On yaşından sonra çocukluğumu büyütmedim.
O yaşa kadar olan masumiyeti, korku destekli travma ile kirlenmemiş bilinçaltını temiz bir şekilde koruyabilmek için ayrı bir özen göstererek büyükler gibi roller içinde o çocuk tinini bugüne kadar taşımak için gayret gösterdim.
On yaşında bir çocuğa kendi askeri yaklaşma vururum 12 Eylül 1980 askeri faşist darbede dedi ve bugün sadece rakamlar ile yaşım elli beş oldu.
O gün durdurdu büyümeyi yaşam.
12 Eylül 1980 on yaşındayım,
12 Eylül 2012 on yaşındayım,
12 Eylül 2025 on yaşındayım.
O gün dedim ki bu silahın arkasında kim veya kimler varsa bulacağım ve bunun hesabını soracağım. Onların siyaseti ve sermaye ortaklığı bir küresel bağlantılı kanlı soyguncuları olduğunu buldum. Belgeli suçüstü ettim. Kitap ile muhtıra verdim ve Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetini bugün yerine getiriyor. Yarım kalan etik ahlak devrimini uyanış ile tamamlıyoruz.
Kanlı soyguncu zihniyet sivil darbe yoluyla özelleştirme talanını yaparken karanlık sicilini tuttum, Türk ulusunun hakkını çalan çan sermayesini suç üstü yakaladım, kitap yazarak muhtıra verdim ve bu hakkın geri alınması gerektiği ihbar ettim. On yıl oldu. Beşeri adaletin konusu olmadı.
Hak tufan adalet geldi ve kozmik devrim bu zulmü tamamen yeryüzünden siliyor.
12 Eylül 2012 tarihinde aynı yer aynı hedefi bir daha vurmaya kalktı.
Büyümüş rolüm gözlerini korkutuyordu.
Bunlar yaşanırken çocuklarım ile birlikte büyümeyi de göze alamadım.
Bu çağın çocukları bizim yaşadığımız travmanın yüz katı daha büyük bir meşakkat ile doğar doğmaz büyük muamelesi gördükleri için onlar çocukluğun ne olduğunu hiç anlamadan benden büyük insanlara dönüştüler.
İnsanın çocukluğu yoksa yaşama hiç başlamamış gibi bir hissiyat besliyor kendi kendini ister istemez.
Çocukluğunun bir kısmını dondurmuş bir kuşak ile hiç çocukluğu olmayan bir kuşak yana yana anı sorunu yaşıyordu.
Yaşamımız birlikte soyuluyor soyguna itiraz ettikçe dışlanmak umrumda olmadan direnişe dönüştüm tek başıma.
Ne zaman bizim çocukluk yıllarında desem çocuklar bizim böyle bir geçmişimiz yok demek istiyordu bakışları.
Biz yaşama büyütülmüş bir şekilde doğduk dediklerinde yüreğim burkulur konuyu bir daha açmama sözünü kendime verdiğim halde yaşam ve bilinçaltı işbirliği ile döner dolaşır yine çocukluğuma demir atar o güzelliği, sadeliği, temizliği, uyumu bozmadan dünyadan büyümeden geçiyormuş gibi davranış biçimleri geliştiriyordum.
Etrafım umursamaz insan doluydu. Onursuz bir şekilde yaşamak zevk veriyordu onlara.
Edebiyat ve kelimeler söz konusu olduğunda normal yaşıma dönüyor boyut farkı bir geçişi alışkanlığa dönüştürmüştüm.
Farklı zamanlarda yaşını bilmediğim isimlerinden çok kişilikleri ile ilgilendiğim kişilerin bilinçaltı ile yazdıkları aracılığıyla konuşuyordum.
En çok Tolstoy, Dostoyevsky, Mustafa Kemal Atatürk, Engin Geçtan, Victor Hugo vb geçmiş kişiliklerin bilinçaltını okuyarak onları anlayarak bugüne bir birikim ile dönüyordum.
Çoğu insana bunlar ağır ve ilginç gelebilir.
Kendi seçimim değildi. Yaşamın seçimi ise piyango gibi bana vurmuştu.
Kimseye kabul ettirmek gibi bir derdim hiç olmadı.
Kolektif bilinçlerin böyle ortaya çıktığını bilmem bana yetiyor.
Bu kolektif bilincin bir parçası olduğundan bihaber yaşayan bir insana harcayacak kadar zamanın yok.
Herkese tanınmış bir süre var ve bu süre sorumluluk sahibini ilgilendirir.
Ötekilerin konfor ve zaman alanına girmemek gibi bir saygıyı yaşam çok erken öğretti.
Bu çağın yeni bir açmazı bir konuda ağzını açıyorsun yapay zeka herkesin ağzını aynı anda aynı konu için birden açıyor. Yapay zeka sonrası bilinçaltı tüm renklerini kaybetti.
Gerçek yaşama tam cazibesi ile hayranım. Gerçek yaşamda taşlar, kediler, ağaçlar, bulabilirsem temiz akan dereler, dağlar ile konuşmak çok daha iyi geliyor.
Anadolu da altı oyulan bütün dağlar çöktü!
İnsanlar bir arada yaşama bilincini yıpratmışlar. Birbirlerine rahat vermiyorlar. İlgisiz konularda birbirleri ile ilgilenir oldular. İlgilendiren hiçbir konu hiçbir insanı ilgilendirmiyor gibi bir inanış yaygın. Çoğunluk böyle yaşıyor.
Hakikat her zaman çoğunluğa ters gelir. Hakikate insanlar iş işten geçtikten sonra sarılması gerektiği çok geç kaldıktan sonra fark ediyor. Bağnaz inançların ele geçirdiği insanlar yüzünden kolektif bilinçaltı notları tutuyorum.
Her yüzyılda farklı bir baskıya maruz kalmış toplumun kolektif bilinçaltı bir dip dalga gibi bir kişinin yaydığı titreşim enerji ile açığa çıkar. Edebiyat o kişiliğin kendisi gibi aracın bir aracıdır.
Yaşamda tek farkım örgütlü bir kötülük çabası içinde değilim. Yaşamdan hiçbir şahsi çıkar beklentim yok ve kimseyle bir pazarlık içinde değilim.
Bu en güçlü tarafım. Kendime en çok bu konuda güveniyorum.
Psikoloji biliminin işini bir hayli zorlaştırdığımın farkındayım. Kendilerini freud zulmünden kurtaracak bir çağ değişimi bu çağ. Bilimin bilinçaltı geçmişi çok sakat ve bilim adına kimse kuram dışına belgeli piyasa mesleği edinmiş olduğu için farklı bir varlık düşünce bilinci ortaya koymak konusunda çok çekingen bir korkaklık içinde. Cılız çabalar çok yetersiz geliyor.
On yıldır bu konuda hakikat adına kısmı bilgi enformasyonu sunman konusunda önce insanlar bakalım bunun arkasından kim çıkacak ne tür bir maddi plan var vb düşüncelere kapıldılar.
Böyle düşünen herkes tuzağa düşerek büyük bir zaman kaybı yaşayatakları dünyam ve ulusum adına üzüyordu biraz.
Kendisiyle yüzleşmeyi sevmeyen bir insanın her zaman doğru, dürüst ve hakikat ehli biri olması gerekir. Yüzleşmek gibi bir kaygısı olmayan genelin gayri hakikat konusunda cesur olmaları kendilerine karşı bu tür bir mecburiyet ve mahcubiyet zorunluluğu hissetmemiş olmalarıdır. Kime ne yalan söyledim konusu dert değil yalanına yalan uydurmak meslek ötesi bir beceri kazandı bu çağda.
Bugün yaşananlar çocukluk meseleleri olarak anlatılmış gibi içinde olmak aynı hissi vermiyor. Ninem anlatırdı mesel işte ne kadar doğru der geçer bir sonraki mesel içinde bulurduk kendimizi. Çocuklukta gerçek gibi ciddi anlatılan bir mesel, günümüzde uydurulmuş bir masaldan daha kalıcı etkilere sahipti.
}{ Geçmişin korkuya dayalı genetik mirasının kendi suçum olmadığını çok küçük yaşlarda anladım. Bu kötü mirası içimde ki çocuğu hiç terk etmeden başkalarının bakışında yaşça büyüdükçe farkındalık ile iyileşme sürecini sevgi enerjisini titreşim ile yayarak sevgiyi genetik bir mirasa dönüştürebileceğime inanıyordum. Bugün bunu deneyerek başarıya ulaşmış olduğumu hem hissediyor hem de uyanışın toplumda yansımalarını gözlemliyorum. }{
Ana ve babası Anadolu'nun toprağı kayaların çocukları Atatürk'ün yarım kalan devrimini tamamlıyorlar.
▪️Önder Karaçay ▪️
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 12.9.2025 10:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
▪️♾️▪️▪️TÜRK ▪️▪️♾️▪️
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!