Dil Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
2798

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Dil

Dil, en eski zehirdir, ruhun derinlerine sızan.
Fakat, irfanına, yabancı kalmayasın katiyen.
Dil ki, kelâmın o gücünden habersizce söylenen,
Acizliğe hevesle, lisanın kibrine aldanan,
Öyle ki evrende, geveze, laf cambazı hatibin,
Yalanlarına kanmış nice zihni, ortak etmiştir.
Hoyratlaşan her hece, hem serseri, hem sarhoş ise,
Peş peşe sıralanırsa, yıkılır manada ahenk,
Hâlâ boşboğaz günlerin, irfanı mayası eksik...
*
Anlıyorum seni, sözcükler yetersiz, sanki bir hiç.
Madem çözülecek bu sırlar, o son hesap gününde,
Elbette, müfteriyle, gevezeye süratle eriş!
Hikmetten uzaklaşanın nicesine var, öz ile.
Kolayca, habis fesat, yalan alkışına da kanar,
Tıka basa dolar benlik, kaplardan taşar cehalet,
Terbiyesizleşen lügat, utanç yağdırır zihnime,
Huzursuzum ey ilham, fitne taşıyor fısıltılar.
Ve bugün nasıl arındıracaksın bu kirliliği?
Ne vahim bir çöküştür bu, kalmadı mı sözde şifa?
*
Hâlâ mı bilge görünmek için çabalar bu, münkir?
Lâkin gördüm ki, sırtına cehalet zırhını takmış,
Mevkisinde gıybete araç olan, o kıskanç beden,
Sarktıkça sarkan, paçoz ifadelerle de kaplanmış.
O anlamsız kelâmdan, iğrenirim ey mugalata!
Kifayetsiz konuşanlar, laf bataklığının kuşu!
Nicesi, sağa sola safsatalarıyla dağılan,
Cümleleri, vicdanın kalemiyle yazmışım alna.
*
Perişan ifaden, diyar diyar yaya gezer viran,
Ha, benden uyarması, sükûtu bildim seni, anla;
Arif olman için, tefekkürden tek bir de zerren yok!
*
Alçalma ey insan, sendeki dilin çıplaklığıyla,
Basitleşen cahil, yitip gider ezelden ebede.
Israrla hezeyana kapıldın, hem de izansızca.
Şu ağza terbiye, izan, hikmet mühürlenmiş ise,
Kâmil insanlarda da, bulamadım ki boşboğazlık,
Islah etsin Yaradan seni, vallahi, sözün özü;
Dil, en eski zehirdir, ruhun derinlerine sızan.
*
Fakat bir de, şairin parmaklarında can bulan dil,
Ki her bir harfi, yıldız gibi parlıyor karanlıkta.
Gönül tellerini titreten, bir nağmeye dönüşür,
Ölümsüz sevdayı fısıldar, asırlar ötesinden.
İşte o lisan, panzehirdir, yaraları sağaltan,
Zerreden kürreye uzanan, bir köprüdür aslında,
En büyük hazinedir, sahibini de vezir kılan.
*
Yine de bak, nasıl yozlaştı sokakların ağzında,
Üç beş kelimeye sıkışmış, fakirleşmiş düşünce.
Anlamını yitiren nida, gürültüden ibaret,
Nezaket bir masal olmuş, küfürler ise marifet.
Ekrandan akan laf salatası, zihin bulandırır,
Sloganlara haps olmuş zekâ, hakikati ıskalar,
Dil, ağırlığı altında ezilir, çaresiz, yorgun.
*
Oysa en kudretli konuşma, sessizliğin dilidir,
Gözlerin söylediğini de, hiç bir lügat yazamaz.
Vicdanın mahkemesinde kurulan, o tek bir cümle,
Binlerce hatibin nutkundan, daha keskindir inan.
*
Öyleyse tart her bir heceyi, çıkmadan dudağından,
Kâinatı okuyan âlim ol, sözle değil, özle.
Zira söz uçar gider, lakin bıraktığı iz kalır.
Ya bir dua olur, arşa bile yükselirsin onunla,
Yahut bir beddua olur, batarsın en derine bile.
Unutma, dilin kaderin, kalem de senin elinde;
Kelimeler, cennetin ya da cehennemin yoludur.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 22.9.2025 18:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!