Sür arabacı atını
ardıma dönüp bakmadan
terk etmeliyim bu anılar tapınağını
ardıma dönüp bir baksam
saçlarımı görürüm, simsiyah
Karanlığını dinliyorum gecenin
ve dinlerken birdenbire
kalemimin ucuna düşüyor sevdalar
kalemimin ucuna düşüyor acılar
kalemimin ucuna düşüyor umutlar
kalemimin ucuna düşüyor tutkular
Bir kemanın yorgun ezgilerinde
boşluğa bakarken gözlerim
ve bitti derken sözlüğümdeki kelimeler
ve düşlerken ölümümü üstüne basa basa yalnızlığın
kuşlar bensiz uçuyordu
Akşamdır
bir avuç ay ışığı solar
barutla karışmış tezek kokusunda
kızıl bir akşamüstü ölür düşlerde
teslim olurken kalem ucunda sözcükler
kardeş olur yüzkaralarıyla acılar
Yüreğim gömülüydü
geçen günlerin sıradanlığında
ve geceydi
bir odaya girdim
kalabalıktı
elimi her uzattığımda
Kim bilebilir ki
yarın gün ışığı ne armağanlar getirecek
hangi kuşlar konacak şu asırlık çınarın dallarına
hangi yıldız kayacak gökyüzünden
kaç aşk başlayacak, kaçı bitecek
ne düşler görecek gözlerim bu gece
Bir adam tanımıştım bir yarıgecede
nasıl da titremedeydi sesi
küskündü ve kinliydi seçtiği sözcükler
ama ne yapsa saklayamıyordu
yüreğinin sevgi dolu köşeciklerini
şimdi daha ucuzmuş ceketler
ayakkabı, etek, pantolon daha ucuz
ve damping varmış
insana dair her ihtiyaçta
(yani insanda
bedende
zifiri bencilliğin kahpe oyununda
kınından ayrılan kılıçlar
kanımıza zehir karıştırdılar ya
işte o zaman başlamıştı ayrılık
adımlarken yıllarımızın gömüldüğü sokakları
Vakit geldi
güneş doğacak birazdan
çepeçevre dağlarımın ardından
tam 17 vakit sürdü gece
tam 17 vakit beklendi doğru zaman
karanlıktı yollar, rüzgarlar soğuk
dilekkkkkk bugunlerde aşık oldum ve ismi dilek
daha biçok yönünüz benziyooo
onun vesilesiyle seni de tanımış oldum
çok güzel şiirlerin var
ben de yılllardır şiir yazıyorum ve biçok dergiye yolladım esmer dergisi başta olmak üzere
iii ki seni tanımışım