Kıyısına varılamayan gecede, dalgalar zincirlenmiş bedenler gibi kıvranıyordu; deniz, her çığlıkta kendi tuzunu kusuyordu.
Uzakta ince çizgiler göğe değil, göğsüme saplanmış bıçaklar halinde, her biri ışık yerine irin akıtıyordu.
Zeminin üstünde sürünen bacaklar vardı; kırık diz kapağından çıkan kemikler toprağı tırnaklıyordu.
Eski bir ismin gölgesi, çürümüş bir dilin içinde hapsolmuştu; adı anıldıkça kurtçuklar çoğalıyordu.
Yönsüz rüzgâr, konuşmadı bugün; toprağın altına gömülmüş cansız elleri, soğuk bir dua gibi öptü.
İnce bir tül, yıldızları örtmeye yetmedi; gökyüzü derisinin altından soyuldu, kanlı ışıklar bağıra bağıra düştü.
Yoklama defterinden tanımadım sizi,
Benim haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Devamını Oku
Benim haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda