş yirmi üç hane
..

Devamını Oku
Faruk Bakuri

Sebt mana o beyt zade
Cem ortasıdır bade
Hakka içmişler onlar
And vermişler ahad’e

Sebt o ki beyt’in halkı
Onlardı alem balkı
..

Devamını Oku
Leyla Gülsüren

Kullandığımız ürünlerin ne kadarı yerli, ne kadarı yabancı?
Bir arkadaşım elindeki katalogdan bize ürünlerini tanıtıyordu. Elinde üç ayrı firmaya ait katalog vardı. Üçü de yabancıydı.

Eskiden, ilkokulda “Yerli Malları Haftası”nı büyük bir sevinçle kutlardık. Yıllar sonra bugün, “neden böyle bir kutlama yapıyoruz” diye düşündüm. Etrafıma baktım, sehpada duran içecek şişesi yabancı, arkadaşın yeni aldığı kıyafetlerin markası yabancı, doğal olarak çantasının üzerinde de, yabancı yazılar var. Televizyonda yabancı müzik. İş arkadaşlarımın tişörtlerinde, anlamadığımız yabancı yazılar.

Karşı da ki, işyerinin tabelası da, hakeza. Çalıştıranı Türk, müşterisi Türk ve burası Türkiye olmasına rağmen yabancı! Sonra arkadaşımın elindeki üç farklı katalog! Bu konuyu buradan ele alabilirim galiba. Kataloglu mağazalarda
alışveriş yapmayı hanımların büyük çoğunluğu sever. Bunun böyle olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Yalnız bu gerçeği herkesten önce bilen ve en önde, bunu kâra dönüştüren yine yabancı firmalardır. Bu konunun çerçevesini epeyce genişletmek, elbette mümkündür.
..

Devamını Oku
Kralcı Baba

Çiçek suyu ister yaşamak için,
İnsan oğlu bir ev bir araba ister zengin olmak için,
İnsanlar para ister gezip eglenmek için,
Bende seni isterim bir ömür boyu beraber yaşamak için...
..

Devamını Oku
Tunahan Değirmenciler

Hafta sonu Çanakkale’ deki teyzemlere gideceğiz. Bu nedenle ailecek ziyaret edeceğiz. Böyle eli boş gitmek olmaz bu nedenle çiçekçiden çiçek almak lazım. Fakat teyzemin hangi çiçeği sevdiğini bilmiyorum. Bu sebeple kendi sevdiğim çiçeklerden bir demet yaptıracağım. Aslanağzı ve hanımeli çiçeklerinden yaptırayım, aslında teyzem şu anda Kırıkkale’de. Fakat hafta sonu Çanakkale’ye geri dönecek. Orada bir hafta kadar kalacağımız için bilgisayardan hava durumuna bakıp ona göre yedek kıyafetler ve bir çift ayakkabı bavuluma koyuyorum. Yolda okumak için kitaplıktan birkaç kitap, kulaklık ve okuma gözlüğümü aldım mı hazırım demektir. Ama öncelikli olarak ayakkabılıktan ayakkabılarımı alıyorum. Çünkü hava yağmurlu görünüyor. Yazlık ayakkabılarla yağmurda dolaşmak istemem. Yağmurluk ve şemsiyemi alıp hazır oluyorum. Çekyatta uzanıp bari biraz televizyon izleyeyim. Çok sabırsızım. Kendimi oyalamam lazım. Sıkıldım biraz parka gideyim. Simitçiden alıp yiyeyim bari. Salıncağın yanına gidiyorum. Biraz sallansam belki canımın sıkıntısı gider diyorum ve salıncağa biniyorum. Sıkılıp kendime yeni bir eğlence arıyorum. Orada bulunan gökdelenleri saymaya başlıyorum. 1.2.3.4. Tam 4 tane gökdelen var. Bundan da sıkılıyorum ve gidiyorum. Ev ödevimi yapmaya başlıyorum. Ülkemizdeki akarsu ve sıra dağlarını araştırmaya başlıyorum. Bunlarda bitti kendimi oyalayacak bir şey kalmadı. Artık hava alanına gidip, ilk uçakla teyzeme gitmemin heyecanını yaşıyorum.
..

Devamını Oku
Emre Koca

İçimdekiler…. Her kitabın bir ön sözü gibisin, nereye baksam içimdekilersin. Vivalde sancısı çekiyorum sana dair. Bir kemanın en tiz notasına nasıl vurursa kemanist öyle can çekişiyorum. Geçmiş hiçbir zaman geçmediyse ne kadar tutup çevirirsen kum saatini belinden, aynaya her baktığında yüzündeki çiziklerle sen kendi içindekilersin.

Bir şairin dizesinde mavi gözlü bir dev vardı, bahçesinde Ebru-li hanımeli açan bir ev. O Masmavi gözlü KOCA devin içindeydi sevgi. Bedeni büyük, yüreği küçük sevgi seliydi. Bir dev gibi sevebilmeyi istedim seni, gözlerine baktığımda minnacık kalabilmeyi ve bir karınca kadar masum olabilmeyi. Her insan tanınmaz yüzünden ve bu yüzden yüzünde sahte gülümseyiş taşıyan insanlar kendi sahnelerinde her zaman son perdenin son repliklerini seslendirirler. Hayatımın ve hatayının son perdesinde yada son repliklerinde değiliz belki ancak oynadığın bu güzel oyunda hiçbir zaman bana dair rublelik oyun dahi olmadı olmayacak da biliyorum. Bu yüzden bir senaris edası ile yazdığım yazının yönetmini oynayarak Senin hayatının içindekilere bir oyunluk tek perdelik ve bir ömürlük adımı yazıyorum.
..

Devamını Oku
Fatih Özşahin

Yalnızım…Şairin bilmem hangi bûhranla kaleme, oradan da kâğıda aksettirdiği sigara külü kadar…Yıkık, terkedilmiş bir köyde ayakta kalan son ev gibi…Tedâvülden kalkmış, değerini yitirmiş, merâklısının çekmecesinde, rahmetli emeklinin cüzdanının köşesinde unutulup gitmiş bozuk para gibi…
………………………

Hayır hayır;yalan bütün bunlar. Şikayetim yalnızlıktan değil, anlaşılmamaktan. Gecelerin bir beden küçük, gündüzlerin de hayli büyük, arkadaşlığın sığ, hayatın öylesine olduğu bir demde, onlar belki yüzler, belki de binler arasında yalnızlık…Söylemesi zor ama; insana koyan da bu.

YALNIZIM;siz buralardan gittiniz gideli.

..

Devamını Oku
Hanife Ayaz

Cocukken kosusturan babamin üzgün annemin hallerinden ölümün üzüntülü birsey oldugunu anlardik.
Cocukluk bes dakika sonra oyuna dalar ölümün üzüntüsünün sis gibi bir sey oldugunu bir kac dakika ya da bir kac saat sonra dagildildigini ölüm buymus demek ki dedigimiz kara bir bulutun üstümüzden gecip gittigini sanirdik.Biraz daha büyüdükce gencligin verdigi ölümün bize erken oldugu daha uzun yillar yasayacagiz umuduyla ölümü düsünmemeye duydugumuz da biraz buruklukla biraz üzüntüyle gecistirirdik,genclik iste kimbilir nerelere dalar giderdik.Gün geldi yas ilerledikce en yakinlarinimizi kaybetmeye basladik iste o zaman ölümün o sogukuklugu sardi bizi.Ölümün acisi ates adi soguktu,Babam diyordun ah babam acisini yüregini deldikce anneye daha cok sariliyordun en azindan o var diyordun.Hic aklina gelmedigi bir anda birden bir aci daha yiyorsun basliyor bedeninin sivalari dökülmeye.o aciyi ne unutabiliyorsun ne
söndürebiliyorsun.Sonra basliyor yakinlarin ölümleri her haberde biraz daha sivan dökülüyor anliyorsun ki her ölüm senin bedenine bir darbe her aci biraz daha sarsiyor seni.Harap bir virane ev gibi bedende ictende distanda cökmeye basliyor.Her virane yerde yesermis yesil otlar yesermis dikkenli dallar görürsünüz ,akitigimiz göz yaslarimizin virana bahcemizde yesertigi aci yesilliktir onlar.
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

"KREUTZER SONATI" (TOLSTOY) Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:

/ Yollara düşmüştü. / > olduğunu keşfetmişti. / Ruhundaki tedirginlikten kurtuldu. / Hayatı daha derinlemesine yaşaması, daha çok şeyler görüp daha güçlü izlenimler edinmesi gerekiyordu. / Baba ocağında / hayatının tek aşkı bekliyordu. / Çocukluk duygularıyla karışık tertemiz bir hayranlık / Ev hayatının huzuru içinde dinlenir. / Bir yuvayı mutlu etmeye / Bahar erken gelmişti. / Yolculuğumuzun ikinci günüydü. / Boyuna sigara içiyordu. / Onun yanında, konuşkan, neşeli. / Saçları vaktinden önce ağarmıştı. / Bütün yolculuk boyunca yol arkadaşlarıyla tanışmaktan, ya da herhangibir ilişki kurmaktan titizlikle kaçınmıştı. / Okumasına, sigara içmesine devam ediyor. / Konuşmaya başladı. Ortalık yatışıp da gürültü kesilince. / Tatlı tatlı gülümsüyordu. / Gitgide daha çok okuyor.
..

Devamını Oku
Semanur Kara

temeli atılmamış bir ev gibiyim
ne zaman biriyle hayata atılsam
ya temelim çöküyor
ya tuglalarım eksik..
..

Devamını Oku
Rüya Aygen

Eskimiş bir ev
Güneş batarken,
Yıkılıyor,
Gözümün önünde.
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

= TOLSTOY = 000.000.005 = ALTIN KALEM YAYINLARI =

“KREUTZER SONATI” Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:

{…+.+.+…} ev hayatının huzuru içinde dinlenir, kendisini yazılarına verirdi. {…+.+.+…} (012/01) 02.10.2009 01:46:42
..

Devamını Oku
Tuncay Ulak

İyiler her zaman kaybetmeye mahkumdur,
Deniz boğar sevilir unutulan hep kumdur,
Kum diriye ev yapar ölüye mezar,
Her şair denize sevdayı yazar.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Artık açamaz oldum, televizyonsuzluk hoş,
Her şeyi reklam olmuş, zaten içerisi boş…

Şimdi ev gürültüsüz, reklamdan arındırılmış,
Bir varmış bir yokmuş bir televizyonum varmış…

(2009)
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Fare fark edilmezmiş, eşya fazlalığından,
Mobilyanın faydası, merhametten, vicdandan…

Hayvancıklar yerleşmiş, soy sülale sürdürmüş,
Ev sahibinin hâli, fareleri güldürmüş…

(1996)
..

Devamını Oku