Tik tak tik tak...
Boşluğumu dolduran tek ses
Ve anlamsızlığın ortasında kalan tek renk...
Yüzü geldi aklıma..
Ve Tanrı öldü...
Dediler ki, 'İçindedir Tanrı.
Şah damarın kadar yakın.'.
Dediler ki, 'Damarındaki kandır,
Bedenindeki ruh,
Avuçlarında bir dua.'.
Ya sahibim!
Aklım Akdeniz'i aşar gider,
nice bilmediğim adını,
sonsuz mavinin kıyısındaki şehirlere.
Nice topraklarda hüküm sürer yüreğim,
hiç görmediğim,
Galaksinin uzak kıyılarında, iki kadim gezegen yaşardı: Solara ve Noctis.
Bir zamanlar birbirlerinin yörüngesinde dönmüş, zamanın kendisine meydan okurcasına yakın olmuşlardı. Solara ışığını Noctis’in yüzeyine yansıtır, Noctis bu ışığı kendi karanlığında saklardı. Konuşmazlardı; gezegenlerin dili yoktu. Ama ışık ve yerçekimiyle anlaşan bir bağ kurmuşlardı.
Sonra döngü değişti.
Yıldızlar evrilirken, zaman kırıldı. Onlar da ayrı düşmek zorunda kaldılar. Bunu birbirlerine söyleyemediler. Çünkü gezegenlerin vedalaşacak bir dili yoktu. Sadece yavaşça uzaklaştılar.
Çoğu insan dokunur sevgiye az,
Derine inmek mi? O cesaret biraz.
Ben yürekten açtım her bir kapımı,
Oysa o bakıp geçti, görmedi adımı.
Bir bakışla sustum, bir sözle yandım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!