Bir Şey Her Şeydir Her Şey Bir Şey Şiiri ...

Oktay Rifat
10 Haziran 1914 - 18 Nisan 1988
61

ŞİİR


98

TAKİPÇİ

1

Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,
her dudak yalnızlığımızın peşinde,
batık gemileri dirilen güneşleriyle
göksel balıklarına karşıcı gelebilir mahalle.

Tamamını Oku
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 04.09.2012 - 12:26

    Özür ve düzeltme;

    Şiirimde; 'Bundan muaf tek varlık; bildiğimiz körşeytan' mısrasını, 'Bundan muaf varlıklar; melek ve de körşeytan' olarak düzeltiyorum.

    Herkese hayırlı çalışmalar.

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 04.09.2012 - 12:16

    Bir Şeyden Her Şey, Her Şeyden Bir Şey

    O,dur ancak bir şeyden, her şeyi yapan Halık
    Çünkü o,dur alemde her şeye kadir malik

    Bir türaptan cinsleri odur ancak yaratan
    Bundan muaf bir varlık; bildiğimiz körşeytan

    Hayvan nebat ve insan; herhepsi de tek şeyden
    İnanmazsan de hele; yaratıldın sen neyden?

    Hakir görme toprağı, zira senin mayan o!
    Seni insan saydırıp, baş üstüne koyan o

    Kadir Mevla'm Ademi, bir balçıktan varetti
    Sonra onu şaire, sadakatli yar etti

    O olmasa açlıktan, hayvan insan ölür dü
    O olmasa cihanda, cümle helak olur du

    Bizler için o tek şey, her şeylere bedeldir
    Hayat için şu türap, en kıymetli özeldir

    Ondan olduk şüphesiz, dönüş yine onadır
    Tüm beşerin seyir'i, şu bilinen sonadır

    Her tür mahluk sonunda, geldiğine dönecek
    Bin tür bir şey olacak, fena bulup ölecek

    Ruhlar baki aleme, kanat açıp uçacak
    İnsanoğlu mutlaka, ahiret'e göçecek

    Zerreleşen bedenler, ihya olur bir sur'la
    Ehl-i cennet kalkacak, pür neşe ve sürurla

    Ehl-i nar'ın arzusu; türap kalmak ebeden
    Çünkü yanmak istemez, ceza için şu beden

    Lakin karar kesindir, mutlak hesap olacak!
    Herkes neye layıksa, karşılığın alacak!

    Sonsuz hamd ve şükürler, adil olan Rabbime
    Beni Mü'min yaratıp, müdrik kılmış haddime

    Çok kusurum olsa da; rahmetini umarım
    Ümit denen şu nimet, bu alemde tek karım

    Beni mahçup eyleme, o alemde ey Kerim!
    Evvel ahir ben sana, bu kelamı söylerim.


    Abdullah Toroslu(Cihat Şahin)
    04.09.2012-İzmir



    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 04.09.2012 - 12:07

    Yarab koru bizi boş konuşmaktan
    Koru bizi koru boşa koşmaktan
    Hıfseyle ne olur boşa çoşmaktan
    Bırakma nefisle başbaşa bizi.

    Çok hoş bu dünyanın suyu deresi
    Soluyoruz bizler bizler veresi
    Yaşamak güzel de sonu neresi?
    Bırakma O pisle başbaşa bizi.

    04eyll2012

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 04.09.2012 - 11:32

    Yine Ölüme Dair

    Zevcem,
    ruhu revanım
    Hatice Pîrâyende,
    ölümü düşünüyorum,
    demek ki arteryo skleroz
    başlıyor bende...
    Bir gün
    kar yağarken,
    yahut
    bir gece,
    yahut
    bir öğle sıcağında,
    hangimiz ilkönce,
    nasıl
    ve nerde öleceğiz?
    Nasıl
    ve ne olacak
    ölenin son duyduğu ses,
    son gördüğü renk,
    kalanın ilk hareketi
    ilk sözü
    ilk yediği yemek?
    Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz.
    Haber
    çığlıklarla gelecek,
    yahut da ima edecekler,
    ve kalanı yalnız bırakıp
    gidecekler...
    Ve kalan
    karışacak kalabalığa.

    Yani efendim, hayat...
    Ve bütün bu ihtimâlât
    1900 kaç senesinin
    kaçıncı ayı
    kaçıncı günü
    kaçıncı saatinde?

    Zevcem,
    ruhu revanım
    Hatice Pîrâyende,
    ölümü düşünüyorum,
    geçen ömrümüzü düşünüyorum.
    Kederli
    rahat
    ve hodbinim.
    Hangimiz ilkönce
    nasıl
    ve nerde ölürsek ölelim,
    seninle biz
    birbirimizi
    ve insanların en büyük dâvasını sevebildik
    - dövüştük onun uğruna -,
    «yaşadık»
    diyebiliriz.

    Eklenme Tarihi: 14.08.1999

    Nazım Hikmet Ran

    Bunlar herkes düşünür lakin herkes böyle şiir gibi kağıda döktüremez.Anlaşılır,sade,herkesin kendisini bulduğu bir şiir,oysa Nazım la çok zır fikirlerimiz.Vesselam.

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 04.09.2012 - 11:03

    sairlerimiz.. musikimize.. uc telinde uc siska bulbul oten.. uc telli saz.. gozu ile baktiklari gibi.. siirimizede..

    arap ve acem onde ata binmis.. avrupali ardi kosarken.. bizide.. yedeginde yayan yapildak gezdiriyor.. gibi saplanti icre dusmus idiler.. ve.

    -neden elin gavuru gibi.. ana britanikamiz.. meydan larus gelisim asetemiz yok.. biz oyle siirler verelim ki.. vatandas tum ansiklopedik bilgi yanisira.. fizik kimya matematik tur ilimlere vakif olsun.. mentalitesi ile..

    ' yar agzin ayran kepcesi
    kulagin belediye hoparloru
    gozlerin aba dugmesimi nedir
    kabaet isparta semerin andiriyor' .. diye.. birkac dize yazsa..

    birinci dizeden.. hayvancilik ve tarim ile istigal eden toplum oldugumuz.. muassir seviyeyi yakalamak icin sanayilesmemiz gerektigi mesajini.. kitlelere iletiyor..

    ikinci dize ile.. duymuyormusun isitmiyormusun hoparlor kulakla.. aya felan gitmis elalem sinyali yayiyor..

    ucuncu dize.. su akar.. turkun dugme goz melul melul bakar. baraj temeli atalim.. traktor pancar motor bicerdover modern techizat istihsal hamledi yapmamiz sart.. tezi ortaya suruyor..

    ve son dize ile.. fitnis sentira gidip kilo ver.. saglikli bunye ile arak cevik olmamiz fikriyati asilanip.. dengeli beslen slogani enjekte ediliyor..

    ruhumuza.. cigerimize isledikleri kadar.. yalin sade duru dil ile.. kafa entegre devrelerini acip.. saksiyi calistirir siir empoze ediyorlardi.. tatlisi tuzlusu ile bu zengin asurenin..

    gavurun oglu boylumu boylu
    kurkunu giymis tuylumu tuylu
    astigi astik kestigi kestik
    bir garip adem kafasi bizdik.. gibi allegrasyonlari mustesna.. yegane yan etkisi.. halkin anlama kapasitesi ile dogru orantili olarak.. avam arasi.. fazla tutunamama.. idi..

    gercekte.. ilk okudugu ilk dinledigi anda etkilendi ise iyi aksi kotu on yargisina sahip guruh.. egitim standardinin.. citasi yukselmesi ile.. derin deep siirlere de ilginin artacagi yadsinilamaz.. bu vesile ilede bu seckiyi kutlarim saygilar..
    ustesna..

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 04.09.2012 - 10:22

    ...sayın Ulviziya ve Kanra beylerin görüşüne aynen katılıyorum.

    ...doğruları içinde murat etmek başka o doğruları insanlıkla anlaşılır bir dille paylaşmak başka şeydir.

    ağızlık, mintan, camdaki saksı,
    saksıyken bulut, bulutken tesbih,
    çektiğim hali silktiğim, yatırdığım,
    üstüne bindiğim, öptüğüm, mezarında yanında yattığım,
    yatarken deniz, denizken balık, balıkken güneş,
    güneşken tarla, tarlayken ev, pencere, ( Oktay Rıfat Horozcu)

    ...işte şekil yukarıda ki gibi. üçmaymun anlatımıyla bu gemi okyanuslarda mesafe katedemez.

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 04.09.2012 - 08:35

    Şiirin başlığı zaten her şeyi anlatmış.

    Bir tohum ektiysen toprağa
    Adın yazılacaktır
    Yeşeren her bir yaprağa
    Sanıyormusun ki dünya boştur
    Boşluk içinde kaldığını sanan sarhoştur
    Koşturabildiğin kadar koştur
    Sayılı nefeslerdir, zamanla yarışın
    Dünyayı arşınlamalı her bir karışın
    Bırak hüznü kederi
    Irgalama; gülmediğini sandığın kaderi
    Rızayı İlahiyse değişmez çizgin
    Neden olasın! Bedbaht vede bezgin
    İşte kalem elinde, işte hayat iraden
    Yaz bakalım neyi nasıl yazacaksan
    Yada hiç yazma, teslim ol sahibine
    Gücünün yetmediği yerde, pişman olup bozacaksan
    Her şey göründüğü gibi mi sanıyorsun!
    Göremediklerinin yokluğuna hükmedip aldanıyorsun
    Evet;
    Dünya fani,belki de boş bir şey
    Lakin; boşluk içinde doluyor her şey
    Hava görünmüyor amma,hayat bahşeden bir şey
    Bakmasını bilene, ONU anlatıyor her şey.

    Günün seçkisine tebriklerimle

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 04.09.2012 - 06:56

    Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
    2012-09-04


    --------------------

    'Yarın akşam öleceksin' deseler
    Ekranda düğün dönüşü (yani en neşeli an) meydana gelen bir kaza haberi...


    İnsanlar savrulmuş durumda: Kimi yaralı, kimisi ölü...

    Kendisi de yaralı bir kadın telefonda şöyle diyor: 'Annemi kaybettik!'

    Kanım dondu... O an en büyük gerçeğe tosladığımı fark ettim. Titredim. Ürperdim. Üşüdüm. Şaşırdım.

    Çünkü ölüm hepimize 'uzak bir ihtimal' gibi gözükür. Defalarca şahit olmamıza rağmen 'ölmeyecekmişiz gibi' yaşamayı sürdürürüz.

    Ve bir gün aniden o gerçekle yüz yüze geliriz...

    'Öldü!' derler, inanamayız.

    Gayr-i ihtiyari, nasıl olduğunu sorarız...

    Ne kadar anlamsız, ne kadar cevapsız bir sorudur bu... Muhatabınız sıkıntılı sıkıntılı anlatmaya çalışır, ama hiçbir şey anlatamaz.

    Çünkü ölüm en izahsız olgudur.

    Ölürler işte, ya da ölürsünüz, o kadar!

    Kalp, kanser, kaza, kader; sonuçta hepsi 'ecel'e çıkar:

    'Ecel geldi cihâne, baş ağrısı bahane!'

    'Zamansız' diye düşünürsünüz içten içe, 'zamansız öldü.' Sonra birden hatırlarsınız ki, her ölüm zamansızdır!

    Yine de her an, ölüm anıdır.

    *

    Doğduk ve yaşıyoruz... Her şey 'dün gibi'... Ama doğduğumuz günün üzerinden yıllar geçmiş... Yıllar akıp gitmiş üstünüzden...

    Kimimiz yirmisine, kimimiz ellisine, kimimiz seksenine gelmişiz... Ortak noktamız: Ölümü kendimize ve yakınlarımıza konduramamamız. Oysa herkes doğduğu an ölmeye başlar.

    Hangi yaşlarda olursak olalım, hiçbirimizin hayat garantimiz yok. İster genç olalım, ister yaşlı, hepimiz adına 'ölüm' denen ölümcül bir hastalığa müptelayız, dostlarım.

    İstisnasız tüm canlıların başına geleceği garanti olan tek yazgıdır ölüm: Zaten hayatın güzel olması fani olmasındandır...

    Şimdi lütfen 'Ne zaman öleceğimi biliyor muyum?' diye bir soru sorun kendinize.

    Cevap: Bilmiyoruz.

    Soru: Şu an ölme ihtimalimiz var mı?

    Cevap: Var... Tıpkı Marmara depremi gibi: Şu an da olabilir, yarın da, otuz, kırk, elli yıl sonra da... Zamanını kimse bilemez, ama mutlaka olacak.

    Yani bu akşam eve sağ-salim dönmemizin hiçbir garantisi yok.

    Sabah evden çıkarken sağ-salim bıraktıklarımızı bıraktığımız gibi bulmamızın da bir garantisi yok.

    Hattâ şimdi, şu an telefonumuz çalabilir ve evdekilerden birinin az önce vefat ettiği haberini verebilirler...

    Tıpkı annesinin kazada öldüğünü yakınlarına haber veren kadın gibi...

    Şimdi bir düşünün bakalım dostlarım, yarın akşam vefat edeceğinizi bilseydiniz, gününüzü nasıl geçirirdiniz?

    Ve soru iki: Yarın akşam yakınlarınızdan birinin öleceğini bilseniz, zamanınızı nasıl geçirirsiniz?

    Her zaman yaptıklarınızı mı yaparsınız, yaşadıklarınızı mı yaşarsınız, aynı şeyleri mi konuşur, aynı sözleri mi söylersiniz?

    Yine kırar döker, ezip geçer misiniz?

    Akşam öleceğini bildiğiniz birinden (anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız, halanız, ablanız, amcanız, teyzeniz, kardeşiniz, v.s.) ayrılırken, sarılmaz mısınız, kulağına güzel birkaç söz ('seni çok seviyorum' gibi) söylemez misiniz?

    Yapın o zaman, sevdiklerinize sarılın.



    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 04.09.2012 - 06:31

    وَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقِينَ

    Ve le ya’lemennallâhullezîne âmenû ve le ya’lemennel munâfikîn(munâfikîne).

    Ve muhakkak ki Allah, âmenû olanları ve münafıkları mutlaka bilir.


    --------------------

    1. ve : ve
    2. le : elbette, mutlaka
    3. ya'lemenne : muhakkak bilir
    4. allâhu : Allah
    5. ellezîne : o kimseler, onlar
    6. âmenû : âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
    7. ve : ve
    8. le : elbette, mutlaka
    9. ya'lemenne : muhakkak bilir
    10. el munâfikîne : münafıklar



    --------------------
    AÇIKLAMA

    Bismillâhirrahmânirrahîm
    Allah hem âmenû olanları hem münafıkları mutlaka bilir.

    Âmenû olan sahâbe ile beraber olan münafıklar, Allah'a ulaşmayı dilemediler. Sahâbe iki gruptan oluşuyordu. Hepsi tövbe ettikleri için sahâbe diyoruz adına. Münafıklar da Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in önünde tövbe ettiler, sahâbe de tövbe ettiler. Ama sahâbe 12 tane ihsanla gerçek tövbe yaptı. Münafıklarsa, Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için onların mürşidin önünde yapılan tövbeleri onlara mağfiret sağlamadı. Günahları affedilmedi. Kalplerinin içine îmân yazılmadı. Pozitif hiçbir olay yaşayamadılar, tâbî oldukları zaman. Sadece İslâm dairesine girdiler. Yani sadece öldükleri zaman namazları İslâm usüllerine göre kılınacaktı.

    Öyleyse bütün sahâbe, Allah'a ulaşmayı dileyip ihsanla tövbe ettikleri için âmenû olanlardır. Sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e ihsanla tâbî olanlardır,

    Biraz evvel okuduğum ayet tefsirini dostlarla paylaşmak istedim.Boş şeyleri paylaşmak serbest se doğruları doluları paylaşmak haydi haydi serbesttir efendim!..

    'Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin, her dudak yalnızlığımızın peşinde,

    evet bu dizelerin nasıl şişirilmiş bir balon olduğu hakkında erbabı roman yazabilir.vesselam:)

    Cevap Yaz
  • Ferhat Keremgil
    Ferhat Keremgil 04.09.2012 - 01:37

    Usta şairlerin tek derdi kallavi imgelemle romantik duygular yaratmak değildir.Onlar, en başta dile hizmet eder; yukarıdaki şiir gözümüzün önünden bir sinema şeridi gibi birkaç hayat geçirse de, arı duru Türkçenin doruklarında salınan nazlı bir bayrak.Bir sayfaya sığan iki üç yüz sözcükle dilin tadını duyumsatıyor bize.

    Şu iki dize dahi, bizlerin karaladığı elemterefiş kem gözlere şiş makamındaki tonlarca şiir artığından daha güzel değil mi ey ehl-i iman!

    'Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,
    her dudak yalnızlığımızın peşinde, '

    Otur roman yaz bu dizelere...
    Saygılar erenler.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 49 tane yorum bulunmakta