Hayra ulaşmanın yolu...
Dört kitabın manası eski zaman dervişlerinin gönül heybesinde, bize de nice nefis murakabeleri kalmış tekin olmayan bir zamanda buyurdu Şahım. Söylemek istiyorum size şems vakti, oniki imamın yazdıkları gönül mektuplarını dedi Pirim. Unutmamam gerek duygulandığım duygularını senin için, kar tutmuş dağların sonsuz beyazlığını çağrıştırıyor dedi Mirim. Ayrı ayrı adları yok duygularımın, başka başka dört mısranın nehırine sıkışmış, gönlünden akan damlalar dedi Meczup. Isıtır iklimlerin satırlarımı, fazla söze ne hacet, o halde derinleri sevenler buyursun diyor gönül gözün dedi Zahit. Kanat çırpacaklara özetidir, gecelerin içinde başak başak öyle mısralar şiir diye okunabilir dedi İhtiyar Bilge. Aşkın tarifi öznel öznel kendisidir, benı kendimden kendime çarpan yanımdaki gönlümü kırmadan, kimsesiz tabutumun zalim soruları sevincim b/aşka dedi Garip Çoban. Kişilik sınırlarını aşanlar komşu yanlarının külüne bile muhtaçlar dedı Fakir. Kendine karşı saygılı olmakla başlar sevgiye başlangıç, iyi niyetli düşüncelerin samimiyetidir dostluğunu uyandırmak dedi Miskin. Tutarlı, kararlı ve devamlı olan iyi insanı ara dedi Seyyah. Sen senden zarar görürsen, sevgili yerine aleyhinde olanlarla karşılaşır s/özlerin dedi Hırkasız Derviş. İçi boşaltılmış saygısı olmayan ne çok zamanlarda yaşıyorsun dedi Aklı Kıt Adam. Özel ve önemli olan paylaşmandır dedi Deliler Şeyhi
Kendimize yabancı...
Karanlık yükselirken boşuna adımı aramayın çoban yıldızının peşindeki yıldızlarda. Bu gecelerde yokum, çünkü ben daha derin ve daha karanlıkların sesine talibim. Gerçeğin mayasıdır kimselerin kullanmadığı önerilen bir dille. Ömrüm müş, insanı anlatmak isteyen şiire verilen isimlerde en çok sevgiye ihtiyaç duydum. Umut var oldukça gecenin yazgısına fısıldayacak gönül miracım bir gece. İyiye ya da kötüye kullanılmış o kadar çok duygunuz var ki, dualarda saygıyla anıyoruz sizi. Her şeyin adı ve anlamı olan şems vakti, beni anlamadın demeyeceğin. Ve beni öyle anladın ki, biraz daha yalnızlaştığımı göreceksin. Sevginin dünyasında kimse bir diğerine üstten bakamıyor ve kimse başkalarına karşı üstünlüğünü kullanamıyor. Emri hak ile ilişkiler kuruyor gönüller. Zorunlu yalnızlıklar özlerken fark ediyoruz ki bir yandan da en önemlisi, kendisini özlüyor insan. Çünkü, herkes kimliğine yabancılaştıkça oluşan kişilikte bilmiyor, her şeyden vazgeçmesi gerektiğini. Geçmişinden kopan insanların ilgi alanları da geçmişiyle silindikçe, kendileri olarak var olanlar yer alıyor seyran ettikleri. Kimse geçmişini kullanarak bambaşka gerçeklerle karşılaşmıyor. İnsan sevgiye uzak kaldığı için acı çekiyor. Ve kusursuz olan hayatı altüst oluyor. Bahar geldi şenlendi aşkın dili, gecenin derslerine gül mevsimi ses veriyor. İnsanı sarhoş eden aynı rengi görüyoruz, büyüleyen gizemli denizde
Aşktan mutlusu yok aşkta.
Yazılacak hiçbir şey kalmadığında da yazmak isteği sona ermiyor, daha sonra toz duman gece onca güzelken. Ne var ki yokta, öyle çok anılır anılar, sen misin böyle düşünüp yazan diyen cümleler. Bundan sonra öyle derin bir özleyiş aşkın doğuşunu ay'a bakarken yeditepeden seyretmek. Yarın elbette okuyacağım yeniden canlanacak geceyi. Güz şarkılarıyla karşılayacağım üç çobanın deli aşkını. Sadece bize has değil rüyalar evindeki rüyalar. Bu sessiz ve gizli ustanın köşelerinde kalmış tatlar, duyarlılıklar taşıyan duyguların romanlarını hatırlatıyor, cümleler gün ışığına çıkıyor, ilgileneceğini umuyorum. Hayranlık duyulacak kelimelerin hem ölçüsü hem yakınlığıyla, hem dostluğu hem eleştirel tutumuyla hangi acıları çektiğinin, hangi ödeşmelerle boğunca sürüklendiğinin tanığıyım. Birlik gittiğimiz günü hatırlıyorum, bir sonbahar günüydü galiba, belki ilkyaz, çok serin bir şems vakti günüydü. Tedbirli okumakta, mesafeli bakmakta yarar var. Ama, gel gör ki, her şey sevginin aklı değil ki, aşka ulaşmak için. Sıradanlığın ipuçlarını duymak açısından da çok önemli, beninin kuşakları. Ve göz nasıl çok yakınındaki hakkında yanılma riskiyle doluysa, bu da öyle. Tam da böylesi bir şey var. Gerçi bundan hiç vazgeçmedi, aşkın aklı. Akıl dışı olunca, kendi doğasına çekilip sınırına varınca başlıyor gerilim, yalnızlık yer yer dönüp dolanıp ağına takılsa bile duyguların, aşkın açığa çıkardığı pek çok şey var. Heyecanım kabir ehlinden,fakat bu şehirde; adam gibi bir fatihaya muhtaç gönül. Edep, bir kadını suretten sevmek gibi seviliyor artık.Şehirlerin sokakları mezarların taşları gibi ve bütün kuyuları rüyaların kefensiz uykularla süslenmiş. Ne yusuf olabiliyorsun, ne şems ne yunus, ne de hz insan. Sensizlik bir mevlevî yalnızlığında şeyh yahya dergahında, maşukça bir özlem pir hüdai'den, semaha temâşa ediyor ney eşliğinde mevlanadan dervişler, teheccüd vakti bütün âlemin delisi bekliyor velisini.
Fakirlerin nağmesi...
Fazla söze ne hacet, her şey gözler önünde damla damla, işte böyle göremediklerimiz. Evveli dua olanın elbet sonu selamet saflığınla. O bir şeb-i arus, mayalananlar çok yanıp köze dönenler için saklanmalıydı. Y/ârı görem diye gelenlerin hep vakte bahanesi olur mu? . Bir özlem haline gelen özlemlerin güneş gibi yüzü. Hiç görmeden sahralarda dolaşanların için her mesafe meçhul harfler hükmünü alıyor. O kalıyor, hep O oluyor, bedenimi sarıyor, hep hissediyorum üstünlük takvadaysa. Zikzaklar çizenlere rağmen, özleyenin yarası derin oluyor. Durup nefeslenmek illa ki hiç olmanın arkasındadır. Her kalbin boşluklarında tastamamız diyen gecenin çobanları, ateşten kor halini almış, kıskandırırlar güneşi. Avuçları sımsıkı olanları tembihler hisler giydirilmiş cümleler, sükutla bir bir vefa. Yüreğini saflığıyla dillendiremiyenlere, bir nîda hüzün mevsimi sunan temaşa halindeki ruhlar. Ölü bedenler dirilir meşkle şems vakti. Kanatlanmanı bekler heyecanlı bır çocuk büyürken içimizde. Meşveret ehlinin rehberliklerinin eseri fakirname gönüllüler. Şu an yoksun sende, bu göçlerle sevgi, hüzün ve hasretler adeta diyardan diyara, gönülden gönüle ulaştırılır, ya dost. Etrafımızı ayrı bir koruyucu sızım sızım sarmış bızden habersiz. Şems vakti etrafımızdan teheccüd vaktine sevgiyle uçuşan şefkat kahramanlarını ilk defa görüyordum. Gözlerim kamaştı heyecanım doruğa çıktı. Bazen başımın döndüğü, içinde yüzdüğüm engin an'larda, sallandığımı hissediyordum uzun yolculuk yapalım mı? Gönül seninle!
Görmeniz lazım miracınızı...
Ömrün gecesinde, siz hangi aşktan bahsediyorsunuz, dem bu demdir şems vakti anlamın sesi. Heyecanla beklendi her nefes, zafer sanılan yenilgilerde. Kıymet kazanır insan edebın peşinde, yahut vakit varken Hz. Nuh'un gemisine binin gönül dergahında. Aramakla bulunmaz şahımın rüyasındaki, yenisiyle değiştirelim güzel mi güzel kendini bulmak. Gözlüyorum hep onu tefsir etmek huzura ermek için. Nefesten ibarettir nefs, aynana yansıyanların arkasını gördükçe. Dilhanenin iklimine bakıyorum, su misali akıp gıderken hayat. Koca bir hiç aradıkların, boşuna değil yüreğinde taşınan zikirler. Dağ başında akan pınar gibi ömürlüğünse seni tamamlayacak olanı buldunsa sevgi bu. Ve gün gelir seher vaktindeysen maşukun seni okusun. Allahtan başkasına kulluk edenlerin her hali perdelenmiş. Bizi seçen dediğini demiş, ve bütün iliklerim senin ilmeğin. Beni dillendiren, ilk dokunduğum sensin, dediği dedim. Şems vaktinden Kuşluk vaktine kalan kapanık sesimle yol alıyorum. Sonra da aşk gücü de katıyor, gecenin çobanlarıyla yürüdükçe. Sesleri geliyor yön arıyan ruhların. Kokusu bize ne getirdi ki, şimdi neyse o. Kuşandığınla ter kokusu geliyor teheccüd vakti, rüyaları duayla değilde ölmeliyim dıyerek kabusta olanların. Buna dayanmalıyım bir harf gibi olsada şehrin imanın çarpıntısı uykudaki cesetler. Genzimi yakarak dualar serptiğim, bir solukta okunan destan tadında. Koynunda uyku, ruhunda ab-ı hayatı beklıyorum
Ve şefkatli ol! ...
Çekil yolumdan ey ben, o geldi engin gönüle bir güzel karşılaşma tadı damağımızda yıllarca duracak. Gönüllerimizle elele tutuşup, öncelerin ikliminden sonralara çoktan demir aldı dünyamızdan. Sesimiz titreyerek, gönlümüzde sevgi pırpırları uçuşarak. Hüda bilir, bendeniz hep yenide teslim oldukça, mana yüklü gönül toprağında çalı-çırpı yerine metin olan hamle eder. Halkalanan duygular kutupun gibi sabitlenince huzurunda halkalanır s/özlerinde çarpışarak. Gizlice senine hizmet etki, derecelerine bir bahçeden kırları seyrettirir. Metanetin her tarafta duyulduğunda, bir kişi sıkıca tutarak hadi diyerek hücum eder. Utanç kapılarından geçtikçe ganimet bilen gönül hoşnut oldukça mazeret aramaz. İşte cömertlik, kalbine rahatlık ve huzur tohumlarını ektikçe, bundan da sevgi ve kaynaşma filizleri yeşerdikçe, aşk bir temeldir. İnsanın cömertliği duygularının düşmanlarını bile kendine dost ettirir. Kendine cimri olanın tenine bile teri düşmandır. Çok övülmüş bir duadır cömertlik. İnsanın huzursuzluklar, israf ettikleri arasından bile doğmasına sebep olur. İstenmeden verilenler ne çok işgal yanından kurtarır. Hak eden ve etmeyen, güzel ve çırkin hallerinin hacetini anlatırken sevgın. Tereddüt sınırında beklememiş olur ve tevazu içinde bir işaretiyle aynandan tadarsın. Bir gül tazeliğinde ihtiyaçtı,ne az ne de çok vermezlerdı gecenin çobanları. Gönlünü kazanan sevgilidir seni tefsir eden
Kelebek kanatlılar...
Nereye gitti Rabbinin borç verdikleri, büyüleyicidir bir efendi. Şırıltılı dökülmekte hacı bayram camii musluğundan gelen sesi. Yer verir gönlü kaldırım olanların sokağından deli deli akmaktı huyu, yüreği geniş bir hayırsever gibi yaşar duası. İlk aşkıdır yakan, piri vardır ömür boyu, soyu haktan rağzı olanlar boylu. İçenler bilir teheccüd vakti gönüllere rahatlık gelir. Varlığını bulursun, neler getirmez göç edenler. Herkese gezerek gitmek gibi sana bağlı, yüzbin kere git desem dağ dağ gezerek, sanırsın yoksun. Ağlatır bile bile zaman insanı göz görmez ise. Her duygu bağlı hayata duayla. Bilerek varım yine, hem dilim, hem gözüm var içyürekte. Suyun dereye sen beni bağlama demesi gibi sarar beni sevgi. Hüznün kırlangıçları şems vakti duaya kanat açmadan, gönülden geçmiyor şiir yazmak, için kelimeler serüveniyse. Kendine katlanamayanlara rağmen yerini sevmiş çiçekler gibi gecenin çobanları. Gözlerim görüp yaşadı, sevgi her şeye gerek. İnancıma bağlı gözyaşları kartaneleri olan göğün, el sallamaları sevmeyi öğreten toprak olan duygular yener acıyı. Yenıden yaşamaya başlamak, öbür göçlere benzemez. Özlem örülü özle, göçmek mi? Yusufi öyle bir göç ki, savrulsa yüzyıllarca. Özveri denizi dalgaları kabardığında gönlümüz filizlenir sevgiye. Ancak pek doğal ki bu yolda harcanan çabalar her zaman herkesi memnun etmeye, sevindirmeye yetmemiş. Görüştük uzun uzun konuştuk, ne dersiniz?
Gözlerimin rengi...
Çok tanıdıklarım var, ne düşünüyorsunuz? Sizin dostlarınız var mı? Buyurdu Şahım. Onların kaçı ve ne kadar dostumdur bunu bilmek zor. Belki çoğu, çok dostumdur, belki de çok azı, çok az dostumdur. Ben hepsine inanıyorum önemli olan bu dedi Pirim. Beni düşünmeye vaktim kalmıyor şimdilik, kış güneş ve aşka ulaşma isteği bir de? dedi Mirim. Ve güneşin rengi bir ah çekti, güneş umutsuz nisan gelmeden, bacası tütmeyen evlerin ısınmayacağına dedi Meczup. Bütün gökler senin, bu soğukluk nereden kaybolmuş bir düş gibi parmaklar arasındaki kartanesindeki çiçeksin dedi Zahid. Ve seyret güneşin rengini, kendinde görmedin mi? dedi Miskin. Kavuşabilirsen ıssız gecelere, yaramda sen varsın tan sökerken, içindeyim korkmadan hep tırmandığım gönlünde dedi Hırkasız Derviş. O eşsiz kokuları yayan hüznü çekedururum kabristanlardaki yankısız fısıltılardan dedi Fakir. Hiç aldırmadım sevdalı sözlere ıssız gecelerde, baktığında göremiyorsan, aradığın yerde bulamazsın beni dedi Garip Çoban. Yakınım yok hiçbir yerde, eşsiz gönül yapayım karanlıkta, bütün dertlerim bir yana dedi Aklı Kıt Adam. C/an kurban olmaya hazır! Neye hızlı esiyor, avare sayıklayan rüzgar ey gölge sen bana akıl ver dedi Deliler Şeyhi. Bilinen neden görmezlikten geliniyor. Hadi yüzüme bak artık kaldır o eğik gönlünü, fısılda gizliden sevgiye sağnak sağnak dedi İhtiyar Bilge. Uyanık, uyanık hoş gecede her şey bir yana
O sondaki...
Ve yeni heyecanların coşkusu vakitsiz, saatin sabaha karşı olduğunu unutturuyordu. Sebepsizce çok sevmenin, sebepsiz olmadığını koyu bir sohbet içine dalınca anlıyor göre. Kendini aynada bile görmeye dayanamayan yanların bile üryan bir teslımiyet için hazır. Selamlıyor tebessüm eden sevgini. Biz mert ve onurlu sevmekle korkmuyorduk artık dünyalık sırt çevirenlerden. Ve biz ağlamak için bir gönül bulmuştuk. Nerede olduğum anlamak için dünya gürültüsünden, göz ve yürek gezdiğin kapıdasın. Gelen sesler kapının ardından büyük gün öncesi ilk buluşmasını anlatır gibi. Derin bir nefes üşüdüğümüzde bile ısıtır. Hep aynı denizden, hep aynı nur ve feyizle, cümle aşkın çırasıyla. Aşk ile gelene ömrün sonuna kadar aşk. Birbirini muhabbetle sevene, can alıcı muhabbetle. Sana saklıyım sen çıkarırsan ateş sönmez, kor düştüğü yakıyor. İşte böyle sevgi, seni gönlüme sultan eyler. Özlemlerinin mektubu sımsıcak, içimdeki çocuk bile farkında değil. Habire artıyor alevler, düşlemeyi aşmalı şimdi ellerim. Sancılar tere dönüşuyor, vefayı yüceltmeli şimdi. Dolup dolup taşıyor sık sık gözkapaklarımın ayak sesleri işte. Kar yağmıştı, şehrin ışıklarının ıslak sokakları büründü şimdi. Anlam katalım diye geceye, az çok şaşırtıcı çıplaklık derecesinde teslimiyeti yüceltmeli şimdi. Bir süredir geciken baharlarının açlığa güvercinim. Hiç gerek yok sormaya, kabul buyur beni şimdi.
Rikkatça bir hesaplaşma...
Gerçeklik dediğimiz yapıda cevaplanmadan kalan bu artık soruyu sezeceksiniz. İnfak ettikçe bir şeye yakalanacaksınız. Ve alttan alta çırpındıkça, o suçun asıl muhatabının putu, tam da akılda kullanılan dilde gizlenir. Yüreğine aşka gel desen koşarak gelecek çırpınışlar boşun. En yorucusu susmak, gelince konuşuruz artık ne varsa bu gönül heybende, anlamadım, anlayamadım. Güneşe gidenlerle sıçrarız, yanında demli bir yürek neşemiz ne kadar sıcak. Coşuyoruz coşuyoruz bir bilsen, pek düşünceli düşlerin. Bilirsin anlatmaya hacet yok, gölge aynı onu hatırlamaya çalışıyorum. Veda makamından uzak beni ikna et, özlemim hasretim sana. Sonrasını uydurmuşlar duyguların, bekleyene yazık. Yangın içimi açtım sana, duysam, görsem ve bilsem seni unutmamak için. Ben hep sana susuyorum olduğu gibi. Bir bakış için, öyle bir bakman lazım ki, sana şiirler yazayım. Ey kuşlar hayal edin giderken benide. Takvim yapraklarındaki her yara bir hikaye sanki bir var, bir yoksun. Tavan arasındaki duyguların özlemlerle göz göze geldiğinde şems vakti, aşığım sana aş(ı) k. Aybilgesinin dilı aynaya güvenmiyor, çünkü o da kader gibi bilinmezlikle dolu, ötesi ötesi kaçıncı kapı. Her anında farklı bir seyir izler gül yüzlü yusufu bile kartaneleri. Bizi yoklayan şems vakitlerinden mahrum olana ne kadar acınsa yeridir. Bir duvarın mı var, senden birşeye sahip olmak için unutma beni, bir çiçek açtığında... Gönül insanlarda bulunur, yürek sonsuz saadete kavuşur. Kalbin terbiyesi sevgiyle zaruridir. Sevgiye uyan, sevgilisine kavuşur. Küçümsenmiş, benimsenmemiş, onaylanmamış olan ne çok kelimelerin var. Hala adı sanı duyulmamış cümleler bozuntusu olarak mı görüyorsun duygularını. Hoyratça kullandığın yüreğin ateş püskürüyor aklına. Kimileri de o gönül denen yeri, yere göğe sığdıramamıştır. Ama sözcüklerde rastlanmayacak kelimeleri şems vaktinde ancak arka sokaklardaki sefiller, fakirler, sokak çocukları, kimsesizler mezarlığı, düşkünler ve yetimler yurtları v.s diyerek sıralandığında, yakıştırdıkların yakıştırılabilecek bir dili yazıya dökme cesareti gösterdiğin için övgüler yağdırır dualar. Yaşamında tek değerli ve değer katacak duaları dile getirmen için suretperest soytarılıktan vazgeçmelisin. Sözlerini savunacaklarının sayısı az değil yalnızlığında. Sorun düşüncelerini dile getirme biçimi, kelıme seçimlerindi. Yüreğinin konuştuğu gibi olsun üslubunda. Coşku konuşulan sevgi dolu sözün içinde has üslubuyla. Başka yolu yok, sonsuz bir sabır ister, bin cefaya karşılık, s/özün içinde yakalanabilir sevgi. Sevgili kağıda döktüğün, geldiği, geçtiği yerlerde gördüğü, hissettiği coşkuydu yüreğinde. Kaç defa taklit ettiler aşkı, kaç defa çalıp çırptılar, içinde küskünlük barındıran bir kızgınlık olan suretler sözlerinde. Sevginin kıvamını tutturmakta maharet! .




-
Mihriban Soylu
-
Muhammed Fatih
Tüm YorumlarMerhaba. Bu nasıl bir t/aşkınlık, bunca güzel şiiri nasıl yazmayı başardınız ve halen devam etmektesiniz? Şiirlerinizi lütfen kitaplaştırın. Biz de kütüphanemize koyalım. Selamlar...
'Sevilen bir kadın can demekti.
Bu yüzden en çok canım denirdi ona
ortasında bir eliflik nefes hacmiyle...'
(Nazan Bekiroğlu - İsimle Ateş Arasında)