Bilmem Kacin Kurrasindan Infial

Seyfi Karaca
5233

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Bilmem Kacin Kurrasindan Infial

İnanmayacaksın belki ama
Kaldırım kalabalıklarındaki kör nokta
Bilmem kaçın kurasından tezgahını üleşmiş çarşı dükkan voltalarındaki hınca hınç dekor süs ve infial
Avcı tüfeklerinde ve balıkçı oltalarına kanca takıp aşk ve insan tavlamayı umarsa
Ve ille de kumarda kaybedenler listesinden siparişi özel verilmiş elvedaların kargosuna paketlenip
Rastlantılara savrulmuş kancaların ucuna takılıp çıkmıyorsa insan, körüklü sapmalara kendini kurban edip
Haritasını bilmediği ayrılıklara tüccar olup yolcu ediyordur kendini
Yanlış yere iş tutup dümenden dalavereden tezgah kuran
Sonra da antikacıya düşmüş eşyalar gibi
Gönlü hasrette
Gözü yollarda
Aklı fikri müşteride
Deşip didiklendiği acılar içinde boğulmayı teselli ve avuntu ikramiyesi olarak seçip beğenircesine
Camları kırık bir pencereden, kol saatine her dakkada bir sızısı dökülüp düşen merakın vebaline girip
Yalnızlığın pusulasızlığını kristal prizmalara gösterdiği
Ve aynalarda her bir parçası yetim kalan eski ve okunaksız gazete kalıntısında tarihi geçmiş dünyayı ararcasına
Ateşinden soğudukça hayatı kararan kül gibi silinmiş kaybolmuşlar arasında izini kaydını bulmakta zorlanılan
Suskunluğun iz sürümüyle tezat
Sessizliğe yağıp dolan saatlerdeki en son çınlayışın ardından en sonuncusu anonsla beraber yollara koyulup
Sabahın yolunu ancak günün ilk ışıklarında bulan
Yüklesen de götürmeyecektir o kamyon seni çünkü hayata alışık
Aşka dolaşık
Sevgiliye galu beladan beridir adresliyken sert dönüşlü küslüğün bedavadan dert yükü sahibi olmaya
Sıvanmış çeperlenmiş sitem ve serzenişlerle
İlişkilendiği ötekinin mutsuzluğunu kendine sürtüp bulaştırarak
Kertikli
Perçemli
Çözümsüz düğümlerin
Gidilmez yolkarını ardında bıraksa dahi varılacak hayali düşü kalmamış olan
İçini acıya döküp boşaltan kelimelerle suskunluğu tüketip bitiren
Ve bşr eskci atölyesi gibi hayatı tamir edip düzeltmeye talip ve tiryaki
İçtikçe sarhoşluğu azdıran damlalarından boşalan
Bulaşmış ilişmişsen eğer
Derdi derde bağlayan sırda bir kurak sarkaç
Bir sağır saat körebesi fener
Bulunmazın içinde hiçliği arayan çorak bir saplantı sığıntısıyla
Her varsayımda yokluğu üretip çoğaltarak ve kaynayana kadar sarhoşluğun demindeki sarhoşa sürgün cümlelere
Güzel dursunlar dilde dudakta diye yunmuş yıkanmış taze alfabeler giydirip
Harcandıkça kendini tüketen zorluklarla boğuşmaktaysan
Aklımın takıldığı yer senin sevda denizin
Senin gönül dağın bu rüzgarlı zirveler
Çağlayan ırmağın dilinden damlayanlar sensin
Yeşili boyayan bu zümrüt orman
Ve sende kaybolan bunca zifir zindan, derin bakışlarıyla müebbet hükmünde kendinden ayrılışın serüvenini
Gözlerinde buz tutan damlalarla yarasından ağrıyanların acısına akıp süzülerek
Başkasının kaybolduğu yoklukta
Öteki düşlerde
Yabancı seslerde, tanımsız yüzlerde aykırı zikzaklarda ve bulaşıklı izlerde kendini aramakla
İmkansızlıkla anlamsızlık arası olacak iş değildi ki zaten
Ne aşk
Ne hayat
Ne nar
Ne incir
Ne temmuz
Ne zaman
Ne de insan

Haziran / 25

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 7.7.2025 15:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!