Avuçlarında düşünce
Tutabildiğin kadar..
Sıktığında yumruğunu,
Yere doğru akan bağnazlığın
Parmak aralarından...
Buharlaşan harsınla,
Binbeşyüz senelik mabed, bağrımızda çaresizdi
Heybetiyle evvel ebed, müstehak Hakkı anmaya
Nice mescidler var Yarab, kubbesiz minaresizdi
Cemaat yok, mihrap harab, yüzler yoktu utanmaya
Dörtyüzseksenbir yıl yetti, kılıcının hükmü Hanın
Uyuyup da uyanmış, gözlerinde mahmurluk
Mevsimlerden sonbahar, aylardansa Ekimdi
Bende siyah şemsiye, onda sarı yağmurluk
Damla damla yüzünde, sanki hüzün hakimdi
Yükünü omuzlarında hissedersin
Kulunçlarına uzanır baskısı
Tükenir ferin
Taşıyamaz ayakların
Küçücüktür göğün, dibindeyken kanyonun
Mafsalı gıcırdar damperin
Çulu serdim siteye dikizlerim etrafı
Kilimine güvenen hele çıksın karşıma
Uyuşmuşlar mı nedir pek bir ürkek eşrafı
Kalemine güvenen hele çıksın karşıma
Kuşanıp hazırlandım kıspetimi, miğferi
Hayalimde bembeyaz resim
Uçsuz, bucaksız
Mamak taşları gibi soğuk
Üşüdüm diyen sesin
Bir kabus bu sabah içtimada
Gözlerimden süzülen gençliğim
Son geçişim bu belki
Taşkın çöp kutuları arasından
Arka sokaklara zimmetli
Bu, belki son yuvarlanışım
Semt parkının çimenlerinde
Belki
Niçin sevdim seni bilmem, dinlemez kalb-i viranım
Cihanımı aydınlatan karşımda duran cemâlin
İndirdiğin kirpiklerin ruhumdaki feveranım
Hiç sönmesin öyle yansın yıldızıymışça şimâlin
Sevmekteki hadsizliğim bazen korkuturdu beni
Yolumu şaşırmıştım
Kaybettiğimde direncimi
Gözlerinin derininde.
Habersizce nice aşırmıştım
Kalbime yansıyan suretini
Kaç bakışın
Gözlerine değmekten kimse alıkoymazdı
Sırlarında yittiğin o aynalar istisna
Kahrım boyun eğmekten, ölsen fazla koymazdı
Yoktu böyle gittiğin, istisnalar müstesna
Yaklaştıkça hep kaçtın dirsek temas arası




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!