Birdenbire düşerken narlar

boşalmış kumsallara vedaymış bizimkisi en sonunda
ayak izlerimizin gömüldüğü ter kokan şeride

soyunduğumuz her kıyametin ışığını tenimize çeken
bambaşka keyfin uluorta açlığıymış herhalde

ayrı bir hazzı iliklere kazımakmış olsa olsa
cennet ve cehennemin tadına birlikte ererek

hangi gündemle hangi hevesin aşermesidir şimdi
susulmuştur uzun vadeli meraklar içinde

şimdi’ye aşırılan hevesin sığlaşması
veya tenin dalgalarla doyumsuz tonda öpüşmesi
hep başka an’lara

yaz eylüle evrilse de kumsal bakir bozkırdan farksızdır
hisset öyleyse orada sere serpe eski sevişmeler gibi destursuz

köpüklere izin ver alnında volkan maviliklerde kudur
firar etmiş bir sürü açlık gömülen ayak izlerinin devrettiği

yüz
nefes nefese

körpe saatlerde
haylaz taneciklerin üşengeçliğiyle

nerden bilinir ki karşılığı olmaksızın sokuluşlardan
eşiksiz zeminlerin içli dışlı mekanlarında eni konu kıyamet

yaz,erken gider savrulmuş ceviz dallarından sıyrılarak
kimin kapısına dayandığını bilmeden