1
Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,
her dudak yalnızlığımızın peşinde,
batık gemileri dirilen güneşleriyle
göksel balıklarına karşıcı gelebilir mahalle.
Bir bakışki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Devamını Oku
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Özür ve düzeltme;
Şiirimde; 'Bundan muaf tek varlık; bildiğimiz körşeytan' mısrasını, 'Bundan muaf varlıklar; melek ve de körşeytan' olarak düzeltiyorum.
Herkese hayırlı çalışmalar.
Bir Şeyden Her Şey, Her Şeyden Bir Şey
O,dur ancak bir şeyden, her şeyi yapan Halık
Çünkü o,dur alemde her şeye kadir malik
Bir türaptan cinsleri odur ancak yaratan
Bundan muaf bir varlık; bildiğimiz körşeytan
Hayvan nebat ve insan; herhepsi de tek şeyden
İnanmazsan de hele; yaratıldın sen neyden?
Hakir görme toprağı, zira senin mayan o!
Seni insan saydırıp, baş üstüne koyan o
Kadir Mevla'm Ademi, bir balçıktan varetti
Sonra onu şaire, sadakatli yar etti
O olmasa açlıktan, hayvan insan ölür dü
O olmasa cihanda, cümle helak olur du
Bizler için o tek şey, her şeylere bedeldir
Hayat için şu türap, en kıymetli özeldir
Ondan olduk şüphesiz, dönüş yine onadır
Tüm beşerin seyir'i, şu bilinen sonadır
Her tür mahluk sonunda, geldiğine dönecek
Bin tür bir şey olacak, fena bulup ölecek
Ruhlar baki aleme, kanat açıp uçacak
İnsanoğlu mutlaka, ahiret'e göçecek
Zerreleşen bedenler, ihya olur bir sur'la
Ehl-i cennet kalkacak, pür neşe ve sürurla
Ehl-i nar'ın arzusu; türap kalmak ebeden
Çünkü yanmak istemez, ceza için şu beden
Lakin karar kesindir, mutlak hesap olacak!
Herkes neye layıksa, karşılığın alacak!
Sonsuz hamd ve şükürler, adil olan Rabbime
Beni Mü'min yaratıp, müdrik kılmış haddime
Çok kusurum olsa da; rahmetini umarım
Ümit denen şu nimet, bu alemde tek karım
Beni mahçup eyleme, o alemde ey Kerim!
Evvel ahir ben sana, bu kelamı söylerim.
Abdullah Toroslu(Cihat Şahin)
04.09.2012-İzmir
Yarab koru bizi boş konuşmaktan
Koru bizi koru boşa koşmaktan
Hıfseyle ne olur boşa çoşmaktan
Bırakma nefisle başbaşa bizi.
Çok hoş bu dünyanın suyu deresi
Soluyoruz bizler bizler veresi
Yaşamak güzel de sonu neresi?
Bırakma O pisle başbaşa bizi.
04eyll2012
Yine Ölüme Dair
Zevcem,
ruhu revanım
Hatice Pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
demek ki arteryo skleroz
başlıyor bende...
Bir gün
kar yağarken,
yahut
bir gece,
yahut
bir öğle sıcağında,
hangimiz ilkönce,
nasıl
ve nerde öleceğiz?
Nasıl
ve ne olacak
ölenin son duyduğu ses,
son gördüğü renk,
kalanın ilk hareketi
ilk sözü
ilk yediği yemek?
Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz.
Haber
çığlıklarla gelecek,
yahut da ima edecekler,
ve kalanı yalnız bırakıp
gidecekler...
Ve kalan
karışacak kalabalığa.
Yani efendim, hayat...
Ve bütün bu ihtimâlât
1900 kaç senesinin
kaçıncı ayı
kaçıncı günü
kaçıncı saatinde?
Zevcem,
ruhu revanım
Hatice Pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
geçen ömrümüzü düşünüyorum.
Kederli
rahat
ve hodbinim.
Hangimiz ilkönce
nasıl
ve nerde ölürsek ölelim,
seninle biz
birbirimizi
ve insanların en büyük dâvasını sevebildik
- dövüştük onun uğruna -,
«yaşadık»
diyebiliriz.
Eklenme Tarihi: 14.08.1999
Nazım Hikmet Ran
Bunlar herkes düşünür lakin herkes böyle şiir gibi kağıda döktüremez.Anlaşılır,sade,herkesin kendisini bulduğu bir şiir,oysa Nazım la çok zır fikirlerimiz.Vesselam.
sairlerimiz.. musikimize.. uc telinde uc siska bulbul oten.. uc telli saz.. gozu ile baktiklari gibi.. siirimizede..
arap ve acem onde ata binmis.. avrupali ardi kosarken.. bizide.. yedeginde yayan yapildak gezdiriyor.. gibi saplanti icre dusmus idiler.. ve.
-neden elin gavuru gibi.. ana britanikamiz.. meydan larus gelisim asetemiz yok.. biz oyle siirler verelim ki.. vatandas tum ansiklopedik bilgi yanisira.. fizik kimya matematik tur ilimlere vakif olsun.. mentalitesi ile..
' yar agzin ayran kepcesi
kulagin belediye hoparloru
gozlerin aba dugmesimi nedir
kabaet isparta semerin andiriyor' .. diye.. birkac dize yazsa..
birinci dizeden.. hayvancilik ve tarim ile istigal eden toplum oldugumuz.. muassir seviyeyi yakalamak icin sanayilesmemiz gerektigi mesajini.. kitlelere iletiyor..
ikinci dize ile.. duymuyormusun isitmiyormusun hoparlor kulakla.. aya felan gitmis elalem sinyali yayiyor..
ucuncu dize.. su akar.. turkun dugme goz melul melul bakar. baraj temeli atalim.. traktor pancar motor bicerdover modern techizat istihsal hamledi yapmamiz sart.. tezi ortaya suruyor..
ve son dize ile.. fitnis sentira gidip kilo ver.. saglikli bunye ile arak cevik olmamiz fikriyati asilanip.. dengeli beslen slogani enjekte ediliyor..
ruhumuza.. cigerimize isledikleri kadar.. yalin sade duru dil ile.. kafa entegre devrelerini acip.. saksiyi calistirir siir empoze ediyorlardi.. tatlisi tuzlusu ile bu zengin asurenin..
gavurun oglu boylumu boylu
kurkunu giymis tuylumu tuylu
astigi astik kestigi kestik
bir garip adem kafasi bizdik.. gibi allegrasyonlari mustesna.. yegane yan etkisi.. halkin anlama kapasitesi ile dogru orantili olarak.. avam arasi.. fazla tutunamama.. idi..
gercekte.. ilk okudugu ilk dinledigi anda etkilendi ise iyi aksi kotu on yargisina sahip guruh.. egitim standardinin.. citasi yukselmesi ile.. derin deep siirlere de ilginin artacagi yadsinilamaz.. bu vesile ilede bu seckiyi kutlarim saygilar..
ustesna..
...sayın Ulviziya ve Kanra beylerin görüşüne aynen katılıyorum.
...doğruları içinde murat etmek başka o doğruları insanlıkla anlaşılır bir dille paylaşmak başka şeydir.
ağızlık, mintan, camdaki saksı,
saksıyken bulut, bulutken tesbih,
çektiğim hali silktiğim, yatırdığım,
üstüne bindiğim, öptüğüm, mezarında yanında yattığım,
yatarken deniz, denizken balık, balıkken güneş,
güneşken tarla, tarlayken ev, pencere, ( Oktay Rıfat Horozcu)
...işte şekil yukarıda ki gibi. üçmaymun anlatımıyla bu gemi okyanuslarda mesafe katedemez.
Şiirin başlığı zaten her şeyi anlatmış.
Bir tohum ektiysen toprağa
Adın yazılacaktır
Yeşeren her bir yaprağa
Sanıyormusun ki dünya boştur
Boşluk içinde kaldığını sanan sarhoştur
Koşturabildiğin kadar koştur
Sayılı nefeslerdir, zamanla yarışın
Dünyayı arşınlamalı her bir karışın
Bırak hüznü kederi
Irgalama; gülmediğini sandığın kaderi
Rızayı İlahiyse değişmez çizgin
Neden olasın! Bedbaht vede bezgin
İşte kalem elinde, işte hayat iraden
Yaz bakalım neyi nasıl yazacaksan
Yada hiç yazma, teslim ol sahibine
Gücünün yetmediği yerde, pişman olup bozacaksan
Her şey göründüğü gibi mi sanıyorsun!
Göremediklerinin yokluğuna hükmedip aldanıyorsun
Evet;
Dünya fani,belki de boş bir şey
Lakin; boşluk içinde doluyor her şey
Hava görünmüyor amma,hayat bahşeden bir şey
Bakmasını bilene, ONU anlatıyor her şey.
Günün seçkisine tebriklerimle
Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
2012-09-04
--------------------
'Yarın akşam öleceksin' deseler
Ekranda düğün dönüşü (yani en neşeli an) meydana gelen bir kaza haberi...
İnsanlar savrulmuş durumda: Kimi yaralı, kimisi ölü...
Kendisi de yaralı bir kadın telefonda şöyle diyor: 'Annemi kaybettik!'
Kanım dondu... O an en büyük gerçeğe tosladığımı fark ettim. Titredim. Ürperdim. Üşüdüm. Şaşırdım.
Çünkü ölüm hepimize 'uzak bir ihtimal' gibi gözükür. Defalarca şahit olmamıza rağmen 'ölmeyecekmişiz gibi' yaşamayı sürdürürüz.
Ve bir gün aniden o gerçekle yüz yüze geliriz...
'Öldü!' derler, inanamayız.
Gayr-i ihtiyari, nasıl olduğunu sorarız...
Ne kadar anlamsız, ne kadar cevapsız bir sorudur bu... Muhatabınız sıkıntılı sıkıntılı anlatmaya çalışır, ama hiçbir şey anlatamaz.
Çünkü ölüm en izahsız olgudur.
Ölürler işte, ya da ölürsünüz, o kadar!
Kalp, kanser, kaza, kader; sonuçta hepsi 'ecel'e çıkar:
'Ecel geldi cihâne, baş ağrısı bahane!'
'Zamansız' diye düşünürsünüz içten içe, 'zamansız öldü.' Sonra birden hatırlarsınız ki, her ölüm zamansızdır!
Yine de her an, ölüm anıdır.
*
Doğduk ve yaşıyoruz... Her şey 'dün gibi'... Ama doğduğumuz günün üzerinden yıllar geçmiş... Yıllar akıp gitmiş üstünüzden...
Kimimiz yirmisine, kimimiz ellisine, kimimiz seksenine gelmişiz... Ortak noktamız: Ölümü kendimize ve yakınlarımıza konduramamamız. Oysa herkes doğduğu an ölmeye başlar.
Hangi yaşlarda olursak olalım, hiçbirimizin hayat garantimiz yok. İster genç olalım, ister yaşlı, hepimiz adına 'ölüm' denen ölümcül bir hastalığa müptelayız, dostlarım.
İstisnasız tüm canlıların başına geleceği garanti olan tek yazgıdır ölüm: Zaten hayatın güzel olması fani olmasındandır...
Şimdi lütfen 'Ne zaman öleceğimi biliyor muyum?' diye bir soru sorun kendinize.
Cevap: Bilmiyoruz.
Soru: Şu an ölme ihtimalimiz var mı?
Cevap: Var... Tıpkı Marmara depremi gibi: Şu an da olabilir, yarın da, otuz, kırk, elli yıl sonra da... Zamanını kimse bilemez, ama mutlaka olacak.
Yani bu akşam eve sağ-salim dönmemizin hiçbir garantisi yok.
Sabah evden çıkarken sağ-salim bıraktıklarımızı bıraktığımız gibi bulmamızın da bir garantisi yok.
Hattâ şimdi, şu an telefonumuz çalabilir ve evdekilerden birinin az önce vefat ettiği haberini verebilirler...
Tıpkı annesinin kazada öldüğünü yakınlarına haber veren kadın gibi...
Şimdi bir düşünün bakalım dostlarım, yarın akşam vefat edeceğinizi bilseydiniz, gününüzü nasıl geçirirdiniz?
Ve soru iki: Yarın akşam yakınlarınızdan birinin öleceğini bilseniz, zamanınızı nasıl geçirirsiniz?
Her zaman yaptıklarınızı mı yaparsınız, yaşadıklarınızı mı yaşarsınız, aynı şeyleri mi konuşur, aynı sözleri mi söylersiniz?
Yine kırar döker, ezip geçer misiniz?
Akşam öleceğini bildiğiniz birinden (anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız, halanız, ablanız, amcanız, teyzeniz, kardeşiniz, v.s.) ayrılırken, sarılmaz mısınız, kulağına güzel birkaç söz ('seni çok seviyorum' gibi) söylemez misiniz?
Yapın o zaman, sevdiklerinize sarılın.
وَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقِينَ
Ve le ya’lemennallâhullezîne âmenû ve le ya’lemennel munâfikîn(munâfikîne).
Ve muhakkak ki Allah, âmenû olanları ve münafıkları mutlaka bilir.
--------------------
1. ve : ve
2. le : elbette, mutlaka
3. ya'lemenne : muhakkak bilir
4. allâhu : Allah
5. ellezîne : o kimseler, onlar
6. âmenû : âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
7. ve : ve
8. le : elbette, mutlaka
9. ya'lemenne : muhakkak bilir
10. el munâfikîne : münafıklar
--------------------
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allah hem âmenû olanları hem münafıkları mutlaka bilir.
Âmenû olan sahâbe ile beraber olan münafıklar, Allah'a ulaşmayı dilemediler. Sahâbe iki gruptan oluşuyordu. Hepsi tövbe ettikleri için sahâbe diyoruz adına. Münafıklar da Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in önünde tövbe ettiler, sahâbe de tövbe ettiler. Ama sahâbe 12 tane ihsanla gerçek tövbe yaptı. Münafıklarsa, Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için onların mürşidin önünde yapılan tövbeleri onlara mağfiret sağlamadı. Günahları affedilmedi. Kalplerinin içine îmân yazılmadı. Pozitif hiçbir olay yaşayamadılar, tâbî oldukları zaman. Sadece İslâm dairesine girdiler. Yani sadece öldükleri zaman namazları İslâm usüllerine göre kılınacaktı.
Öyleyse bütün sahâbe, Allah'a ulaşmayı dileyip ihsanla tövbe ettikleri için âmenû olanlardır. Sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e ihsanla tâbî olanlardır,
Biraz evvel okuduğum ayet tefsirini dostlarla paylaşmak istedim.Boş şeyleri paylaşmak serbest se doğruları doluları paylaşmak haydi haydi serbesttir efendim!..
'Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin, her dudak yalnızlığımızın peşinde,
evet bu dizelerin nasıl şişirilmiş bir balon olduğu hakkında erbabı roman yazabilir.vesselam:)
Usta şairlerin tek derdi kallavi imgelemle romantik duygular yaratmak değildir.Onlar, en başta dile hizmet eder; yukarıdaki şiir gözümüzün önünden bir sinema şeridi gibi birkaç hayat geçirse de, arı duru Türkçenin doruklarında salınan nazlı bir bayrak.Bir sayfaya sığan iki üç yüz sözcükle dilin tadını duyumsatıyor bize.
Şu iki dize dahi, bizlerin karaladığı elemterefiş kem gözlere şiş makamındaki tonlarca şiir artığından daha güzel değil mi ey ehl-i iman!
'Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,
her dudak yalnızlığımızın peşinde, '
Otur roman yaz bu dizelere...
Saygılar erenler.
Bu şiir ile ilgili 49 tane yorum bulunmakta