Cemil Meriç, 12 Aralık 1916 tarihinde, Reyhanlı, Hatay’da dünyaya geldi. İlk ve orta dereceli öğrenimini Hatay’da tamamlamasının ardından İstanbul’da bulunan Pertevniyal Lisesi’ne kayıt olan Meriç, bu okulu bitirmesinin ardından İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe eğitimi aldı.
Üniversiteyi başarıyla bitiren Meriç, memleketi Hatay’a dönerek bir süre öğretmenlik ve Tercüme Kalemi’nde reislik görevlerinde bulundu. 1940 yılında tekrar okumaya dönerek İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı] bölümünü bitiren Meriç, 1942-1945 yılları arası ...
Yıldızları söndürmüş fırtına
Batan bir gemidesin
Senden ne kalacak yarına
Kıyılardan imdat isteyen,sesin
Sensiz giden trenler,
Ufuklarda kaybolan birer ümit
Nehir gibi akmıyor günler Heraklit Heraklit.
Zaman masal kuşlarına benziyor
Abûs, kocaman, sâkit.
Bugün son sinek de soğuktan öldü
Son gül soldu,son yaprak döküldü
Ay bulutların içine gömüldü
Son ahbap da diyar-ı ahirete göçtü
Bir bu heyhula kaldı buracıkta
Acı, hassasiyetini kabuklaştırıyor insanın.
Ölmek galiba bu.
Ayrılığa alışmış gibiyim.
Tevekkül, teslimiyet.
Ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı...
...Alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı.
Hasretin acı veriyor bana
Bu aşk acısı galiba
Aşkı yokluğunda buluyorum
Sana kavuşmaktan korkuyorum
Yanımda olsan sanki bu aşk bitecek
Ben Araf'tan ileri geçemedim. Geçemem de artık.
Ama sana cennetin haritasını veriyorum.
Unutma ki biraz da seni taşıdığım için dizlerimin dermanı kesildi.
Bu bir şikayet değil, bir ikaz.
Nerelerden geçtik bilemezsin.
Lal Ded okyanusda yüzen bir sandal. Okyanus, aşk. Üryan, yollara düşmüş Lal Ded. Sevgiliye:
"Gök de sensin, yerde sensin!
Hem alansın, hem verensin!
Hem çiçeksin, hem derensin! "
Seni düşünüyorum gecenin sessizliğinde
Bir ateş yanıyor ruhumun derinliklerinde
Hayallerinle besleniyor bu ateş
Ben ölsemde hiç sönmeyecek bu ateş
Bir an kaybolsan hayalimden
Şuh bir bahar sabahı, şuh ama düşman. Gülümseyişleri nispet verir gibi. Şuh bir bahar sabahı. Saadet, mevsimlerin dışında yaşamak. Mevsimler, meçhule giden kuşlar gibi seni uzaktan selamlayıp geçecek.
***
Ankara. O şehirde kirli temiz hiçbir hatıram yoktu. O bembeyaz sayfaya hayatımızın en güzel şiirini yazdık. Ankara yoktu benim için. O hayal ülkesini halkeden sendin. Yuvama gurbete gider gibi döndüm. İstanbul’a ilk gelişimi hatırlıyorum. Fetih ümitleri ile dolu idim. Bir gazaya koşuyordum: dudaklarımda meçhulün yani senin susuzluğun. Aynı yollardan sekiz gün ara ile geçmiştik 41’de. Ve tren bizi hayata götürüyordu. Kader hain bir rejisör, seni 41’de tanıyabilirdim, 42’de tanımalıydım.
Seni sen olduğun için seviyorum, acı çektiğin için seviyorum, küçük olduğun için seviyorum… Sana yetmemekten korkuyorum, sana çok gelmekten korkuyorum… Yaşamadığın bütün yılları beraber yaşamak istiyorum. Önce baban olmak istiyorum, beşiğine ümitle eğilmek ve dudaklarının bir tomurcuk gibi açılmasını seyretmek… Kucağıma almak istiyorum seni, sonra ilk sözlerini ruhuma sindirmek istiyorum, sonra kelimeleri öğretmek, okumayı öğretmek… Çocuk olamadım hayatımda ihtiyar doğdum, onun için oyun kardeşliği edemezdim sana ama hikayeler anlatırdım, ekmeğimi bölüşürdüm.
Sevgili Şair, Düşünür ve Yazar Dostlarım.Hepimizin bir hayat hikayesi var. Bunu hiç kimse inkar edemez. Öyle değil mi?
Aşk gönül, anlayış akıl işididir.
Ben bu yaşıma kadar, hiç hastaneden kurtulmadım ki, şiir yazayım. Ben ortaokula gittiğim yıllarda sadece arkadaşl ...
Arkadaşlar; Bazen öyle safdirik şeyler oluyor ki, adam şair yada yazar olmuş. Benim düşünceme erişmesi en az on yıl alır. Adam büyümüş ama, hiç bir adama da benzemiyor.
ADAMIN KİM OLDUĞU BELİRSİZ
Biraz büyütmemiz lazım.
Herkes öyle durup, durduk yerde şair yazar olunmuyor. Nasıl ki ...