Gece Serisi / 1. Bölüm:
Sonsuzluğa Mühürlenen Aşk
İyi akşamlar gönül dostlarım,
Saat tam yirmi iki…
Ölüm ve sonsuzluk üzerine bir şiir
Bir kalp sustu, evrenin nabzı gibi,
Ne çığlık kaldı geriye, ne vedâ sesi.
Ama bir ışık doğdu o an,
Görünmeyen bir kapı aralandı sessizce.
Ruh yürürken, beden susar
Bir nefesin son yankısı,
Evrende bir dalga gibi dağılırken
Ruh yavaşça ayrıldı bedenden,
Ne acı hissetti, ne korku, ne endişe…
Ölüm değil, uyanıştı bu
Bir boşluk zannettiğimiz
Aslında en dolu hâldi varlığın.
Orada kelimeler susar,
Sadece kalbin özü konuşur.
Biter diyenler, bilmez
Aşk bazen bitmemek için susar,
Yok olur gibi yapar da
Küllerinden kendini kusar.
Kalbini verdinse sen yürekle,
Tanrı kalbimizi korusun,
Karanlıklar içinden geçen bu çağda.
Bir damla iyilik, bir kıvılcım sevda
Çorak gönüllere düşmesin asla.
Savaşlar göğü yırtarken yukarıdan,
(Madımak’a Ağıt – V. Şiir)
Temmuz...
Sen neyin habercisisin?
🕊️ Temyiz Dilekçesi
Sayın Kalp Mahkemesi,
Ben, aşkın eski tutuklusu,
Gecelerin tek sanığı,
Bir zamanlar sevmiş, sonra terk edilmiş biri olarak
Bedenin son gecesinde,
Sessiz bir veda başlar usulca,
Nefesler ağırlaşır,
Ve zaman yavaşlar, ince bir hüzünle.
Yanıyordu Madımak!
Duvarlar inliyordu,
İçeride bir çocuğun sesi vardı:
“Anne, neden bizi yakıyorlar?”
Dışarıda ise...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!