“masalı bir limandan dinledim,
ayağında sallarken yük gemilerini.”
benim bütün özlemim budur.
sevdiğine bir yaprak kadar tutunamamasıdır Adem’in günahı;
kendi çamurdan, kalbi kurumuş toprak
ve bütün tutkularından utanarak
eğildi kumları avuçlarında süzerek
ve dedi ki neden su yoktu Yusuf’un kuyusunda…
insan aynaya bakınca görürmüş mucizeleri
yıldızlı bir kuyunun ağzına benzer
sırmalı camda asılı kalan sureti.
Biliyorum,
geçmişimiz karalanmış bir defter;
silik ve belirsiz suretler
barındırır içinde,
Kırılmış dallar, kurumuş kökler.
korkuyor musun ?
meyveler ağulaştı, güller harlara bıraktı yerini;
bulutlar ağır, rüzgar nazlı ve yavaş yavaş
kanatır bu mevsim yaralı geçmişini.
Korkuyor musun ?
biz uyuyalım sevgilim; toprak üstümüze
usulca örtülsün, biz uyuyalım iki tohum gibi sevgilim.
haşmetiyle kapıyı çalıyor kış,
tamamlanıyor sonun başlangıç olduğu akış.
ve en uzun gece çalıyor kapımızı,
biz uyuyalım sevgilim; toprak üstümüze
salınıp duruyor bir damla bulutunun ucunda
bir köşeye ilişsem ıslanmasam
bende bir düşme korkusu,
ayrıklıklar içinden sıyrılsam
tutunsam,
körün sopasına tutulduğu gibi tutunsam .
İki nehir tuzlu bir ağızda birleşir,
İki gölge zifiri karanlıkta,
İki yol döner kavşakta,
İki demir kaynakla birleşir,
İki ağaç rüzgarla,
iki söz bir ekle.
ben kimin yansımasıyım, suyu köpürmüş kıyılarda
kim bakıyor içime doğru gözleri gayya kuyusu
nihayetinde bir cehennemdir kendini başkalarında keşfetmek
bütün ıssızlıkların arasında durur ben kimim sorusu .
ben kimin yansımasıyım
benim gölgem, sunağından çalınmış bir kurbandır;
ishak ya da ismail; sözcüklerim bileylenmiş bir bıçak.
benim gölgem, ışık dolu dolunaylardan saklanandır.
“anneler günü için “
içine doğru fısılda, ellerini koyduğun o boşlukta
uyuyor, ve kalbi bir karınca yuvası gibi hızlı atıyor;
bir çocuk, ki onun cenneti zifiri karanlık,
ne tuhaf aydınlık bir cehenneme doğmak ,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!