boyun eğsem
böyle gürültüyle öper miydim zeytin ağaçlarını
gecenin kırıntılarını ardımda bırakıp
şafağın sökerkenki usulluğunda.
ağzı mütemadiyen açık küçücük bir dünya
insanı olamamanın yağmur serinliği.
üstünü öylece durmayla örttüm meydanların
yapraklara basmayı diledim
taşları avucumda sımsıkı tutmayı
susup kalmayı bir çocuğun karşısında
şaşırmalar üzerine sigara yakmak
saatlerden taşmak üzerine yakmak
pencerelerden ve avlulardan taşmak üzerine
sığamamak hayata
yine de sığmak bir durağın durağanlığında
ve sığdırmak üzerine kalbimi yakmak.
boyun eğsem
genişleyen bakışlar büyütür müydüm
genişleyen ve uzayan caddeler içinde
ölümü kutsal kılan vebalı demeçlere karşı
yırtılır mıydı zaman avuçlarımda
kasıklarının ve koltuklarının düşkünü
ciğeri beş para etmez fukaralığa
birrrr kere meyletmemiş uzuvlarım
kanamaksa kökümden kanadım.
çirkin orospular ve dünyaya yayılan çirkin pazarlıkları
desibeli yüksek ağızlarından yayılıyordu -duydum
beyazlarla renkliler misali ayrılıyorduk
intiharlar gördüm pencere önü saksılarda büyüyen
fosilleşememiş dinazorların ağzı uykuya davet
lanet dedim lanet.
boyun eğsem içimden içinize yollar bulur muydum?
17 Aralık 2017
Sema EnciKayıt Tarihi : 30.12.2024 23:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.