Bir yürek çarpmaktadır duaların eşiğinde.
Görüyorum berrak gecede g/özlerini.
Derin dipsiz şems vakti özlemimle. Alevine düşüyor Medine'nin yeşili. Çatlayan uykular, alev alev ruhlarda kanayıverdi aşk y/arası.
Duaların özlemine bağlanan gecenin çobanlarını görmek mümkün.
Yusuf'un kuyusuna göz attığımızda.
Duyulmuş melodiler tatlıdır.
Ancak duyulmamış olanlar daha bereketlidir.
Dünyamın eksiksiz ve renkli olmasının nedeni sizsiniz ey sevgili .
Sevgiyle edilen dualardan kelimeler seni ne kadar çok sevdiğimi tarif edemez.
Arzın derinliklerine in devran içinde Estağfirullah ile.
Yunus gibi çıkarsın balığın karnından.
ilk ve en önemli engel putların.
Gelecek henüz şimdi değil, geçmiş ise artık şimdi değil’dir.
Beden toprakla kucaklaşmadan, haydi kendinde uyan.
Kul olma niyetiyle, bilene ve uygulayana her nefes oruçtur.
Aşk gelince, insan geride kalan zamanı ne yapacak? ..
Acı hissetmeyenler sadece kara bir noktanın içinde.
Hep yeniden geri dönüp yalnızlığa yürüyor.
Büyüklerin sözleri, sözlerin büyüğüdür
buyurdu Şahım
Ateş ne ki su söndürür, teheccüt vakti gir içime yananı gör dedi Pirim
Bir gün değil, beş gün değil, her gece.
Bil ki senin kendin de bir hayalsin.
Seninle duada b/eklenen şimdi şems vaktidir.
Kerbela’da aşk hâlinde solmaya yaklaşmış Hüseyin’im.
B/akanlar bana gövdemi görürler.
Her bakanı görür, her görürü bakan sanma.
Her kim gördüğünden ibret almazsa eğer.
Onun görmemezliği görmesinden üstündür.
Yaratılmışları razı etmek için yaratılmadık.
Bilirim bir ölüm suskunluğudur yalnızlığımız.
Dualarla gönül ocağında sevgi kaynatanın huzuru bol olur buyurdu Şahım.
Dağlar ve çayırlarına aktıkça huzurlu suyum, yuvasını yapıyor. Mükemmel ortam sunuyor gece, gönlü dualarla h/ar'lananın ömrü yârla geçiyor dedi Pirim.
Böyle yada şöyle ama sevdiğini söyle. Ey yar! .. Ankara gibi ol mesela, ayazın ateşten çok yaksın şems vakti uykunun uyuduğu vakitlerde yüreğimi dedi Mirim.
O göçmen kuşlar..
Hayatta hayati önem taşıyan dersler var her zaman. Gece bir araya getirir resimlerdekıni, bir araya getirdiklerini dönüştürür. Sessizliğin hüküm sürdüğü kentsel şeyler arasında yalnızlık meskenleri olmuş. Dörtduvar, duyguları boyutlara büründürün renkli camlar karşısında dokusu değişiyor ademoğlunun. Sevgisiz mağaraların karanlığındaki tensel, bedensel sınırların suskunluğuyla, sevgi yerini duvarların gizemli yönlendirmesiyle yeni insanlar, kurgulu bedenler, sembol ilişkilerle dolu arzuları herhalde tatminsizlik olan tekliğe mahkum ediyor. Ne yiyip,giyeceği,içeceği, ne konuşacağı, ne duyacağı belirlenmiş bir başınalığıyla kalabalıklaşmış. Kırılma noktası olan sevgi, sona mı eriyordu? Hep bir maske arkasında bırakılan yaşam, bugün ve geleceğe dair okumalar yaptırıyor mevsimlerin duygularıyla. İçinde gizlenmiş çıkarların aracına dönüşen ilişkiler, biçimlendirmeye çalışıyor her şeyin doğasını. Acaba nasıl oldu da, b/aşka dünyaları keşfetmemize yardımcı oldu çok merak ettiklerimız. Kolayca kendine hayran bırakan engin gönüllülerle karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha kanıtlıyor. İçinizde gezinmeye başlayıp, her kapınızı açanlar kendinle ilk yakınlaşmanın öyküsünü yazdırıyor. Sevginın yanında saf tutanlar doyurucu içeriğe sahip pek az insan yapabilir. Her zaman ilk heyecan katarlar, soruları pek değişmiyor. Kendilerine uyanık olanlar, elif yüklü lâl olmuş sevgiyle şems vakti gönüle ilk düşen damlada okudukça fark edeceksiniz sevgiyi.
Hadi adını doğru koyalım duyguların...
O sondaki...
Ve yeni heyecanların coşkusu vakitsiz, saatin sabaha karşı olduğunu unutturuyordu. Sebepsizce çok sevmenin, sebepsiz olmadığını koyu bir sohbet içine dalınca anlıyor göre. Kendini aynada bile görmeye dayanamayan yanların bile üryan bir teslımiyet için hazır. Selamlıyor tebessüm eden sevgini. Biz mert ve onurlu sevmekle korkmuyorduk artık dünyalık sırt çevirenlerden. Ve biz ağlamak için bir gönül bulmuştuk. Nerede olduğum anlamak için dünya gürültüsünden, göz ve yürek gezdiğin kapıdasın. Gelen sesler kapının ardından büyük gün öncesi ilk buluşmasını anlatır gibi. Derin bir nefes üşüdüğümüzde bile ısıtır. Hep aynı denizden, hep aynı nur ve feyizle, cümle aşkın çırasıyla. Aşk ile gelene ömrün sonuna kadar aşk. Birbirini muhabbetle sevene, can alıcı muhabbetle. Sana saklıyım sen çıkarırsan ateş sönmez, kor düştüğü yakıyor. İşte böyle sevgi, seni gönlüme sultan eyler. Özlemlerinin mektubu sımsıcak, içimdeki çocuk bile farkında değil. Habire artıyor alevler, düşlemeyi aşmalı şimdi ellerim. Sancılar tere dönüşuyor, vefayı yüceltmeli şimdi. Dolup dolup taşıyor sık sık gözkapaklarımın ayak sesleri işte. Kar yağmıştı, şehrin ışıklarının ıslak sokakları büründü şimdi. Anlam katalım diye geceye, az çok şaşırtıcı çıplaklık derecesinde teslimiyeti yüceltmeli şimdi. Bir süredir geciken baharlarının açlığa güvercinim. Hiç gerek yok sormaya, kabul buyur beni şimdi.
Merhaba. Bu nasıl bir t/aşkınlık, bunca güzel şiiri nasıl yazmayı başardınız ve halen devam etmektesiniz? Şiirlerinizi lütfen kitaplaştırın. Biz de kütüphanemize koyalım. Selamlar...
'Sevilen bir kadın can demekti.
Bu yüzden en çok canım denirdi ona
ortasında bir eliflik nefes hacmiyle...'
(Nazan Bekiroğlu - İsimle Ateş Arasında)