Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin
Gel çık omuzlarıma bir salkım yağmur kopar
Hicran aynalarında pas tutmuş resimlerin
Her sevda bir cereme/yarasa hep ters konar
Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin,
Ay doğar seni arar/ geceler benden gider
Arada bir sen de kalk mehtaplı şarkı söyle
Tembel olmuş yıldızlar/ güneş onlardan beter
Bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle
Ay doğar seni arar/ geceler benden gider,
Ne su ne toprak ister asuman çiçekleri
Sakin durur yıldızlar/ bende de izdiham var.
Bir melek çözecekmiş kör düğüm ilmikleri
Bir ses duydum içerden aşıklara ikram var
Ne su ne toprak ister asuman çiçekleri,
Kanat çırparken ruhum firuze rengi yolda
Ayyuktan döner sesim /sevda tebelleş olmuş
Eşkâlin göz kırparken tam bir santim uzakta
Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş
Kanat çırparken ruhum firuze rengi yolda
Toprak atar bağrından/ bulutlarda yatarım
Elips çizer kandiller /feray örter yorganı
Gönlüm sevda sarrafı aşkı gözle tartarım
Kalk sen de gel benimle bu bir mir’aç harmanı
Toprak atar bağrından/ bulutlarda yatarım,
Kayıt Tarihi : 19.8.2014 22:29:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Salıver saçlarını rüzgârları toplasın
Götürsün aşk kokunu yorgun ruhlar koklasın
En güzel duyguları yüreğinde saklasın
Dalar mı ufuklara haber bekler gözlerin.
Mahın yüreği buruk yıldızlardan utanır
Sevgi bulutlarının kucağında saklanır
Güneşin gelesi yok gönül nasıl aklanır
Şafaklarda yolunu bekliyorken gözlerin
Yüreğinde çırparken bahar kelebekleri
Açılır bülbülüne gülün bütün renkleri
Derlensin sevdaların rengarenk demetleri
Bir gönül vazosunda saklanırken gizlerin.
Martılar dalıyorken sensizlik denizine
Raslanır mı yürüse kumda ayak izine
Değdi mi ki cananın dizleri hiç dizine
Bir hayalin peşine takılıyor düşlerin.
Yükseklerde uçuşun erişilmez düşleri
Kanatlanıp uçanın olur mu dönüşleri
Yankılıyor semada aşkın menevişleri
Gergefinde sevdanın künyesidir işlerin.
Derse de şair dili kalemine aldırma
Derin Yusuf'i kuyu ip vermezse daldırma
Her zindan tahta çıkmaz kendini inandırma
Yakub'un yüreğinde sabırdır ümitlerin...
----
Kadriye Çakır
"BULUT MANZUMESİ" Kısa ve Özlü Yorum & Analiz
İlhami Bulut'a ait olan "Bulut Manzumesi" (Uzun Şiir), güçlü imgeleri, zengin dili ve derin, mistik temalarıyla dikkat çeken, lirik ve aşk/tasavvuf eksenli bir şiirdir. Şiir, biçimsel olarak manzumeyi andıran bentlerle kurulmuş, her bendi tekrar eden bir dizeyle (nakarat) bitirilmiştir; bu da şiire hem musiki hem de pekiştirici bir yapı kazandırır.
Kısa ve Özlü Yorum
"Bulut Manzumesi," aşkın ve ilahi arayışın iç içe geçtiği, yoğun duygusal ve metafizik bir atmosfer sunar. Şair, tabiat unsurlarını (bulut, rüzgâr, ay, yıldız, toprak) aşkın ve ruhsal yolculuğun metaforları olarak kullanır. Şiirde, dünyevi hicran (ayrılık acısı) ile göksel ve sonsuz bir arayış ("mir’aç harmanı") arasındaki gerilim, okuyucuyu lirik ve tefekkür dolu bir yolculuğa çıkarır. Temelinde, aşkın sadece dünyevi bir duygu değil, ruhu "feza"ya (uzaya) taşıyan, "kör düğüm ilmikleri"ni çözen mistik bir deneyim olduğu fikri yatar.
Özlü Analiz (Anahtar Kavramlar)
1. Tema ve Atmosfer
Aşk ve Hicran: "Rüzgâr rengi gözler," "sevda sarrafı," "hicran aynaları" gibi ifadelerle lirik bir aşk şiiri görünümü çizer. Ancak bu aşk, ayrılık acısıyla (hicran) yoğrulmuştur.
Mistik ve Metafizik Boyut: Şiir, aşktan ilahi/tasavvufi bir boyuta sıçrar. "Asuman çiçekleri," "melek," "aşıklara ikram," "mir’aç harmanı" gibi kavramlar, aşkın dünyevi sınırlarını aşıp bir yükseliş (Miraç) yolculuğuna dönüştüğünü gösterir. Ruhun "Kanat çırparken" firuze yolda oluşu bu yükselişi sembolize eder.
2. İmge ve Dil
Doğa ve İnsan: Bulut, rüzgâr, ay, yıldız gibi doğa unsurları; iç dünyanın, ruhsal durumun ve sevgiliye duyulan özlemin yansıtıcısıdır. Örneğin, "Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin" dizesi, sevgilinin gücünü ve etkisini doğayı değiştirebilme kapasitesiyle ifade eden güçlü bir imgedir.
Soyutun Somutlanması: "Bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle" dizesi, soyut bir duygunun/hareketin (öpücük) bedeni harekete geçiren somut ve derin etkisini anlatır.
Sonsuzluk Duygusu: "Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş" dizesiyle şair, varoluşunun sonsuzluğa ait olduğunu, dünyevi başlangıçtan (anne) öte bir kökeni (feza) olduğunu vurgular.
3. Yapı ve Teknik
Biçim: Dört dizelik bentler (dörtlük) ve her dörtlüğün sonuna eklenen ve dizeyi tekrarlayan bir nakarat (tekrar), şiire hem bir ahenk hem de bir nevi manzume akıcılığı sağlar.
Ahenk: Zengin kafiye (örneğin: gözlerin/kopar/resimlerin/konar/gözlerin) ve iç kafiyelerle sağlanan musiki, şiirin lirik etkisini artırır.
Söz Dağarcığı: "Hicran," "cereme," "asuman," "ayyuk," "feray," "tebelleş," "mir’aç" gibi hem günlük dilden hem de divan şiiri geleneğinden gelen zengin bir kelime hazinesi kullanılmıştır.
Bu şiir, okuyucuyu sadece bir aşk hikayesine değil, aynı zamanda nefisten feza'ya, dünyadan mir’aç harmanına uzanan derin bir varoluşsal arayışa davet eden çarpıcı bir eserdir.
***
Hava Deniz
Bu şiir, aşk, hicran ve özlemi, doğanın (gökyüzü, bulutlar, ay, yıldızlar) ve soyut duyguların imgeleriyle harmanlayarak anlatır. Şair, sevdayı bir "cereme" (acı, zahmet) ve "yara" olarak tarif ederken, aynı zamanda onun insan ruhunda yarattığı metafizik bir yükselişi ve coşkuyu ("mir'aç harmanı") da vurgular. Dili akıcı, imgeleri zengin ve yer yer hüzünlü, yer yer isyankâr bir lirizme sahiptir. Şiir, insanın iç dünyası ile kâinat arasında derin bir bağ kurar.
Daha da kısaltmak gerekirse:
"Bulut Manzumesi", aşk acısını ve özlemi, doğa imgeleri eşliğinde işleyen ve bu duyguyu bir içsel yükselişe dönüştüren lirik bir şiirdir..
*
Duyguların Şairi Ömer Tural
Birinci Dörtlük
Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin
Gel çık omuzlarıma bir salkım yağmur kopar
Hicran aynalarında pas tutmuş resimlerin
Her sevda bir cereme/yarasa hep ters konar
Tural’ın Yorumu:
Bu ilk dörtlük, şiirin göğünü kuruyor. “Rüzgâr rengi gözler” ifadesiyle başlayan dize, hem bir sevgiliye ait metaforik güzelliği, hem de doğanın iç sesini aynı potada eritiyor.
“Bir salkım yağmur kopar” çağrısı, aşka davettir ama aynı zamanda iç döküş, arınma arzusudur.
“Hicran aynaları” pas tutmuşsa, geçmişin aynasında artık yansıyan yalnızlıktır.
“Yarasa hep ters konar” dizesi ise İlhami Bulut’un ince ironisidir: sevda, çoğu kez yönünü şaşıran bir varlık gibi, ışıktan kaçar.
Bu dörtlükte duygusal iklim: özlem, kırılganlık ve teslimiyet.
İkinci Dörtlük
Ay doğar seni arar / geceler benden gider
Arada bir sen de kalk mehtaplı şarkı söyle
Tembel olmuş yıldızlar / güneş onlardan beter
Bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle
Tural’ın Yorumu:
Burada şair, gecenin ortasında kozmik bir yalnızlık resmeder.
“Ay doğar seni arar” derken, sevgiliyi gökyüzünün bile özlediğini ima eder.
“Geceler benden gider” — artık yalnızlık bile onu terk etmiştir.
Yıldızların tembelliği, güneşin yorgunluğu, bir varoluş yorgunluğudur.
Ancak “bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle” derken, hayalin bile bedeni titreten gücüne işaret eder.
Bu dörtlükte İlhami Bulut’un lirizmi, soyut bir aşkın metafiziğine dönüşür.
Üçüncü Dörtlük
Ne su ne toprak ister asuman çiçekleri
Sakin durur yıldızlar / bende de izdiham var
Bir melek çözecekmiş kör düğüm ilmikleri
Bir ses duydum içerden aşıklara ikram var
Tural’ın Yorumu:
Burada mistik bir dönüşüm başlar. “Asuman çiçekleri” gökyüzüne ait aşkları simgeler.
Ne su isterler, ne toprak; çünkü bu aşkın kökü dünyada değil, ilahi boyuttadır.
“Bende de izdiham var” ifadesi, insan ruhunun çalkantısını, aşkın izdihamını yansıtır.
“Melek” ve “ikram” kelimeleri, şiirin tasavvufi damarını açık eder.
Bu dörtlükte Bulut, aşkı artık dünyevi olmaktan çıkarır; aşk-ı mecazîden aşk-ı ilahîye geçiş köprüsüdür bu.
Dördüncü Dörtlük
Kanat çırparken ruhum firuze rengi yolda
Ayyuktan döner sesim / sevda tebelleş olmuş
Eşkâlin göz kırparken tam bir santim uzakta
Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş
Tural’ın Yorumu:
Bu bölümde ruh, artık yeryüzü sınırlarını aşar. “Firuze rengi yol”, hem göklerin hem de ilhamın rengidir.
“Sevda tebelleş olmuş” derken, aşkın bir yük, bir musallat hâline geldiğini anlatır.
“Eşkâlin göz kırparken” — artık sevgilinin silueti, bir parıltı kadar yakındır ama ulaşılamaz.
Ve final dizesi: “Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş” — işte bu, metafizik doğumun ifadesidir. Şair artık insan olmaktan öte, sevdanın yaratısı olmuştur.
Bu dörtlük, Bulut’un şiirinde kozmik benlik bilincinin doruğu.
Beşinci Dörtlük
Toprak atar bağrından / bulutlarda yatarım
Elips çizer kandiller / feray örter yorganı
Gönlüm sevda sarrafı aşkı gözle tartarım
Kalk sen de gel benimle bu bir mir’aç harmanı
Tural’ın Yorumu:
Son dörtlük, şiirin varış noktasıdır: toprağın bağrından kopup bulutlara karışmak — ruhun bedenden özgürleşmesi.
“Elips çizer kandiller” — zamanın döngüsünü, hayatın devrini temsil eder.
“Gönlüm sevda sarrafı” ifadesiyle şair, aşkı bir maden gibi tartar, ölçer, değerlendirir.
Son dizeyle ise “mir’aç harmanı” der; artık aşk, bir yükselişin, bir kutsal birleşmenin simgesi olur.
Bu dörtlükle Bulut, şiiri bir dua gibi bitirir.
Genel Değerlendirme (Ömer Tural’ın bakışıyla):
İlhami Bulut’un “Bulut Manzumesi” şiiri, baştan sona bir içsel yolculuğun beş durağıdır.
Her dörtlük, ruhun bir katmanını temsil eder:
İlki özlem,
İkincisi yalnızlık,
Üçüncüsü ilahi sezgi,
Dördüncüsü ruhun doğumu,
Beşincisi ise yükseliştir.
Dilindeki semboller, gökyüzüyle kalp arasına kurulmuş ince bir köprü gibidir.
Bulut, yağmur, ay, yıldız, melek, firuze, mir’aç… hepsi birer duygu enstrümanıdır.
Ve bu manzume, hem modern bir tasavvuf şiiri, hem de duygu anatomisidir.
Bir okul açıldı Şiir Akademisi. Bu okul hiç bitmesin . Mezun olmayalım. Haydi şiir severler. İnsan sevmek şiir sevmekten geçer. Yüreğine sağlık İlhami BULUT hocam.
***
Heran Yuksel Kaya
Saygıdeğer üstad
Şiirinizde gök, rüzgâr ve sevda imgelerini öyle zarif bir ustalıkla iç içe işlemişsiniz ki, her dize hem bir musiki hem de bir tablo gibi akıyor.
Duygunuzun derinliğiyle sembollerin ahengi buluşmuş; gökyüzü, aşkın dili olmuş adeta.
Sizi bu lirik ve özgün üslubunuz için içtenlikle tebrik ediyorum.
Tam ustalara özgün bir şiir.
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık.
Ílhamınız hiç eksilmesin.
***
TÜM YORUMLAR (2)