Mızrabını tele değil,
Yüreğime vurursun dost!
Nameleri nakış nakış,
Perdelere örersin dost!
Türküler yüklü Savcı,
Sefil Ali’mizden bir name geldi,
Dili şeker, dudakları baldadır.
O şirin sözleri sinemi deldi,
Güzel Karaoluk gör ne haldadır.
Aldım selamını ozan gardaşım,
Makama güvenir düşersin dostum!
Gözünün önünü göremedin mi?
Derde düştün bulamadın dermanı,
Derdine bir merhem süremedin mi?
Sıfata, makama güven duyulmaz,
Ne âlimler gelip geçti bu handan,
Aldanma dünyanın varına gardaş.
Gün gelir düşersin şöhretten, şandan;
Eser bırak dünden yarına gardaş.
Yoksulları eğit, cahillerden kaç;
Kirli masken ile halkın önüne,
Çıkma ha bozarız, halk ozanıyız.
Halkın arasına nifak tohumu,
Ekme ha bozarız, halk ozanıyız.
Her saniye tüm evreni gezeriz,
Ne hallere düştük bir görün hele,
İnsanı kahreder böylesi acı.
Vicdanını atmış bak hovardaya,
İmam nikâhıyla evlenir bacı.
İmamla şahitler safa durmuşlar.
Devenin eline verdim yuları,
Taktı karıncaya geçti gidiyor.
Yükledi yükünü, vurdu sırtına;
Üstüne bindi de göçtü gidiyor.
Fil bunu görünce kıskandı durdu,
Mızrabını tele değil,
Yüreğime vurursun dost!
Nameleri nakış nakış,
Perdelere örersin dost!
Türküler yüklü savıcı,
Sevgiyle bağlanmak bir gönül işi,
Aşkı yüreğine dök hele dostum!
Bir gönüle girmek kolay değildir,
Sevgi tohumunu ek hele dostum!
Kuşlar gibi daldan dala konarsın,
Coşma deli gönül coşma dur hele,
O nazlı canana mihman olda git!
Sana gönül veren erdi kemale,
Gönülden gönüle gir de öyle git!
Fatma Anamıza benziyor adın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!