Senin düş yağmurlarına ıslanıyorum. Öyle ulaşılmaz oluşun çekiyordu yanına… Bir ses etsem sesim duyulacak, herkes duyacak korkusuyla yaşamak ne zordu. Sen uzak şehirlerin yalnızlığı, sesin sesime değsin diyorum. Özlediğim kokun sinsin benliğime, ellerin dokunsun diyorum günlerime… Seni böyle yaşamak, hem seninle hem sensiz her an gidecekmişsin gibi ne zordur bilemezsin. Bilmiş oldukların, benden sana ulaşanlardır. Buzdağı kimsesizliğimle senin düş yağmurlarına ıslanıyorum. Sensizliğin hesabını yapmadan, senliği içine katmadan… Seninle ve sensiz bir olup yaşayaraktan…
..
Sana beni sev demiyorum. Sevme de... Sen seni sev, yıldız bakışlı gecelerden düş artık sabahlara... Bir türkünün en can alıcı nakaratına yazılı kal, ki sen dudaklarımdan dökülen ol. Seni seslendirdikçe; ezberlerime yerleş ve tutun yalnızlığın pelerinine... Uçup gideriz kimsesiz saatlerin boşluğundan sıyrılıp, başka diyarlara doğan yeni güneşlere...
..
Ne zaman yalnız kalsam gözlerin düşüyor yalnızlığın önüne, bir düş perdesinin aralanışı, sessizliğine isyanım. Sesimin çıkması, kalabalıkların içinde duyulmaması, çok uzağız birbirimizden ve bir o kadar yakınken dokunuşlarımız... Adı olmayan bir filmin içinde oynuyoruz rolümüzü, hiçbir zaman gösterime çıkmayacak oluşuyla...
..
5. Bölüm
Gün ışımaya başlamıştı. Bütün bir geceyi yarım yamalak uyuyarak ve yanında yatan Elvan’ı izleyerek geçirmişti. Şimdi yanındaydı. Uyurken bile yüzü gülüyordu. Bir ara Elvan gözlerini açıp, benimi izliyorsun bile demişti. Hiç konuşmadan dudaklarına bir buse kondurup yeniden uyutmuştu canının yarısını… Yataktan kalkıp bir duş aldıktan sonra, salona geçmişti. Dün geceden kalan masayı toplayıp, çayı demlenmeye bırakmıştı. Yatak odasına gittiğinde Elvan uyanmıştı. Yatakta öylece yatıyordu. Uzanıp yanına günaydın canım dedi. Elvan hiç cevap vermeden, boynuna sarılıp öpücüğünü kondurdu dudaklarına… Duş almalıyım diyerek fırladı gitti yanından. Duştan çıktıktan sonra, demlenen çayı görünce, güzel bir kahvaltı sofrası yapalım dedi Elvan. Çay hazırdı ve kahvaltı sofrası çok güzeldi. Tabakların içine yan yana dizilmiş kahvaltılıklar, renk uyumu muhteşem görünüyordu. Birlikte dün geceden sohbet edip, gülüşerek kahvaltılarını yaptılar. Saat 12.00’ı geçiyordu. Az konuşup, çok bakışıyorlardı. Kelimelerin anlatamadığını, gözleriyle birbirlerine aktarıp anlaşıyorlardı.
—Akşam için neler yapalım diye söze başladığında Elvan sözünü kesti.
Dışarı çıkıp bir şeyler alalım.
—Tamam dedi. Hazırlan çıkalım.
Hazırlanıp çıkmaları çok uzun zaman almamıştı. Kaldıkları pansiyonun kapısını kilitleyip sokağa çıktılar. Etrafı biraz gözlemledikten sonra, ileride gözlerine ilişen market tabelasını fark ettiler. O yöne doğru yürüdüler. Marketten içeriye girdiklerinde Elvan sağa sola bakmaya başlayıp, akşam için nelerin gerekli olduğunu hesaplıyordu.
..