SELAHATTİN YETGİN DÜŞ ŞİİRLERİ

SELAHATTİN YETGİN DÜŞ ŞİİRLERİ

Selahattin Yetgin

Hazin yolculukların yamalı güvertelerinde yaşamı izler yaşlı gözlerimiz
Avuçlarımızdaki kırık düşler bazen özgürlüğü düşler, denizlere serperiz
Umut kıyılarına ulaşır bir gün aşk gemimiz, biter ansızın aşk nöbetlerimiz
Sayıklamalı bir yalnızlıktır aşk, coşkuların çığlıklarıyla titrer bedenimiz.

Yorgun bir düş sahilinde kelimelerden kuleler örerdi adam, avuçlarındaki madımak ülkülerin satır aralarında kendi sarayını kurmak için. Sızılar sürerdi yanık yüreğine ve elvedalar çağırırdı dalgakıran düşünüşlerinden. Gün kısalırdı ansızın, iç sızısı olurdu yaşamak, kavuşmak türküleri büyürdü suskun dilinde, bir avuç mutluluk sürerek yorgun gönlüne, uzaklaşırdı yine kendi yanığını yetiştirdiği hayat kıyılarından.

Her söz kendini anlatırdı biraz örselenmiş bir bedenin izlerinde. Sevdayı ve içimizdeki o hazin günlükleri karıştırırdı sessiz ellerimiz. Bir zaman kıyısında yağmur ıslatsın isteriz yaralarımızı. Her kayboluş ninnisi, aslında kendi kelepçeli yalnızlığımızın kırık plaklarında tutunurken iğnesine bir söz ararız böylesi anlarda yangın bereli yüreklerimize, susar haykırışlarımız, söner tınısına vurulduğumuz aşk yangınlarımız ve kulaklarımızdaki o sonsuzluk sesleriyle çınlar ruhumuzdaki aşk nöbetlerimiz.

Yosunlarla yol aldığımız bir düş yolculuğunun derinliklerinden çekilince su, gövdemizdeki yaraları söker yerinden rüzgâr. Dal üşür damarda, mıh gibi derinlere işler yaşamak andı, her düş er geç kendi varsıl yalnızlığını gölgesinde saklar. Yalnızlık, gecenin öte yakasında kendi yüreğinin sesini dinleyerek geceden korkan çocuklar gibi pusar. Yalnızlık kendi dalgasından arınarak gecenin yansımasından medet uman bir kadının iç çekişi olur sanki. Ve yalnızlık asılı umutlarının penceresinden şafağa bakan bir adamın düşlerle yolunu çizip güne başlaması gibi.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Gölgesine sığındığımız aşkların yorumlarıyla tümlenince yaşananlar
Her aşk sızılı tükenişlerin ömür sahnesidir, bunun için çoğalır sancılar
Kırık düşler meyhanesine erken iner akşam, çizgileri gizlemez avuçlar
Onulmaz bekleyişlerin sarı saçaklarına tutununca hicran tükenir umutlar

Sorgulu bir ömrün ütopyasına yaşamsal değerlerimizi astığımızda bir sesin sebebi olur rüzgâr, içimizdeki hazin gölgeleri örter iken anılar. Her sayfa bir dönüşe kapanır ardımızdan ve biz o dönüşlerin anlam çizgilerinde en çok kendi yapayalnızlığımızı görürüz. Biliriz ki, her pişmanlık sözele değil, görseledir. Söz kalır, görüntü uçar ve alkış gibi bir gün kendi damarını içten içe zorlar.

Yol tutunuşlarımızın kıymetsiz taşlarına adımlarımızı verdikçe bir meçhul ağrının tırmanışı başlar yürek zirvelerimize. Her hatırlayış bir şiirin dizesini oluşturur, biz yağmurlara serdiğimiz sözcüklerimizi kurutarak yangınlar çıkarırız. Alev kendi dalını aradıkça söz küser yangına, kırık dal parçaları gibi bir ömür yüzer sarı sularda ve biz kendi düş saraylarımızın gölgesinde tarumar esintilerle harcanmış günlerimizin slaydını izleriz.

Kırık can parçalarına aksettikçe cam parçaları ruhumuzun izbe odalarına ışık düşer. Bir/gen/iş ova olur yaşamak andı dudaklarımızda, sığ denizlere hiç yaşanmamış mevsimler uğrar. Avuçlarımızdaki sevda kınalarına 'yalnız yaşamak Ülküsü’nün sancısı dökülür ve dökülen her parça aslında asil yalnızlığımın düş günlükleridir.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Uzaktaki bir yıldız ışıması gözlerin, karşılıksız sevilerle gelsem ah yanına
Yosunlar çıkarıyorum denizlerden, özlemler var ruhumun coğrafyasında
Sessizce kayıp gidiyor kocaman bir ömür, aşk cızırtılı şarkı eski radyolarda
Nefesinin yeliyle sarmala beni yar, sonra kapat gözlerimi dilersen yaşamaya

Yol aradıkça mutluluğa, akar gideriz akik bir ömrün paslı raylarında sonsuzluğa. Çoğul aşklar coğrafyasında tüm sargılar sevda kokuludur, özlemle sararan resimler ıslanır avuçlarımızda. Ruhumuzun hüzün odalarında mor düşlere sarılırız biz hiç dokunamadığımız sevgiliyi andıkça.

Kayıp medeniyetlerde güneşin yansımasıyla aydınlığı içiyor insanlar. Kalaylı kazanlarda ruhlara dinginlik aşları, kınaları eskimiş yüreklerde yalnızlık şarkıları. Ölüler yağmur duasında nicedir buralarda, mağrur vefasızlıklarla ertelerken gönüller biçare aşkları.

Sırrını öteki yüzünde taşıyan taşların kaderidir acı, usturanın ucundan hüzün damlarken sıyrılır yürekten sancı. Sazın yoldaşıdır mızrap, tıknaz ayrılıkların tırnak uçlarını kemirir iken gecenin çığlığı. Her düş kanamalı bir sığınaktır, ruhumuz sağarken acılardan açlığı.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Rüzgârlı bir ömrün penceresinden izliyorum uzakları, gönlümde feryat
Çok sesli bir düşünüş senfonisi yüreğimde, haykırdıkça ruhumda kıskaç
Hüznün şehirlerinde güneşi bekliyorum, gönlümde muammalı bir hat
Gölgelerin dansına karışırız her sabah, asık suratlı bir hancıdır hayat…

Deniz kendi derinliğinde uçarı bir rüzgârı gizler, uç iklimlerin alaca sancılarıyla üşürken ellerimiz. Bir ömür hapishanesidir hayat, biz aşkın fırtınalı tepelerinde yaşamın günlüklerini sevdayla yazar iken. Her derinlik güncesiz sarılışların yurdudur, biz ömrümüzün ipekten saraylarında sevdalı sözcüklerden şiirler örer iken. Elde var hüznü çalmadan mevsimlerin senfonisi, biz kendimize sarılışlarımızın o korkulu kollarına yoksul düşünüşlerimizi atarız, işte o an hızla akan bir nehir olur yaşamak.
Yorgun bir bakışın o yoksul uzantılarında nemli bir yürekle baharları beklerdi bir kadın/Yolu yarılamış korsanların karanlık ellerine şiirlerini atar iken. Dumur olmuş yüreğiyle sokulurdu kendi bedenine, avuçlarındaki yalnızlık sırlarını aynaların en büyüğüne sürer iken. Çok sesli bir düetle geçerdi yalnızlığı, kaktüs bir düşün artığına yaşanmışlık bildirilerini sessiz bir gecede asar iken.

Her ayna vakti ermiş sevgilerin cılız kollarında madımak ülkülerle yansır uzaklara, derinliği yaşama savrulan umarsız gülüşlerin tüllerini sallar hışımla. Her ayna türkülü bir gün artığı gibidir, içimizdeki sevi saltanatını çağırır yoksullara. Her duruş bedeli sevgiyle karılmış bir düş bulamacıdır, birbirinden yudumlanan hayat meyiyle dolar boğazımıza.

..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Yağmurun yüceltisine tutunup şiir okumaktır sana aşk olmak
İyi halli bir dünyanın yükseğine çıkarak mutluluğa sokulmak
Seviler doğuran anaların ellerini sevgiyle öpmek ve ağlamak
Ve unutulmuş sevinçlerin güvertesinde sonsuzluğu kucaklamak.

Türküler asıyorum yüzüme, içimin coğrafyasında bin yıllık kederler. Aşka boyuyorum sokakları, ellerimde üşümüş düşler. Dudağımdan ismin düşmüyor asırlardır, nicedir yasta zamanlar. Köpüklü nehirlerde yıka ruhumu yokluğumda yar, kangren sırlarla geçemez sevdanın coğrafyasını sevgisiz gemiler.
Rüzgâra küsmüş gülleri ayaz sarar gecenin öte yakasıyla. Karanlığı içen gölgeler uykulu kentlerden geçer, aynı karanlığı öperek bir adam düşlerdeki sevgilisini öper. Uzak dağların yankısına sarılır o anlarda aşk, kıyım sarılışların terli avuçlarından sular içer. Küskün güller sevinçle sarar ruhu, ayaz erir camda, buz ılık ılık akar kanımda. İçim aşkla dolar yar, seninle yoldaş olurum karanlığa.
Derinde kaynayan, yeryüzünü şifa olup kucaklayan sularca yakınım aşka, ruhumda kaynar duygular. Hangi dingin ikrarda kaybettim sevdanın sırlarını, duvarlar kırar bir gün özlemin yapısını. Düş kıvrılıyor içimin faylarında, o kırık bakışların kavrar iken gönlümün hercai yapısını.
Seninle en doyumsuz çılgınlıkları yapabilseydim keşke! Masalsı bir düş biletini ıslatmadan ellerimizde, yağmur bakışlarının o yüce çitlerini atlayıp bir hamlede, sıkı sıkıya sarılıp ellerine seninle çocukluğuma gitmek isterdim şu an, şu saatte.
Birbirimizin ne dününü, ne bugününü, ne de yarınını sormadan, hangi düş makinesiyle gideceğimizi birbirimize söylemeden önce o saf çocukluk ülkülerimizi yaşamak isterdim seninle.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Yorgun bir ömrün aşina salıncağındayım, yıldızlar indiriyorum göklerinden
Yorgun bekleyişlerin yaslı güvertesindeyim, sürgünüm aşkın nöbetlerinden
Avuçlarımda büyüyor kangrenli yokluğun, hicran damlıyor yar gözlerimden
Bekleyişin menzillerinde bitkinim yar, aşkın geçerken yorgun hücrelerimden

Çığlıklar ektiğimiz bir yaşamın kayıp günlüklerine gölgemizi süreriz arada bir, içsel fırtınalarımızın kesilmesi için. Her yangın soluksuz bir gün paralanışı gibi utançlı bir edayla gülümserken içimize, biz gönlümüzdeki ufka yürürüz durmadan, aşkın çelişkili damarlarına sevgimizi ekmek için. Bir devriâlemin kıyı kentlerine rüzgâr inerdi o an, soluğumuzu kendi dalgamıza verince. Ay yamalı bir gecenin sağdıcıydı, içimizdeki düş ormanlarına biz gözyaşlarımızı dökünce gölgeli bir mevsimin ıslak hançerlerini içimizde hissederdik.

V/eda/sına kendimizi kaptırdığımız bir yağmur mevsimiydi şakaklarımızdaki hüzne çarpan yel. İçimizdeki izbe sokaklara eşkıyalar dol/ardı, yanaklarımızdaki sevinç polenlerini uzaklara götürürken sel. Madımak işkencelerin kentlerine güneş doğmazdı, biz yüreğimizdeki sözcükleri birbirinden ayıramazken. Tensel hissedişlerin kıyı kentlerinde arardı ellerimiz sıcaklığını, zaman kendini sorgulardı o an, ağlamaktan kamaşmış gözlerimizdeki yorgun denizlerden gemiler geçerdi.

Peri Masalları’nı depremler sallardı, biz kangrenli avuçlarımızı aşka uzattıkça. Sonsuzluk ovalarında ruhumuzun şarkılarını okudukça bir ihtimalin şavkı düşerdi içimizdeki yorgun dağlara. Susardı gönlümüzdeki kinli ağıtlar, sıcak titreyişlerin nöbetlerine tutulurdu an’lar ve biz göklerin zelzelesini yerin damarlarına gizler, sustururduk zamanı, tüketirdik göğsümüzü aşka verdiğimiz hicranı.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Bir ömür öyküsünün kilometrelerini aştım seninle, ayaklarımda aşkın nasırı
Gözlerinin denizlerinde kürek çekiyorum varlığına, hazırla sevdanın hasırını
Seninle gönlüm şen, varlığınla doluyum, söndüremezsin ne yapsan yangınını
Masallarla, öykülerle doldurdun yüreğimi, kâinata kazıyacağım yüce aşkını


Sıkışık gölgelerin ölgün duvarlarına öfkeli bir anın resmi çizilir, rengini sudan alan mevsimlerin şafaktan sonraki kahkahalarına polenler üşüşür, kımıltısız bir gecenin içinden güne açarız gözlerimizi, dün biter, zaman içimizdeki sevinç olur. Soframıza kuşlar konar, hayat sularımıza cemre çiçekleri düşer ve işte o an göğsümüzdeki sızı coşkumuz olur. Gülüşlerin miadını çıkarırız gün dökümlerimizden, gecelerin savruk nidasına yürümeden biz daha, o içimizdeki sır koçanları hapsimiz olur.

Unutulan yaşanmışlıkların argın koylarında anıların küpeştesine yorgun iner şafak, göğsümüzdeki mor gecenin nefesine sokularak. Avuçlarımızdaki kelimeleri serperiz hayat ovalarına, kanayan yüreklerimizi kendi düşlerine bırakarak. Her gidişin ve bir zaman sonra ruhumuza dönüşün ardından sallanan veda mendilleriyle gözlerimizi silerken bir bekleyişin resmi çizilir ufuklara. Yürekteki dargın beklentiler kendisini süzerken, şiirler sokulur umutla yürekten inerek satırlara.

..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Yorgun bir aşkın seyir defterine adını yazdım, hüzünler ektim bekleyişlerin ovalarına
Acının sargılarını değiştirdim her mevsim, ırmaklar boyadım ah sevdanın fırçalarıyla
Yangınlar biriktirdim seni özledikçe, geçtim ulaşılmaz çağlarını sabrımın fışkınlarıyla
Yalan bir ömrün gölgesinde bekledim seni, kavruldum sönmeyen sevda yangınlarıyla


Yorgun yılların yol dokunuşlarıyla sürüp içimizdeki emsalsiz sevinçleri uzaklara bir kol ararız bedenimizi saracak, çocuk mutlulukların terkisinden toza bulanmak için. İç dökülüşlerimizin sureti yansır ah aynalarda, kırık bir şarkının dimağındaki hıçkırıkları duymak için. Oysa, aynı yaşamın içinde kırık bir akşamüstünün düşünsel nidasına avuçlarımızı uzatınca dalar gideriz dünlerin suskun günlerine. Bir çığlık asılır gölgemizden, umarsız gülüşlerin parklarına çocuk gölgemiz sokulur ve içimizdeki o dingin yaşanmışlıklar hüzünlü bir şiirde son bulur.

Yalnızlık duraklarının madımak vakitlerinde yoksul bir düşün ruhu yüzer sularda, ışır içimizin yongaları ve düşeriz girdabına şiirlerin. Yaşamak sızar bahar dallarından, derin bir nefesle yürürüz hayatın içinde, adımızı ezbere söylerken göğsü dalgalanır uçsuz bucaksız denizlerin. Ömür tükettiğimiz gölgesiz çardakların tozlu döşeklerinde ruhumuzdaki kangren yaraları sararız, gövdemizin yol haritalarında hiç yaşanmamış çağları bulmak için. Çığlıklar büyür içimizde, güneşler altında dağlanırız bir yudum aşk için.

..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Harcanmış anların kıyım koltuklarında vakit kış, dudağımda ıslak bir öpüş
Yankılı odalarda sensizliği dinliyorum, üşüyen gövdemin alazında yangınlar
Kendi masalımın tabakasında anılar, kimi düşselim, kimi melankolik bir düş
Aşk yüzüyor sarı denizlerimde, birikti seven yüreğimde sevgi/li/ye mektuplar

Buyruklarla bükülü endamlı ruhumuzun ipeksi yollarında yürürken korkularımız düşlerimizi kovalar ve tanımadık bir el sürekli ruhumuzu okşar. Yaşamın merkezidir korkular, bunun için gönlümüzde oynaşır ışıklar. Bizler gün ışığına yürürken, renkler geniş ovalarımızda inadına birbirini konuklar. Günler devrilir peşi sıra, aşk, sevgi ve sevda bedenimizi yontan, kemiren bir akrepçe o yaşanası yollarda bile gözlerimizin kapanmasını bekler.

İşte bu bundan o tutkulu güzelliğin esiridir yüreğimiz, bir sevgilinin omuz başlarından gövdesine düşen o sarı başaklarda, o zifiri odalarda ve o yankılı sorgularda hercai iklimler gibi üşüdüğümüz. O coşkulu sevinin esiridir gönlümüz, her öpüşte dirhem dirhem eridiğimiz, her sarılışta bin parçalara bölündüğümüz. O sevgilinin göz süzüşüdür belki de şiir olup sarı denizlere aktığımız.

Evet, ne gariptir ki, kendi masalımızın dev tabakasında yuvarlanarak mistik korkularla bir tuvale resim olmaktır yaşamak. Çekimser gövdemizdeki asil gölgeye tutunup sıratı geçebilmektir hayat. Melankolik düşünüşlerin düşünsel travmalarıyla koltuk değneği aramak yokluğa ve sokulmak bir içlenişin en öyküsel derinliklerine. O yapışkan devrilişlerin ekseninden damlayan sözlerin kaktüslü damarlarında bir yol bulup sığınmak mutluluğa.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Kanamalı hüzünlerin dolunaylarında özlemin zamansızlık filmi oynuyor perdede
Yazgımızın acılı ütopyasında ruhumda uyaksız şiirler, yokluğun zulüm gönlümde
Kendimizi arıyoruz talan bir coğrafyada, yalan sevmelerden itilmişiz bir köşeye
Hüzzam bir şarkıdır gülüm seni sevmek, sonsuza dek beklemek olsa da sözlerinde

Karlı bir akşama atmıştın adımlarını, yalnızlık peşimizdeki tepe lambası gibi sürüklüyordu anılarımızı ve biz içli bir keman sesinin siluetine tutunarak yürüyorduk seninle aynı yolu. Az gidip, uz gidip, biraz da dere tepe düz gidip ulaştık bir dağ evine ve ittik bir önceki aşklardan kalan anıları bir köşeye. Sızdık karanlığın en mahremine ve uzandık zar zor yaktığımız bir ateşin cızırtılı sessizliğine, sokulduk birbirimizin aşk kokulu nefesine, ısındık bakışlarımızın neyiyle. Bir düş, bir serapmış gördüğümüz, uyandık yaşamın gardiyan sesiyle.

O yangın artığı havanın ardından doludizgin bir sepkenle koşabilmeyi istediğimiz anlardır göğsümüzdeki hüzzam sancıların isyankâr telvesi. Ellerimizle yokladığımız çıplak düşünüşlerimizin ılıman denizlerinde bir tuvale dökeriz yüreğimizin çıplak sözlerini ve bu hayal meyhanesinde bir kavalın yüzyıllık dokunuşlarıyla aşkı çağırırız hüznün kıraç ovalarından.

Anla ki sevgili, o talan ovalarında kendimizi toprağa bıraktığımızda bir musalla nidası duyulur gökten, üşür çiçekler, saklanır böcekler ve tanımsızlığın hazzını içer pınarlar. O ki, her zerresi içimizin kırık coğrafyasına hükmeden, o ki, inancın zerre ikliminde bile bir evrene hükmeden, o bizi düşündüren, o kıl köprülerden geçiren bir devrin sebebi. Kâinattır iliklerimizdeki ruh, coşku ve doyumsuz şölendir bunları bize hissettiren.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin



Özlemli ruhumu yasladım yokluğunda, dalganın sessiz çağıltısına
Kundaklı hüzünlerin sandalıyla geçemedim afyon bakışlı gözlerini
Yüreğimin başkaldırılarına kentler isyan etti, eridi kar dağlarımda
Gül kokulu düşlerin zindanlarında yazdım ben en ölümsüz şiirlerimi


Güneşin dansına kaptırdım seven yüreğimin ritmini, sen türkü dudaklarına gün suları serperken. Bir alevin dili yaladı yüreğimi, aşkın teline özlem çağrıları eklerken. Koyu bir duruştu varlığın, soylu bir bakıştı insanlığın, dumur dudaklarına yağmur inse de. Ayrıştırılmış ayrıntılarla severdin öfkelerini, ben özlemin gölgelerine seni yazarken. Gülüşlerin büyürdü gönlümde, vakitsiz kırıklıklarla susuşlarımıza anlam ararken.

..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Sen, ılıman iklimlerin düş sevdası, göğsümdeki hicaz bekleyişlerin gül destesi
Sen düşünüşlerimin madımak seherlerinde, yorgun umutlarımın kayıp hazinesi
Sen bedevi tutkularımın çöllerinde yangın iklimim, gövdemdeki aşkın poleni
Sen dilimdeki ahraz türküm, unutulmuş ve talan coşkularımın arzulu ruleti

Birbiri peşi sıra koparılan takvim yapraklarının öyküsüdür hayat, kimi bir ateşe can verir, kimi de sularla sevişerek denizlere bir günün öyküsünü serpiştirir. O yüce derinliklerin gizeminde, yaşamın parmak izlerinde hep yapayalnızlığımızın ve hüzün savan düş açılımlarımızın yankısı vardır. Sözler imlasız haykırışlarla usumuzdan yuvarlanır ve asıl yerini unutur, ama hayat değişken bir mevsimdir gülüm, hoyrat ruhumuzu okşayarak er geç karşılığını bulur.

O şarkılarla tırmandığımız mavi gökyüzümüzde her aşk bir filmin karesinde yer bulur kendine, üşür ellerimiz, mevsim polenleri yüreğimizde gezdikçe. Mavi düşe sarılır, düş kendi kaderine, umut yakarılı bir temsil olur seven gönlümüzde ve yağmur tıpırtıları üşüşür özlemli bedenimize. Yakarılar susar, gözlerimizdeki yaşlar kurak ovalara yağar ve gün gelir umutlar mutluluğa yol alır kangren ömrümüzün nasırlı terkisinde.

O yorgun ırmağın kıyısında aşkın romanını da yazarım bir gün, kırık ezgiler damlar avuçlarımdan ve dokunurum mağrur yürekteki yangınlara, söz olurum yaşanmışlıklara, yaşanılacaklara ve sokulurum her zaman adı aşk olan o gizemli tabuların kırık bakışlarına. O kederli bulutlar gövdemi dağladığında, parçalanmış yüreğim söküklerini onardığında, sözcüklerim bir yârin gövdesine tutunduğunda ve kalp titreşimlerim yaralarımı iyileştirip düze aktığında vakit aşk olur, mevsimler yeniden yeşil olur.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

YAŞAM ile Ölümü ayıran tek doğru DÜN ile BUGÜN’dür. İNSAN kendi düşlerinden doğma bir yaratık, varlığını İNKÂR ettikçe yaptığı tek şey bilinmezliğe yolculuktur. Vasıfsız. Mesnetsiz, kimliksiz, yüreksiz, kişiliksiz yaşayan bu insan klonisinde haliyle ERDEM’li, ONUR’lu, KARAKTER’li, KİŞİLİK sahibi insan’LAR DA FAZLASIYLA VAR. Onları bir köşeye alırsanız artanlar da ben ve benim gibileri böyle şair yapar…

iNSAN en çok aşina olduğu ve sığınmaktan büyük keyif aldığı DÜŞLER havarisidir. Kılık değiştirip, farklı mekânlarda, farklı kimliklerle bile olsa, bazen çocukluğuna, kimi gençliğine, bazen yaşanmamışlıklarına döner, o kısacık karelerde büyük İSYAN kulaçları atar ve uyandığında kimi yüzünde beliren KORKU, kimi de o ihtişamlı MUTLULUK belirtileriyle o kareleri asar ömür kitaplığının en görkemli yerlerine…

Benim rüyalarım AŞK’tır çoğu zaman. SEVDA’dır ve SEVGİ’dir genellikle… O MUTLULUK karelerinden hiç eksik olmamışımdır özetle. Yüreğimin alyanslarında gizlenen SEVİNÇ’ler, HÜZÜN’ler ve YAŞANMIŞLIKLAR silsilesinde ne zaman içim daralsa onlara döner, ne zaman çıkmazlarda kalsam o ASİL değerlerle avunur, açlığımı, susuzluğumu, uykusuzluğumu ve çaresizliğimi unuturum.

Aylardır ruhumdaki daralmalara bir MEKAN arıyor olmalıyım ki dün gece bir güzel dolaştım geçmişimin benim için artık anlam arz etmeyen karelerini. NEDEN’leri hep içimde kalmak koşuluyla, sırtımdaki HANÇER acısıyla yıllarımı verdiğim o SALAŞ yerlerde gölgemi aradım, geçmişimi sorguladım ve YANGIN yüreğimin iç ağrılarına neden olanları payladım.

Bütün bunları bana kısacık bir rüya karesi mi yaptı! ‘Aynen öyle’… Bu söz dilime nerden dolandı ise ‘Aynen Rüya’ diyerek sizlere de anlatmak için sabahın köründe açtım pc’mi, atıldım tuşların o heybetli kollarına.

..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Parçalı bir yalnızlık dudağımda, dağılır sevdana yürüdükçe kahrım
Işıkları sönmüş bir oda olur gözlerim, gülüşlerinle söner yangınım
İçsel bir özlemin sessiz çığlığıdır aşk, boşuna sanma haykırışım
Dudağımda ismin, resimlerde gözyaşım, sanadır hep uyanışım

Aşkın açık denizlerine öfkemin sureti düşerdi, seninle günün ışıklarını arkamıza, ayın ışıltılarını da alnımıza aldığımız anlarda. Bir gölgenin içinde gülüşlerini ararken ben, sen aynı gölgenin kırıntılarında düşünüşlerimin anlamlarını ekerdin siyah denizlere. Kokun yayılırdı dudağını özledikçe ruhuma, nefesinin menekşe tarlalarında vakit sevişmelere açardı göğsünü ve biz aynı anın kahramanı, aynı masalın kırgın sayfası, aynı duruşmaların aşktan müebbet sanıkları olurduk ve bu yalan kürede ne kadar doğru bir aşkın savaşçıları olduğumuzu dosta düşmana haykırırdık.
Hep o öfkeli kalabalıkta ararız kayıp günlüklerini aşkın. Gül dalından yaprağını bırakır suya, bülbül ruhundaki o efsunlu yakarıyla acılarını anlatır o mor boyalı dağlara. Kahırlı bir ömrün yasak kentlerinden yakarılarla koşarız aşkın soğuk kollarına. Yangınımız olur an, dalda bu kez bülbül üşür, gül yuvasında aşkın kahkahasıyla gülüşür. Unutulmuş davaların dosyalarında hep kalın bir çizgi vardır anlayacağın yar, bu yüzden sonsuzluk çizgisinde bile eğrilmiş bir ufuk yakarısı vardır.
Ezik avuçlarımıza yerleştirdiğimiz kalem bir gün uzanıp kendimizden çok uzaklara bir dal arar gölgesine, yuvasını yitirmiş bir kuşun çığlıklarına sevinç süremeyiz, ancak o yaşam hazzıyla bakışlarımızla sevgi aşılayabiliriz. Ayaküstü anlatılan bir masal olur kimi hayat, gölgemizi bir deniz feneri, gövdemizi de yârin ayak sesleri ışıklara beler. Uzun bir düş yoludur yani aşk, sığındığımız her yürek hanımız, göğsüne sokulduğumuz her aşk yârimiz olur.
Mevsimlerin Eylül hüznüne tanıktır yaşanılanlar, kabından taşan, toprağa karışan, sonrasında tohum olup sonsuzluğu arşınlayan bir içsel feryadın yakasındaki ölüm gibidir... O öpülesi anlarda, o tanıklığımıza resim olan zamanlarda hiçbir düş fırtınalı bir günü çizemez kâğıtlara. Alınır, sarılır, tadılır ve yine iç sesimizle yürek kantarımızda tartılır.
O engin mavilerin serin rüzgârlarıyla yıkamak isteriz ruhumuzu, göz alıcı bir yaşam gülümser biz dağların koyu gölgesine yasladıkça gövdemizi. Özlem yıkar bir kadın yüreğimin yeşil çayırlarında, vakit aşka çağırırken bedenimi. Her sevişmenin koynundan yeni özlemlerle ayrılır sevenler, ömrümüzün asmalarıyla sonsuz yaşanmışlıkların gövdesine aşk ağar iken. Şarkılar sevdayı anlatır yar, gökyüzümüzün çarşaflarına yağmur damlar iken. Her aşk ruhumuzun sarı ovalarındaki bekleyiş kelepçelerini olmazlığa açar iken.
..

Devamını Oku