Ben senden önce ölmek isterim,
Ki ömrüm ufkunda bir yıldız gibi,
sönüp gitmiş olayım sessizce,
sen kal, bahar kokulu hatıralarda.
Beni unutma, ama üzülme de,
Yılmıştım sessizliğimi
Korkudan sandılar
Her işi batırmıştım
Serkeşliğime yordular
Gözüm değse titrer gönül
Serin toprağın sırrına ermiş,
Bir buğulu ekmeğe hasretim.
Kır çiçekleri gibi sessiz,
Teninin kokusu yitmiş.
Bir mazlum uykusuz yollarda,
Sinsi bir rüzgar gibi savurdun saçlarını gözlerimin önünde.
Kokuna müptela olduğumu düşünüyorsun, evet haklısın.
Bir çiy damlası gibi biriken gözyaşlarım hazin bir yaşantının eseri.
Herkesin biraz tuzu vardı da çorbayı yapan bendim.
Gönlü yara bahtı kara
Doğmuş ama yok hayatta
Her gün dünden beter halda
Böyle hayat olmaz olsun
Garip doğmuş dertli doğmuş
Dağların arkasında saklanmış umutlarım
Gece ile gündüz yaz ile kış bir olmuş hasım bilmiş beni
Sığındığım limanlara zincir vurulmuş
Ordularımı dağıtmış felek cephesi
Yediklerini hazmederken insanlar ben yaşamayışlarımı hazmetmeye çalışıyorum
Bulgarın balkonunda
Şişenin dibinde
Gecenin en lanet vaktindeyim
Bayram amca yine fıçıya dalmış
Vatanı görmeden beni göresi varmış
Sabır ver Tanrım, diyorlar,
Sabret ki huzur bulacak yarınlar.
Peki ya şimdi? Bu gün, bu an?
Yarınlar bugünlerden değil mi artan?
Dediler: “Çalış, yaşa, öl,”
Cehennemin yankısı var sokaklarda,
paslı direklerin gölgesi düşüyor yüzümüze.
Yağmura karışıp kayboluyor eski bir şarkı,
kaldırım taşları arasında unutulmuş bir beste.
Bulutlara uzanan eller, kirli bir dua gibi,
Ayak sesleri taş gibi
Sokaklar boş, zaman ağır.
Bir çocuk gelir usulca,
Gözlerinde karamsarlık
Elinde tahta bir gemi,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!