sizi de yalan yazmış alnıma kaderim
böyle içten akarken yalın ve yalansız
öyle bir ateşle yandı ki ormanları yüreğimin
sönsün diye taşırdı kendini kederim, YANDIM...
sizi de yalan yazmış alnıma kaderim
Bana bakışlarını özlüyorum
Melul melul,
Kimi zaman anlamsız, bazen soyut.
Bazen bıçkın, bazen serkeş, soytarı…
Bakışlarını özlüyorum somut;
Yalan, yalnız, çaresiz bakışlarını…
Küreselleştik arkadaşlar
Globalleşiyorken dünya
Bir fanusun içine hapsettiler kafalarımızı
Ve küreselleştik.
İngiliz bir fahişeyle
Petrol zengini şımarık Arap şeyhlerini daha iyi anlıyoruz şimdi.
Uykularım kaçıyor, kaçırıyorum.
Ruhumu her gün uçuruyorum
Öfkeyle her an kuduruyorum
Uykularım kaçıyor, kaçırıyorum.
Uykularım kaçıyor, kaçırıyorum.
Anahtarını kaybettiğim günden beri
Ful kontak yapıyorum aşka
Aldırmıyorum ruhuma gelen taziye mesajlarına
Dönmekten bıkmayanlara
Bir gün döneceksiniz diyorum kürkçü dükkanına
Ruhunu satmışların kahpe gecelerine meze olmuşuz
Kırsal kalmışız kısa, bodur, çelimsiz
Kurak yazlar yemiş örselenmiş ruhlarımız
Çatlak anlaklarımız kısırlaşmış, fikirlerimiz verimsiz
emirdağ/ 18/03/09
Bembeyaz karlı geceler doğur bana
Cemrelerini düşür toprağıma bir bir
Üşümesin ağlamasın hiçbir Ana
Aklında bir düşün olsun hep benden yana
Yemyeşil ilkbaharlar yoğur
İşte gidiyorum bende, saramadığım onca şeyi bırakarak hem de. Kaldırıp ton ton acıları yüreğimden atarak, hayalin bin bir türlü ilüzyonuna kanmışlığımı da bırakarak, taze ve sevimli gülücüğüne aldanmışlığımı da yanıma alarak gidiyorum geleceğime…Gitmeleri seviyorum ben, kalmalar buruk kalıyor gelmelere gitmenin yanında…Gitmeleri seviyorum ben yalnızlığım dağılıyor gidince. Oysa hep kalayım istemiştim. Tertemiz bir geçmişin aynasında yüz mumluk aydın geleceklere yürümeye birikmek için hep kalayım istemiştim düzgün söylemlerinde yaşamın. Kaldırıp ömrümü taşırasıya doldursalar da tüm güzel günlerin içlerine gitmek farz olmuş artık. Bileti kesilmiş bu yolculuğun…
İşte gidiyorum ben de tüm çelişkileri ve ikilemleri yakarak, asmadan kulak tüm kahpeliklere, kalpazanları ve dalkavukları hatta tüm yamuk fikirlileri de silerek hayatımdan gidiyorum. Saldırasıya üstüme gelse de aniden geçmişin cam kırıkları, patlamış balonlarımı alıp çocukluğumdan kalan, dudağımda o yanık türkünün ıslığı “ İşte gidiyorum çeşmi siyahım, ayağıma cennet kiralasalar da.”
Verimli çağlarında ciğerlerine toz depolamış bir ömürden arta kalan aklaşmış saçlarımı da alıp yanıma kışlalarda kışlamaya gidiyorum…
Tüm sevdiğim anılarım yok artık, tüm sevdiğim kadınların adı gurbet olsun...
Babalar ölür mü hiç?
Onları yaşatmalı yüreklerde.
Yanılgılarımızı düzelttikleri yerlerde
Yanlışlarımızı görüp adam ettiklerinde bizi
Babam deyip sarılamadık belki boyunlarına, ama
Ne kaldı geriye düşten ne kaldı
Nefretlerden,gafletten,yaştan ne kaldı
Zamanın her zerresi ölçüldü ama
Aylardan,mevsimlerden,yıldan ne kaldı…
Yaşam bir nefes çekmez mi dersin
Erhan bey şiirlerinizi büyük bir hayranlıkla okuyorum. Çok harika şiirler size ulaşmak istiyorum. 85/4 Serkan Yılmaz