Dağ köyleri gibiyim, ıssız ve unutulmuş...
Terkedilmiş ve sessiz; kuş uçmaz, kervan geçmez...
Ölümüne, İlâhi bir sevdaya tutulmuş!
Nereye baksam hissiz; kahreder zaman geçmez.
..
ardına saklandığın büyülü dağ kümeleri
saklayamaz senin umduğun kadar sürmeleri
..
BEKLENEN
durur bir dağ başı
kanımla iç içe
bazen dağ
bazen kan
akar gecenin içinden
ay ışığında
..
kır çiçeği yüreğim
umutlarda açan
ve çirkin elleri kapatan
bir gülüm
şimdilerde sevdalı halimdeyim
kır çiçeğiyim
dağ tepelerinde
..
'Dağ dağa kavuşmaz
İnsan insana kavuşurmuş '
Hayale daldım yine
Geçmişe,
..
Sevdaya düşmeyen yürek dağ olmaz
Yar'a yar olmadan yara sağ olmaz...
..
çık da şöyle uzaklara kendinden
cismine bir bak
uzay boşluğunda bir noktacıksın
söyle nefsim sen kimin
kimin umurundasın? ..
yüce bir dağ olsan ne yazar
biraz uzaklaş da bak
..
dağ yürür
orman yürür
sen yürürdün
mutlu olurduk bir kuytuluk bulduğumuzda
parklar sevişmelerin mekanı
ve yıldızların baştan aşağı dökülmesi ilk öpüşte
hangi oltada balık olma hevesi
..
Yazamıyorum Eren, Sevgili büyük! ..
Dağ gibi, yüreğime yığılı bu yük! ..
Hani bende şu ilim, kalemim çürük!
O, kâinata sığmaz, bense küçücük! ..
..
Dağ dağa kavuşmuyor; güneş,
Her akşam bu vakitlerde,
Kucaklaşıyor dağla...
Her akşam buluşup, yanıyorlar birlikte...
Bu arada tavşan küsmüş dağa,
Dağın haberi yok;
..
Bir dev ordusu kapladı dağları..
Bunlardı karanlığı yiyen yaratıklar! ..
Kudretle, ışıkla dolu kolları,
Bunlar esatir kahramanları..
Çelikten kuleler, kuleden devler..
Her adımda bir dağ, her dağ bir zafer! ..
..
DAĞ
Sen güvendiğim dağ
Ben eteğinde KAR
Erisem karışsam sulara
Bir yanın dağ bir yanın YAR
Bir dağın karıysan erimeye mahkumsun
..
Bazen bazı şeylere sorgu sual olmaz kabullenirsin
Senn dağ gibi yürüyenimdin
Nehir gibi coşkulu serin
Ben sana yürüdüm hep
Tosladım hayata
Sularında boğuldum
..
Önce ayakların vardı. Sabrın yalın fahişeleri ayakların. Seni ilk hissettiğim yer orası. Bir ırmaktan yeni çıkmış gibi ürkektiler. Bir avcı mı gördüler acaba? Yoksa, ak mintanlı bir can alan mı? Nedendi, bilemedim! . Mesela ben, hiç silah taşımadım. Kağıttan gemiler yapardım ırmak boyunca. Hepsinde teninin kokusu, gece ateşleri, danslar ve şangırdayan halhalın…
Hadi tırmanalım. Pençesinde yangınlar taşıyan alaz kartalı izleyelim.
Lanetin akustik prensesi bir hancı edasıyla baldırlarıma dokundu. Etim yarıldı. Kanım titredi. Sen tüyün duyumsamadaki repertuarını ezberlerken; benim, doruklara olan inancım, mağaraya olan imgeleme gücüm arttı. Katsayının temasa paralel olduğunu, iki anahtardan birinin kapalı olsa da akım hızının değişmediğini söyleyen Edison’un, oradan geçmekte olan gemilerimizden birine bunu yazılı olarak verdiğini ve Afrikalı maceraperest delikanlıların kabile şeflerinden bu sırrı öğrenmek için büyüye başvurduklarını anlatıp duran ince mi teli prenses, henüz dizlerine ulaşmıştı ki kıvrılan iki yılan bacaklarımızın, beslenmek için bir güvercini nasıl sindire sindire yuttuklarına tanık oldu. Doğa, onun boynuna bir zincir taktı! ..Anladı! ..
Hadi tırmanalım. Her üç adımında dönüp bir şeyler söyleyen ak sakallı, asalı, ak masallar taşıyan çıplak rahibi izleyelim.
Büyüyen kara parçalarında, bir muştu gibi volkanların patlayacağını, dans ile, ezgi ile söyleyen dudağının sarkan çingenesi, yükselen balık burcundan astı kendini. Sağ elimde onun intiharı kaldı. Parmak uçlarımda yürüdüm sonra. Çok hassas, çok duyarlı olmuşlardı. Hemen sonra arzular, kıvılcımlar toplandı. Yedi canlı kedi adına, üç defa; ’’ cesaret! Cesaret! Cesaret! ’’ diye bağırdılar. Ama korktum.yorgana sarındım. Sen sustun, duaya sarındın.Ben kardeşinin derin ve uzun soluğunu alnımda hissettim. Sen, yağmur yağsın istedin, ıslanmak istedin. Ben, bunu gördüm; bunu bildim. Ve sana bulutlarla geldim.
Hadi tırmanalım. Soluğu keskin, görkemi dingin, zehrini çoğaltmış akrebi izleyelim..
Çizgilerinde mitoloji taşıyan aksak sütunlar, derinleştikçe kendilerine dönüyorlardı. Ve derinlik ıslaktı. Karanlıktı. Kaygandı. İnleyişti. Varoluşun totem olmuş ayiniydi. Parmaklarım, zikrin ve salavatın tespih taneleri gibi, ateşe düştü ve eridi. Öz maddesine bulanan parmaklarım, vaftiz anı boyunca birer birer eridiler. Sonra da ateş büyüdü.
..
Öğrenci
Bu öğrenciye hayranım
Annesi demiş ki, ona:
Okumak okumak gerek
Kolda altın bilezik...
..
Cam ardında akardı dünya
Tepe ardına tepe
Bir dere kovalardı bizi bir süre
Sonra sıkılır da bir ovaya kaçardı
sıcacık koltuğumda
karşıdan gelen arabaları sayarak uyumaya çalışırdım
..
Dağ gibi adam dı derlerdi onun için
Ölecek adam mıydı be!
İki ayda eridi gitti,yenildi kansere
Heybetli,mağrur du ve mütevazi
Gurbetin çilelisi.
Tam rahat edecekti ki,terketti gurbeti
Sılaya dönüverdi.
..
Dağ gibi adam dı derlerdi onun için
Ölecekcek adam mıydı be!
İki ayda eridi gitti,yenildi kansere
Heybetli,mağrur du ve mütevazi
Gurbetin çilelisi.
Tam rahat edecekti ki,terketti gurbeti
Sılaya dönüverdi.
..
uzakların türküsü var dilimde can...seni söyler dilim..seni özler yüreğim..kara toprağa eş olan sevdaların yanına koydum yüreğimi..düştüm kaf dağından öteye...kocaman dalgaları aştım da şu minik ırmak korkuttu beni...yıkıl dedi sanki bana...yıkılmadım...verdiğin güçtü belki de beni ayakta tutan...sonra can, üstüm başım paramparça çıktım da o yangından acımadan kalbim... bir kibrit şulesi acıttı içimi…sevda ne büyük bir dağ ki şahin kanadıyla bile erişemem doruğuna…tam kondum derken kaybolurum sisler bulutunun içinde…ve bir de bakarım ki doruk çok uzakta…ben artık başımı aldım ellerimin arasına.. dedim ki sus yüreğim artık sus…ve giyin bembeyaz giysini…tut gideceğin yolu…bilirim ki sen ordasın…
..
Yaşlı bir adam
Sessizce
Her gün onu kabul eden bankına,
Hayatını mırıldanırdı......(Selda Şensoy)
Bir bir düşünürdü
Yaşanmışlıkları
Gözlerinin gülüşü,
..