Sıcaklığında kendimi toplarım derken
Birden boşluğa düşüyor yüzün.
Üflesen mevsimin seyri değişecek.
Dokunduğun her yerden
Şarıl şarıl boşalacak mutluluk.
Omuzlarında rengârenk puşileri
Ve kararlı gülüşleriyle çıktılar
Oyun sahamız olan sokaklara.
Sayışmalar, tekerlemeler
Anamızın diliyle yankılandı gür seslerinde.
Ben de girdim oyuna.
Doyamadım.
Göz karanlığı
El yordamı.
Hırçın akıyor zaman
Gecenin gözü dönüyor.
İki ten bir can
Unutursam inkâr etmiş olurum kendimi
Bendimi kurmuş olurum ellerimle
Mezarımı kazıp inkârın utancına
Tekmelemiş olurum iskemleyi.
Niye diyeceksin.
Bir kavağın gövdesinde kalan çiviyi
Beklemeye hazır bir gülüşün
Tebessümü serilmiş
Bakışlarında çakıldım.
Geçmişle geleceğin
Bizlerden hep koparmağa (ç) alıştığı
İnsan dediğin değiştirir yaşadığı çevreyi
Kendine yer açar,
Güzellikler katar sorgusuz.
Saksıya çiçekler dikip duymaya çalıştı kokusunu,
Çöp kokularından ayırarak.
Ve bir oda daha ekledi Allaha sığınarak.
Kaburgalarımı çatlatan titreşimin,
Rasathanene ulaşmayışı
Can kaybını azaltmaz.
Sıtma nöbetlerinde yitirilmiş
Çocuklar yüklü,
Nice küçük tabutlar taşırım damarlarımda.
Ali İsmail Korkmaz
Siz korkarsınız akıp giden düşlerden,
Siz duymazsınız yer demir gök bakırın sınırlarını
Ali İsmail duyar.
Siz devletle örtersiniz kan izlerini,
Siz görmezsiniz yanı başınızdaki cinayeti,
Bir deli çubuğun neler düşer aklına?
Boğazkereden, öküzgözüne
Çiloreşten, narinceye, köhnüye.
Nelere neler sığdırır salkıma
Ve nasıl saklar bir dirhem çekirdekte özünü.
Kendi dipsiz kuyularıma bağırıyorum her gün
Hayatın zorunluluklarından arda kalanları topluyorum
Yakut taşlardan yankılanarak dönüyor sesim.
Kimsesizim.
Ölümün unutulmuş sessizliği bozuluyor
Karınca telaşına karışıyor benliğim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!