On sekiz Mart’tan bir hafta önceydi. Geziye katılmak isteyen lise öğrencileriyle bir otobüsü doldurmuştuk. Otobüs saat on bir gibi okulun önünden hareket etti. Az sonra uykuya dalan öğrenciler, uyandıklarında kendilerini Çanakkale de buldular. Otobüs onları Ankara’dan Çanakkale’ye götüren sihirli bir kutuydu sanki.
Arabalı vapurla Çanakkale boğazının karşısına geçtik. Otobüsü bir yere park ettikten sonra daha önceden ayarladığımız bir lokanta da kahvaltı yaptık. O civarda türbesi olan bir iki evliyayı ziyaretten sonra bize savaşın cereyan ettiği Gelibolu yarım adasını gezdirecek olan rehberimizle buluştuk. Rehberimiz de Çanakkaleliydi ve oraları çok iyi biliyordu.
Önce çadır hastanelerinden başlayalım dedi. Otobüse doluşup çadır hastanelerinin olduğu yere gittik. Rehberimiz yıllar önce orada olan olayları anlatıyor ve bu adam işte burada yatıyor diye bize oradaki toprakları gösteriyordu. O anlatırken bizde maziye gidiyorduk ve tüylerimiz diken diken oluyordu.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta