Sormazlar onlar sevdamızı
ne ellerimizde doğan güneşlere
ne sarı sıcak başak gülüşlerine
ne kır çiçeklerinin türküsüne
sormazlar
Hadi git, git anlat içindeki korkuya
Çocukluğu yitik kadının hikayesini
Küçücük bir yürekken öğrendiğini sevgiyi ve acıyı
Doyamadığına ne ana kucağına ne yar sıcağına
O hep kucak kucak dağıtmak isterken dünyayı
Bir sabah şafak rüzgarlarıyla
yeniden keşfedilebilir insan
bütün seslerine yetişilebilir dünyanın
ve bir destan yazılabilir erkenden
sular gibi berrak
kuşlar gibi özgür
Kışlardayım nicedir, üşüyorum
geceler bölük pörçük, yoruldum
boşluk yakalıyor yalnızca ellerim
sessizlikler dolduruyorum bardağıma
sessizlik içiyorum yudum yudum
yıldızlar da yok
Böyle başladı şiirimin öyküsü
duaların hançerlendiği bir Nisan akşamı
yavaş yavaş bastırırken yıldızlar
sigara izmaritlerinin çığlığını duyduğumda
ve ararken uçsuz bucaksız kaybedişler arasında
bir çocuğun gözlerinde kaybolan parıltıyı
Bana bir isim koy diyorsun
kırılmışlık diyorum
alabildiğine büyük, derin ve geniş
bir kristal küreyken
paramparça olmaksın sen
AT BENİ UZAKLARA
at beni uzaklara
at bulduğun her yolun sonuna
kurşun işlemez benim umutlarıma
kaybolmaz karanlıkta düşlerim
aynalarda kayıt yok
hatırla! ! !
gölgelerin serpildiği ülkede
bebek yüzlü çocuklardık
umut akarken damarlarımızdan
kılıcımızı bileyen öfkemizle tutuşturduk
Bu akşam eskilereydi yolculuk
Seni biriktirdiğim günlere
Buz dağlarının eteklerinde
Gözlerimin hapis
Ellerimin kelepçeli haline
Öte yüzündesin madalyonun
görünen hiçbir yerde değilsin
dağın öte yamacında
denizin öte yakasında
ne dokunmak mümkün sana
ne içmek pınarından bir yudum
dilekkkkkk bugunlerde aşık oldum ve ismi dilek
daha biçok yönünüz benziyooo
onun vesilesiyle seni de tanımış oldum
çok güzel şiirlerin var
ben de yılllardır şiir yazıyorum ve biçok dergiye yolladım esmer dergisi başta olmak üzere
iii ki seni tanımışım